- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Kerametler menbâı İbrâhim-i Havvâs</label>
İbrâhim-i Havvâs hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin talebelerindendir. Yüksek makam ve kerâmetler sâhibiydi. Bağdâtlıdır. 903 (H.291) yılında vefât etti... Bu mübarek zatın kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki: KALBİN İLACI BEŞTİR
Kalbin ilâcı beştir: Kurân-ı kerîm okumak ve Kurân-ı kerîme bakmak, mîdeyi boş tutmak, gece kalkıp ibâdet etmek, seher vaktinde ağlayıp sızlamak ve iyilerle berâber bulunmaktır.
Bir Müslüman, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ne kadar dikkat edip tatbik ediyorsa, Allahü teâlâ da onu o derece azîz eder. Diğer Müslümanların kalbine de onun sevgisini verir.
Sâdık kimseyi ya üzerine farz olan bir ibâdeti yaparken veya nâfile bir ibâdetle meşgûl olurken görürsün. Bunun dışında başka bir halde görmezsin.
İlmin tamamı iki şeyden ibârettir: 1) Allahü teâlânın, ezelde, senin için takdir ettiği rızık için endişe etme. 2) Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet eyle.
Başkasına el açacak duruma düşmek, Müslümana yakışmaz.
Bir kimse, baş olma sevdâsına kapılırsa, artık ibâdetten, ihlâstan sıyrıldı demektir.
İyi insanların, bütün varlığı ile bağlı olduğu murâdı, maksadı, Allahü teâlâ olmalıdır. Doğru, sâdık, kimselerle arkadaş olmalıdır. Açlık, iyi insanın gıdâsı, ibâdet rûhunun süsüdür.
TEVEKKÜL DÂVÂNDA SÂDIK İSEN...
İbrahim-i Havvâs hazretleri bizzat kendisi anlatır: Deniz yolculuğundaydım. Gemide bir Yahudi vardı. Ne yerini ne de yediğini değiştirdiğini hiç görmedim. Örtüsüne bürünmüş duruyordu. Onunla biraz konuştum. Serazat, tevekkül sahibi ve çok güzel konuşan bir adamdı. Benimle samimi oldu ve bana dedi ki:
Sen tevekkül dâvânda (işini Allaha bırakmada) sâdık isen, şu derin denize atlayıp sahile çıkalım! Ben teklifi kabul eder etmez adam kendisini denize atıverdi! Peşinden ben de atladım. Böylece denizi geçerek sahile çıktık. Yahudi hiçbir mâbede sığınmamak şartıyla benimle arkadaşlık yapacağını söyledi. Kabul ettim. Bir şehre geldik. Orada bir köşede üç gün bekledik. Üçüncü gün bir köpek geldi, ağzındaki iki parça ekmeği adamın önüne bırakıp gitti. Bana da güzel ve zarif bir genç temiz bir yemekle geldi, yemeği önüme koyarak bunu ye dedi ve gitti. Bu hali gören Yahudi; Senin yolun doğruymuş! diyerek Kelime-i şehadeti söyledi ve oracıkta vefat etti.
İbrâhim-i Havvâs hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin talebelerindendir. Yüksek makam ve kerâmetler sâhibiydi. Bağdâtlıdır. 903 (H.291) yılında vefât etti... Bu mübarek zatın kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki: KALBİN İLACI BEŞTİR
Kalbin ilâcı beştir: Kurân-ı kerîm okumak ve Kurân-ı kerîme bakmak, mîdeyi boş tutmak, gece kalkıp ibâdet etmek, seher vaktinde ağlayıp sızlamak ve iyilerle berâber bulunmaktır.
Bir Müslüman, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ne kadar dikkat edip tatbik ediyorsa, Allahü teâlâ da onu o derece azîz eder. Diğer Müslümanların kalbine de onun sevgisini verir.
Sâdık kimseyi ya üzerine farz olan bir ibâdeti yaparken veya nâfile bir ibâdetle meşgûl olurken görürsün. Bunun dışında başka bir halde görmezsin.
İlmin tamamı iki şeyden ibârettir: 1) Allahü teâlânın, ezelde, senin için takdir ettiği rızık için endişe etme. 2) Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet eyle.
Başkasına el açacak duruma düşmek, Müslümana yakışmaz.
Bir kimse, baş olma sevdâsına kapılırsa, artık ibâdetten, ihlâstan sıyrıldı demektir.
İyi insanların, bütün varlığı ile bağlı olduğu murâdı, maksadı, Allahü teâlâ olmalıdır. Doğru, sâdık, kimselerle arkadaş olmalıdır. Açlık, iyi insanın gıdâsı, ibâdet rûhunun süsüdür.
TEVEKKÜL DÂVÂNDA SÂDIK İSEN...
İbrahim-i Havvâs hazretleri bizzat kendisi anlatır: Deniz yolculuğundaydım. Gemide bir Yahudi vardı. Ne yerini ne de yediğini değiştirdiğini hiç görmedim. Örtüsüne bürünmüş duruyordu. Onunla biraz konuştum. Serazat, tevekkül sahibi ve çok güzel konuşan bir adamdı. Benimle samimi oldu ve bana dedi ki:
Sen tevekkül dâvânda (işini Allaha bırakmada) sâdık isen, şu derin denize atlayıp sahile çıkalım! Ben teklifi kabul eder etmez adam kendisini denize atıverdi! Peşinden ben de atladım. Böylece denizi geçerek sahile çıktık. Yahudi hiçbir mâbede sığınmamak şartıyla benimle arkadaşlık yapacağını söyledi. Kabul ettim. Bir şehre geldik. Orada bir köşede üç gün bekledik. Üçüncü gün bir köpek geldi, ağzındaki iki parça ekmeği adamın önüne bırakıp gitti. Bana da güzel ve zarif bir genç temiz bir yemekle geldi, yemeği önüme koyarak bunu ye dedi ve gitti. Bu hali gören Yahudi; Senin yolun doğruymuş! diyerek Kelime-i şehadeti söyledi ve oracıkta vefat etti.