- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Fatih'e yazılan şehit mektubu</label>
Yatsı namazından sonra ulemâ meclisi huzurda... Yaşlı-genç hâfızlar kenarlara dizilmişlerdi. Fethin mâneviyât kardeşleri yan yana... Sultan boynunu bükmüş, bambaşka bir âlemde tefekkür diyarına uzanmıştı... Fetih Sûresi aksediyordu dillerden gönüllere, satırlardan sadırlara... Saatler sonra dışarıda bir hareketlilik... Sessizliği yaran ihtiyar bir ses muhâfızları aştı. BUYUR BABA, NE İSTEDİN?
-Buyursun! dendi içeriden. Uzun yoldan geldiği anlaşılan bir toprak insanıydı, hayret ve merak nazarları arasında içeri giren. Uzun boylu, zayıf bir adam... Mütevâzı duruşundan zarîf bir heybet yükseliyordu. Küçücük gözlerinden belli belirsiz birer gözyaşı yatağı uzanıyordu çenesine ve kırlaşmış bıyıklarına. Damarları çıkmış yorgun, nasırlı ellerinden birinde bir kâğıt parçasını sımsıkı tutuyordu.
-Buyur baba! Ne istedin? Seni böyle yorup buralara getiren derdin ne ola ki?!. Adam gözlerini Sultanın gözlerine dikti. Koskoca bir okyanusla irkildi Fâtih:
-Bak Sultanım! Bende bir emânetin var!...
Meclis şaşkın; bu muammâ da neydi böyle? Vezirlerden biri Sultanın işaretiyle mektubu aldı.
-Oku! dedi Fâtih. Yaşlı ziyaretçi bir anda ileri atıldı:
-Sultanım! Bilmezsin ki, bu sana yazılmış bir şehid mektubudur. Bir şehid mektubunu okumaksa ancak bir Fâtihe yakışır!
ZARİF BİR YAZI...
Hayret dolu Hünkar, gayr-i irâdî kalktı, vezirinden kâğıdı aldı. Sonra meclisin ortasına dizleri üstüne oturdu. Kırmızı bir ipekle bağlanmış, mumlanmamış mektup açılırken meclise hoş bir râyiha yayıldı. Zarif bir yazı, inci gibi parlak... Sultan Mehmed bir an ihtiyara baktı. Adam başını müsâade edercesine salladı ve Fâtih, güzel bir rüyaya dalarak elindekini seslendirmeye başladı:
-Es-selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühû... Ey benim nâzenin Hünkarım! Bendeniz Bursalı Mehmed; Sürûrumuz Şehriyârım! Dedem, Sultan II. Murad zamanında Emir Sultan Hazretleri ile dilber şehrin kuşatmasına katılmış. Orada şehid düşmüş. Ben doğanda babam senin adını koymuş, sana asker olam diye... Hünkarım! Ben doğdum doğalı bu mübarek müjdeye yazıldı her lahzam!.. Tam heyecanlı yerinde kaldık değil mi? Devamı yarına...
Yatsı namazından sonra ulemâ meclisi huzurda... Yaşlı-genç hâfızlar kenarlara dizilmişlerdi. Fethin mâneviyât kardeşleri yan yana... Sultan boynunu bükmüş, bambaşka bir âlemde tefekkür diyarına uzanmıştı... Fetih Sûresi aksediyordu dillerden gönüllere, satırlardan sadırlara... Saatler sonra dışarıda bir hareketlilik... Sessizliği yaran ihtiyar bir ses muhâfızları aştı. BUYUR BABA, NE İSTEDİN?
-Buyursun! dendi içeriden. Uzun yoldan geldiği anlaşılan bir toprak insanıydı, hayret ve merak nazarları arasında içeri giren. Uzun boylu, zayıf bir adam... Mütevâzı duruşundan zarîf bir heybet yükseliyordu. Küçücük gözlerinden belli belirsiz birer gözyaşı yatağı uzanıyordu çenesine ve kırlaşmış bıyıklarına. Damarları çıkmış yorgun, nasırlı ellerinden birinde bir kâğıt parçasını sımsıkı tutuyordu.
-Buyur baba! Ne istedin? Seni böyle yorup buralara getiren derdin ne ola ki?!. Adam gözlerini Sultanın gözlerine dikti. Koskoca bir okyanusla irkildi Fâtih:
-Bak Sultanım! Bende bir emânetin var!...
Meclis şaşkın; bu muammâ da neydi böyle? Vezirlerden biri Sultanın işaretiyle mektubu aldı.
-Oku! dedi Fâtih. Yaşlı ziyaretçi bir anda ileri atıldı:
-Sultanım! Bilmezsin ki, bu sana yazılmış bir şehid mektubudur. Bir şehid mektubunu okumaksa ancak bir Fâtihe yakışır!
ZARİF BİR YAZI...
Hayret dolu Hünkar, gayr-i irâdî kalktı, vezirinden kâğıdı aldı. Sonra meclisin ortasına dizleri üstüne oturdu. Kırmızı bir ipekle bağlanmış, mumlanmamış mektup açılırken meclise hoş bir râyiha yayıldı. Zarif bir yazı, inci gibi parlak... Sultan Mehmed bir an ihtiyara baktı. Adam başını müsâade edercesine salladı ve Fâtih, güzel bir rüyaya dalarak elindekini seslendirmeye başladı:
-Es-selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühû... Ey benim nâzenin Hünkarım! Bendeniz Bursalı Mehmed; Sürûrumuz Şehriyârım! Dedem, Sultan II. Murad zamanında Emir Sultan Hazretleri ile dilber şehrin kuşatmasına katılmış. Orada şehid düşmüş. Ben doğanda babam senin adını koymuş, sana asker olam diye... Hünkarım! Ben doğdum doğalı bu mübarek müjdeye yazıldı her lahzam!.. Tam heyecanlı yerinde kaldık değil mi? Devamı yarına...