@Hatra, bu konuda Filistin dayanışma derneği ile zaten aynı düiüncedeyim. Bu yüzden kısa tarihçe ve olay fasikülünü atayım okuyun.
Doğru biliyorsun bu biraz daha tarihçe verecektir.
By bilgilerden sonra bakış açın nedir peki?
Filistin'le Dayanışma ve Dostluk Derneği Araştırma Komisyonu
Siyonistlerin "Siyon Mabedi" Masalları
Yahudiler bugünkü Mescid-i Aksa'nın yerinde daha önce, Süleyman heykeli diğer adıyla Siyon mabedi adını verdikleri bir mabedin bulunduğunu ve bu mabedden bugün geriye kalan tek şeyin Ağlama Duvarı diye bilinen duvar oluğunu ileri sürmektedirler. Bu yüzden yahudiler Mescid-i Aksa'nın mevcut şeklini yıkarak daha önce yerinde bulunduğunu ileri sürdükleri Siyon Mabedi'ni inşa etmeyi amaçlamaktadırlar. Siyonistler bu konudaki niyetlerini gizlemiyorlar. Örneğin Hahambaşı Mordohay Elyahu bu konudaki niyetlerini şu şekilde dile getirmiştir: "Biz bu camiyi yıkmak, onu buradan tamamen silmek ve yerine Süleyman Heykeli'ni inşa etmek istiyoruz." Ünlü terörist ve Haham Meir Kahane de İsrail Parlamentosu üyeliğine seçildiğinde, Süleyman Heykeli tepesinde yahudilerin ibadetlerine başlık etmek ve Mescid-i Aksa ile Kubbetu's-Sahra'nın yıkılması için mümkün olan her yola başvurulacağı üzerine yemin etmişti. Haham Şalom Harokohin de: "Diasporadaki yahudilerin bîr araya gelmelerinin en önemli sebebi Siyon Mabedinin yeniden inşasıdır" demiştir. İşgal yönetiminin şu anki Başbakanı Benyamin Netanyahu da başbakanlığı kazanmadan önce aşırı Siyonist hareketlerden birinin liderlerinden olan Yehuda Atsayon'a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Yahudilere Süleyman Heykeli tepesinde (yani Mescid-i Aksa'nın kurulu olduğu mekanda) ibadet imkanı sağlamak ve bu imkanı garantilemek için çalışmak gerekir... Bu konunun gerekli duyarlılıkla ele alınıp çözümlenmesi gerekir. Likud Partisi'nin yeniden iktidara geldikten sonra bu konuyu uygun bir şekilde sonuca bağlamak için çalışacağını da özellikle vurguluyorum. Yahudi halkının kutsal mekanıyla ilgili hakkı, tartışma kabul etmez bir haktır".
Mescid-i Aksa'yı Ortadan Kaldırma Çabaları
Siyonistlerin Mescid-i Aksa'yı ortadan kaldırma girişimleri 1967 Haziran'ında Doğu Kudüs'ü işgal etmelerinden kısa bir süre sonra başladı. 21 Ağustos 1969'da Deniş Ruhan adlı fanatik bir yahudi Mescid-i Aksa'yı yakma girişiminde bulundu. Nisan 1980'de ünlü yahudi terörist Meir Kahane, Mescid-i Aksa'nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbüs etti. 8 Nisan 1982'de fanatik bir Siyonist terör örgütünün mensupları, Kah diye bilinen diğer bir Siyonist terör örgütüyle işbirliği yaparak Mescid-i Aksa'nın ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami görevlileri tarafından patlamadan imha edildi. 10 Nisan 1982'de Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terörist zorla Mescid-i Aksa'ya girmek istedi. Cemaatin ve cami görevlilerinin engel olması üzerine çıkan çatışmada cami korumalarından iki kişi öldürüldü. 21 Mart 1983'te Mescid-i Aksa'ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tesbit edildi. Ancak tünel tamamlanmadan ortaya çıkarıldığı için teşebbüs başarılı olamadı. 27 Şubat 19841e bir grup silahlı yahudi, caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından içeri girmek istedi. Ancak cami görevlileri onların içeri girip bir katliam gerçekleştirmelerini önlediler. 14 0cak 1986'da Knesset üyesi bazı parlamenterler askerlerin koruması altında Mescid-i Aksa'ya girmek istediler. Ancak İslami Hareket mensubu gençler cami kapılarında barikatlar oluşturarak onların içeri girmelerini önlediler. Fakat bu olaydan sonra cami dışında işgalci askerlerin müslüman gençlere saldırmasıyla başlayan çatışmalarda çok sayıda genç yaralandı. 8 Ekim 1990 tarihinde yine Mescid-i Aksa'ya yönelik olarak gerçekleştirilen saldırıda 30 müslüman şehid oldu, 800 müslüman da yaralandı. Tarihe "Kudüs Katliamı" olarak geçen bu saldırı, Siyonist İsrail yönetiminin bazı fanatik yahudi gruplarını kışkırtması sonucu gerçekleştirildi. Bu saldırının asıl amacı ise Mescid-i Aksa'nın bazı bölümlerini yıkmak ve zaman içinde tamamını yıkabilmek için ilk adımı atmaktı.
Arkeolojik Kazı Kılıfı
Siyonist işgalciler son birkaç yıldır Mescid-i Aksa'yı yıkabilmek için farklı bir metod izliyorlar. Eski yahudi eserlerini ortaya çıkarmaya çalıştıkları gerekçesiyle Mescid-i Aksa çevresinde ve altında kazılar yapıyorlar. Bu kazıların asıl amacı ise mescidin temellerinin allında boşluklar oluşturulması, temellerinin dayandığı kayaların tahrip edilmesi ve böylece mescidin kendiliğinden yıkılmasına yol açılmasıdır. Kudüs İslami Vakıflar Meclisi Kasım 1994 sonlarına doğru yaptığı açıklamada, Yaser Arafat'ın liderliğindeki Özerk Yönetimin işbaşına getirilmesinden sonra Mescid-i Aksa çevresindeki kazıların daha da yoğunlaştığını iddia etmişti. İslami Vakıflar Konseyi yetkililerinin verdiği bilgilere göre Siyonist arkeoloji uzmanları Mescid-i Aksa'nın dayandığı kayaları parçalamak amacıyla kazılarda kimyasal madde de kullanıyorlar. Bu arada şimdiye kadar yapılan kazıların, Mescid-i Aksa'nın dış kısmındaki bazı duvarlarının yıkılmasına yol açtığını hatırlatalım.
Tünel Olayı
Likud Partisi lideri Netanyahu'nun Mescid-i Aksa'yla ilgili bir mektubundan yukarıda söz etmiştik. Nitekim Netanyahu, iktidara gelmesinden sonra bu mukaddes mabedi yıkma amacına yönelik çalışmalarını açıktan yürütmeye başladı. Bu çerçevede, Mescid-i Aksa ile Hz. Ömer Çamisi'nin içinde bulunduğu Harem-i Şerif bölgesinin altından geçen tünelin geçtiğimiz günlerde açılışını yaptı. İşgal yönetiminin iddiasına göre tünel ulaşım amacıyla kullanılacaktı. Oysa 600 bin nüfuslu Kudüs şehrinde yer altından ulaşım yollan açılması için ihtiyaç olmadığı ortadadır.
Müslümanları bu büyük fedakarlığa ve bu mukaddes direnişe yönelten sebep Mescid-i Aksa'nın İslam inancındaki yeri ve önemidir. Bilindiği üzere Mescid-i Aksa müslümanların ilk kıblesi ve Haram mescidlerin üçüncüsüdür. Yüce Allah. Kur'an-ı Kerim'de Mescid-i Aksa'dan bizzat adıyla söz etmekte ve etrafını mübarek kıldığını bildirmektedir. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur: "Kulunu, kendisine bir takım ayetlerimiz göstermek için bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir"' (İsra, 1) Mescid-i Aksa'nın islam'daki yerine ve önemine delalet eden bunun dışında da birçok ayeti kerime bulunmaktadır. Örneğin Meryem suresi'nin 11, ayetinde Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Bunun üzerine (Zekeriya (as)) mescidden kavminin karşısına çıkıp onlara : "Sabah ve akşam teşbih edin" diye işaret etti." Burada kastedilen mescid, Mescid-i Aksa'dır, Ali İmran suresinin 37. ayetinde de şöyle buyruluyor: "Zekeriyya ne zaman onun (Meryem'in) bulunduğu mabede girse yanında yiyecek bulurdu." Burada sözü edilen mabed Mescid-i Aksa'dır. Yine aynı surenin 39. ayetinde de şöyle buyruluyor: "Onun (Zekeriyya (as)'ın mihrabda namaz kılmakta olduğu sırada melekler kendisine, "Allah sana," Allah katından olan kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdelemektedir" diye seslendiler." Bu ayeti kerimede mihrab denirken kastedilen mekan da Mescid-i Aksa'dır.
Mescid-i Aksa'nın ehemmiyeti hakkında ayrıca birçok hadisi şerif bulunmaktadır. Rasulullah (s) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: "Yolculuk ancak şu üç mescidden birine olur: Benim şu mescidime, Mescid-i Haram'a ve Mescid-i Aksa'ya." (Müslim, Kitabü'l-Hacc, 15/415, 511, 512)
İslami Hareketin Başkaldırıdaki Rolü
Siyonist işgal rejiminin tünel açma olayından sonra başlayan ve "Mescid-i Aksa Direnişi" adını verebileceğimiz son başkaldırı hareketinde başı çeken yine İslami harekettir. Ancak ne yazık ki, dünya basını İslami hareketin rolünü örtbas edebilmek için İsrail işgal rejiminin bir piyonu durumundaki sözde özerk yönetimin lideri Arafat'ın samimiyetten uzak ve tamamen göstermelik bazı açıklamalarını öne çıkardı. Oysa Filistin İslami Direniş Hareketi'nin resmi sözcüsü İbrahim Goşe tünelin açılışının yapılmasıyla birlikte yayınladığı bir bildiride şu ifadelere yer vermişti:
"Filistin İslami Direniş Hareketi, doğrudan Netanyahu'nun muvafakatıyla Mescid-i Aksa'nın altından geçen bir tünel açılmasını, Siyonistlerin Kudüs'e bütünüyle hakim olmalarını sağlama ve Mescid-i Aksa arsasını tedrici bir şekilde ele geçirme amacı için atılmış bir adım olarak değerlendirmektedir. Yahudiler bu yolla, daha önce Mescid-i Aksa'nın arsası üzerinde var olduğunu ileri sürdükleri hayali Süleyman heykelini inşa etme amaçlarını gerçekleştirmek istiyorlar.
Filistin İslami Direniş Hareketi, Filistin halkını, bütün Arap toplumlarını ve tüm İslam ümmetini Mescid-i Aksa'yı, Kudüs'ü ve Filistin'i korumak için vakit geçmeden çok hızlı bir şekilde harekete geçmeye çağırmaktadır. Aynı şekilde Filistin Özerk Yönetimini de siyonistlerle görüşmeleri keserek ve Oslo anlaşmasının artık öldüğünü ilan ederek, Filistinlilerin gaspedilmiş haklarının geri alınması için başvurulabilecek tek yol olan direniş ve İntifada yoluna dönmeye çağırmaktadır."
Görgü tanıklarının verdiği bilgilere göre İsrail askerleri attıkları kurşunlarıyla müslümanların özellikle kafalarını ve göğüslerini hedef alıyorlardı. Bu da Siyonist işgalcilerin ayaklanmayı bastırmaktan çok müslümanları topluca katletmek amacıyla silah kullandıklarını gösteriyordu.
İşgal yönetimi olayların sıcaklığının devam ettiği 27 Eylül Cuma günü de Cuma namazı esnasında Mescid-i Aksa'yı 4000 askerle kuşatmaya aidi. Bu kuşatma esnasında, namaz kılan müslümanların kafalarına kurşun sıkan Siyonist askerler 12 müslümanın şehid olmasına birçoklarının da yaralanmasına sebep oldular.
Cuma günü gerçekleştirilen saldırı ile birlikte müslümanlardan şehit edilenlerin sayısı yetmişi aşarken yaralananların sayısı da 2100'ü buldu. Olaylarda 12 İsrail askeri de müslümanların verdiği karşılık sonucu öldürüldü.
İşgal Yönetimi İnadını Sürdürüyor
Siyonist işgal yönetimi Filistin halkının geniş çaplı bir direnişiyle karşı karşıya gelince Harem-i Şerifin altına açtığı tüneli geçici bir süre için kapatmasına rağmen Pazar günü (29 Eylül 1996 tarihinde) yeniden açtı. Bu onun Mescid-i Aksa'yı yıkma hedefine yönelik sinsi oyunlarından vazgeçme niyetinde olmadığını gösteriyordu. Hatta yahudilerin içinden bile tepki gösterenlerin olmasına rağmen Siyonist işgal rejiminin bu inatçılığı onunla "barış(!)"a gitmenin ve Filistin halkının gaspedilen hakların bu sekide geri almanın mümkün olmadığını ortaya koymaktadır.
Siyonistler amaçlarına ulaşabilmek için "adım adım" metodunu çok sinsice uygulamaktadırlar. Bugün Hz. İbrahim Camisi'nin üçte ikiden fazlasının yahudiler tarafından işgal edildiği, kalan üçte birlik kısmının da sadece yaşlı müslümanların girmesine izin verildiği, onların da bir sürü elektronik cihazdan geçtikten sonra ancak içeri girebildikleri düşünülürse, Mescid-i Aksa'ya yönelik politikalarını daha iyi anlamak mümkün olur.
Bütün Müslümanlar Destek Vermeli
Mescid-i Aksa davası bütün müslümanların ortak davalarıdır. Allah korusun, bu mescide herhangi bir zarar gelmesi halinde bundan sadece Filistinli müslümanlar değil, bütün dünya müslümanları sorumlu olacaklardır. Mescid-i Aksa bütün müslümanların ortak değerleri ve şerefleridir. Buna hep birlikle sahip çıkmaları ve Siyonistlerin burayı kirletmelerine fırsat vermemeleri gerekir.
Bunun için dünya müslümanlarının her şeyden önce Mescid-i Aksa ve Kudüs konusunda duyarlı olduklarını ve Siyonistlerin buraya zarar vermelerine fırsat vermeyeceklerini bütün dünyaya göstermeleri zorunludur. Ayrıca bu mücadelede müslümanların Filistin'deki kardeşlerini yalnız bırakmamaları gerekir. Onlara destekten söz edilince de tabii ki ilk akla gelecek şey, orada müslümanların mukaddes varlıkları için her türlü fedakarlığı gösteren insanlara bu yolda şehid olanların geride bıraktıkları ailelerine maddi yönden yardımcı olunmasıdır. Onlara maddi yardım kendilerine aynı zamanda moral destek de verecektir. Fakat bilindiği üzere Türkiye'den Filistin'e yardım konusunda resmi engellerle karşılaşılmaktadır. Bunun en önemli sebebi Filistin davasının Türkiye'de kamuoyuna tam olarak mal edilememiş olmasıdır. Çünkü Bosna-Hersek ve Çeçenistan konusunda geniş bir kamuoyu desteği olduğundan bu meselelerde resmi organlar halkla aynı paralelde hareket etmek ve halkın buralara maddi yardım yapmasına fırsat vermek zorunda kalmıştır. Ancak Filistin meselesi hala bir Arap-İsrail meselesi olarak görülmektedir. Oysa bu mesele gerçekte İslam ümmetinin en önemli meselesidir. Çünkü orada bütün müslümanların ortak mukaddes değerleri çiğnenmektedir. Orada müslümanları ilk kıbleleri ve haram mescidlerinin üçüncüsü olan Mescid-i Aksa'ları ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Artık bu olaylar karşısında gözlerini açarak geniş çaplı bir kamuoyu desteği oluşturmaları gerekir.
Bu konuda da İslami kurumlara büyük görevler düşmektedir. Ülke çapında geniş teşkilat ağına sahip birkaç İslam vakfı ve derneğinin bir araya gelerek Filistin'de Mescid-i Aksa'yı Siyonistlere karşı koruyanlar için bir yardım kampanyası düzenlemek istemeleri halinde resmi engelleri aşmak daha kolay olacaktır. Bu itibarla böyle bir yardım kampanyasında etkinlik gösterecek kurumların yetkililerini göreve çağırıyoruz. Bu işi başlatmak için mutlaka birilerinin start vermelerini beklemek şart değildir. Bilmek gerekir ki bu yolda ilk adımı atacak kişi, Allah'ın izniyle başkalarını da hayra teşvik etmekten dolayı kendi sevabına ek olarak yardıma teşvik ettiklerinin aldıkları sevap kadar da sevap alacaktır. Çünkü bilindiği üzere bir iyiliğe öncülük eden onu yapan gibidir.
Hükümete Çağrımız
İsrail işgal rejiminin Mescidi Aksa topraklarında onlarca müslümanı şehid etmesine, binlercesini yaralamasına ve müslümanların en mukaddes camileri arasında yer alan Mescidi Aksa'yı tehlikeye sokmasına rağmen Türkiye'deki yönetimin hala bu rejimle askeri işbirliğini sürdürmesi bütün kamuoyunu rahatsız etmektedir. Oysa yönetim en azından son olayları gerekçe göstererek bu anlaşmaları yırtıp atabilir ve bu konuda halka vaad ettiğini gerçekleştirebilir. Yönetimin İsrail işgal rejimiyle askeri işbirliğini devam ettirmesi hem Türkiye kamuoyu hem de İslam dünyası nezdinde onun için sürekli olumsuz puan olmaktadır. Oysa en azından son olayları gerekçe göstererek İsrail işgal rejimiyle arasındaki işbirliğine son vermesi ona olumlu puan kazandıracaktır.