- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
E*bül-Abbâs ve *ki*bir*li bir â*lim!..</label>
Ebül-Abbâs Mülessem, Kelâm âlimlerindendir. Mısırda Nil sahilinde bulunan Kûs ve Saîd şehirlerinde ikâmet ederdi. 1274 (h. 672) senesinde Kûs şehrinde vefât etti. Orada bulunan dergâhının bahçesine defn olundu... HOŞSOHBET BİR ZAT İDİ...Talebelerinin en büyüklerinden olan Abdülgaffâr bin Nûh, El-Vahîd fî ehl-it-tevhîd kitabında, hocasının kerâmetlerini uzun yazmıştır. Bu kitapta zikredildiğine göre, Ebül-Abbâs el-Mülessem garîb hâller ve kerâmetler sâhibi idi. Dünyâya düşkün olmamak, Allahü teâlâdan gâfil olmamak için kıldan yapılmış bir elbise giyerdi. Gömlek ve aba gibi diğer elbiseleri, bu kıldan yapılmış elbisenin üzerine giyerdi. Orta boylu, yakışıklı, hoşsohbet bir zât idi. Yanına bir şey sormak için biri gelse, daha o kimse bir şey söylemeden, suâlinin cevâbını söylerdi... Kendisini sevenlerin evlerine gider, onları sevindirirdi. Yolda yürürken bile Kurân-ı kerîm okur, boş durmazdı. Kendisini ziyârete gelenleri, babalarının ve dedelerinin isimleriyle hitâb ederek ve hepsi için duâ ederek karşılardı. Acem, Irak, Çin ve başka yerlerden gelenleri de böyle isimleriyle hitâb ederek, baba ve dedelerinin isimlerini söyleyerek karşılardı. Gelenlere memleketlerinden haber verir, Akrabalarınızdan falanca kimse bizi severdi derdi.
Yine Abdülgaffâr anlatıyor: Ebül-Abbâs hazretleri hep ibâdetle meşgûl olurdu. Gündüzleri Kurân-ı kerîm okur, geceleri namaz kılardı. Babası doğuda sultan idi. Bir defasında kendisine; Ey efendim! Filan kimse, filan gün ölecek, filan gemi batacak ve benzeri şeyleri söylüyorsunuz. Hâlbuki Peygamberler böyle şeyleri söylemezlerdi. Onlar kemâlleri ve kuvvetleri ile berâber, ancak kendilerine emredileni söylerlerdi. Evliyânın nûru, peygamberlik nûrunun bir damlasıdır. Niçin bu sözleri söylüyorsunuz? dedim. Hocam bana dönerek tebessüm etti ve buyurdu ki: Bu benim irâdemle, isteğimle değildir...
KENDİNİ NE SANIYORSUN?!.
Bir gün kendisini fıkıh âlimi zanneden bir kimse, Ebül-Abbâsın büyüklüğünü inkâr edici sözler söyledi. Sen kendini ne sanıyorsun, gerçekten ilim sahibi isen, gel istediğin konuda münazara edelim dedi. Ebül-Abbâs hazretleri ona; Ey fakîh! Sen başkasını bırak! Kendi hâlinle meşgûl ol! Ömrünün bitmesine yedi gün kaldı. Öleceksin! buyurdu. O kimse, bu hâdiseden bir hafta sonra vefât etti.
Ebül-Abbâs Mülessem, Kelâm âlimlerindendir. Mısırda Nil sahilinde bulunan Kûs ve Saîd şehirlerinde ikâmet ederdi. 1274 (h. 672) senesinde Kûs şehrinde vefât etti. Orada bulunan dergâhının bahçesine defn olundu... HOŞSOHBET BİR ZAT İDİ...Talebelerinin en büyüklerinden olan Abdülgaffâr bin Nûh, El-Vahîd fî ehl-it-tevhîd kitabında, hocasının kerâmetlerini uzun yazmıştır. Bu kitapta zikredildiğine göre, Ebül-Abbâs el-Mülessem garîb hâller ve kerâmetler sâhibi idi. Dünyâya düşkün olmamak, Allahü teâlâdan gâfil olmamak için kıldan yapılmış bir elbise giyerdi. Gömlek ve aba gibi diğer elbiseleri, bu kıldan yapılmış elbisenin üzerine giyerdi. Orta boylu, yakışıklı, hoşsohbet bir zât idi. Yanına bir şey sormak için biri gelse, daha o kimse bir şey söylemeden, suâlinin cevâbını söylerdi... Kendisini sevenlerin evlerine gider, onları sevindirirdi. Yolda yürürken bile Kurân-ı kerîm okur, boş durmazdı. Kendisini ziyârete gelenleri, babalarının ve dedelerinin isimleriyle hitâb ederek ve hepsi için duâ ederek karşılardı. Acem, Irak, Çin ve başka yerlerden gelenleri de böyle isimleriyle hitâb ederek, baba ve dedelerinin isimlerini söyleyerek karşılardı. Gelenlere memleketlerinden haber verir, Akrabalarınızdan falanca kimse bizi severdi derdi.
Yine Abdülgaffâr anlatıyor: Ebül-Abbâs hazretleri hep ibâdetle meşgûl olurdu. Gündüzleri Kurân-ı kerîm okur, geceleri namaz kılardı. Babası doğuda sultan idi. Bir defasında kendisine; Ey efendim! Filan kimse, filan gün ölecek, filan gemi batacak ve benzeri şeyleri söylüyorsunuz. Hâlbuki Peygamberler böyle şeyleri söylemezlerdi. Onlar kemâlleri ve kuvvetleri ile berâber, ancak kendilerine emredileni söylerlerdi. Evliyânın nûru, peygamberlik nûrunun bir damlasıdır. Niçin bu sözleri söylüyorsunuz? dedim. Hocam bana dönerek tebessüm etti ve buyurdu ki: Bu benim irâdemle, isteğimle değildir...
KENDİNİ NE SANIYORSUN?!.
Bir gün kendisini fıkıh âlimi zanneden bir kimse, Ebül-Abbâsın büyüklüğünü inkâr edici sözler söyledi. Sen kendini ne sanıyorsun, gerçekten ilim sahibi isen, gel istediğin konuda münazara edelim dedi. Ebül-Abbâs hazretleri ona; Ey fakîh! Sen başkasını bırak! Kendi hâlinle meşgûl ol! Ömrünün bitmesine yedi gün kaldı. Öleceksin! buyurdu. O kimse, bu hâdiseden bir hafta sonra vefât etti.