- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Çihâr yâr-i güzîni sevmeyen adam!</label>
Eshâb-ı güzîn rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn arasında Çihâr yâr-i güzîn yani Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alî radıyallahü teâlâ anhüm büyüklerin büyüğü ve seçilmişlerin seçilmişi olmakla en öndedirler. Bu bâbda kıyâs yapmaya ve düşünmeye hâcet yoktur...
BİZDEN UZAK DUR!..
Dört Halîfeyi üstün bilmek, büyüklerin sözü ve icmâ ile sâbittir. Büyüklerin sözlerine ve icmâına uymak lâzımdır. Boş sözlere ve bidatlere uymamalıdır...
Mücâhid gâzîlerden biri şöyle rivâyet eder:
Bir gazâda, cemaat ile gazâya giderken, aramızda Benî Temîmden Ebû Hayyân nâmında bir kimse vardı. Çihâr yâr-i güzîn hakkında uygun olmayan çirkin sözler söylerdi. Hepimiz o nasipsiz adama nasîhat ederdik. Fâide etmeyip, uslanmazdı. Yolda bir hâkim var idi. Yolumuz ona uğradı. Hâdiseyi hâkime açıkladık. Hâkim bize dedi ki; O kimseyi benim yanımda bırakın. Mümkindir, onu ıslâh edeyim! Ancak, bir zamândan sonra yola müteveccih olup, giderken, o bedbahtı gördük ki, arkamızdan geliyor. O bedbaht adamı durduramayan hâkim kendisine bir at vermiş. Ardımızdan yetişti. Bize eziyet vermek maksadı ile yine o serverlere uygunsuz sözler söylemeye başladı. Bize karşı, Ey Allahın düşmanları, beni nasıl buldunuz? dedi. Biz de dedik ki: Ey bedbaht ve nasipsiz kimse, bizden uzak ol. Yanımızda yürüme. Tâ ki senin nasipsizliğin bize de bulaşmasın!
DÜNYADAKİ CEZASI BU!..
Hepimiz o adamın üzerine yürüdük. Kovduk. Bizden uzak yürüdü. Bir ara kazâ-i hâcet sebebi ile yoldan sapıp, bir yerde otururken, kızıl arılar üzerine hücûm etmişler. Hemen feryâda başlayıp, bizden yardım isteyince, Şâyet bundan kurtulursa, insâfa gelir niyeti ile kendisine yardıma gittik. Yanına vardığımızda, o arılar bize hücûm edip, az kalsın hepimizi helâk edeceklerdi. Biz de sokmalarına tâkat getiremeyip, çâresiz kalıp kaçtık. O arılar da bize saldırmayı bırakıp, yine o bedbaht kişinin üzerine saldırıp, bir saatte gövdesinin etini delik-deşik edip, bağıra-çağıra öldü ve cânı Cehenneme gitti. Biz de bir yerde durup, bunun ahvâlini birbirimiz ile söyleşirken gaybdan bir ses işittik ki:
Çihâr yâr-i güzîni sevmeyen kişinin dünyâda cezâsı budur. Âhirette yakalanacağı azâbların şiddeti ve nihâyeti ise yoktur!
Eshâb-ı güzîn rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn arasında Çihâr yâr-i güzîn yani Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alî radıyallahü teâlâ anhüm büyüklerin büyüğü ve seçilmişlerin seçilmişi olmakla en öndedirler. Bu bâbda kıyâs yapmaya ve düşünmeye hâcet yoktur...
BİZDEN UZAK DUR!..
Dört Halîfeyi üstün bilmek, büyüklerin sözü ve icmâ ile sâbittir. Büyüklerin sözlerine ve icmâına uymak lâzımdır. Boş sözlere ve bidatlere uymamalıdır...
Mücâhid gâzîlerden biri şöyle rivâyet eder:
Bir gazâda, cemaat ile gazâya giderken, aramızda Benî Temîmden Ebû Hayyân nâmında bir kimse vardı. Çihâr yâr-i güzîn hakkında uygun olmayan çirkin sözler söylerdi. Hepimiz o nasipsiz adama nasîhat ederdik. Fâide etmeyip, uslanmazdı. Yolda bir hâkim var idi. Yolumuz ona uğradı. Hâdiseyi hâkime açıkladık. Hâkim bize dedi ki; O kimseyi benim yanımda bırakın. Mümkindir, onu ıslâh edeyim! Ancak, bir zamândan sonra yola müteveccih olup, giderken, o bedbahtı gördük ki, arkamızdan geliyor. O bedbaht adamı durduramayan hâkim kendisine bir at vermiş. Ardımızdan yetişti. Bize eziyet vermek maksadı ile yine o serverlere uygunsuz sözler söylemeye başladı. Bize karşı, Ey Allahın düşmanları, beni nasıl buldunuz? dedi. Biz de dedik ki: Ey bedbaht ve nasipsiz kimse, bizden uzak ol. Yanımızda yürüme. Tâ ki senin nasipsizliğin bize de bulaşmasın!
DÜNYADAKİ CEZASI BU!..
Hepimiz o adamın üzerine yürüdük. Kovduk. Bizden uzak yürüdü. Bir ara kazâ-i hâcet sebebi ile yoldan sapıp, bir yerde otururken, kızıl arılar üzerine hücûm etmişler. Hemen feryâda başlayıp, bizden yardım isteyince, Şâyet bundan kurtulursa, insâfa gelir niyeti ile kendisine yardıma gittik. Yanına vardığımızda, o arılar bize hücûm edip, az kalsın hepimizi helâk edeceklerdi. Biz de sokmalarına tâkat getiremeyip, çâresiz kalıp kaçtık. O arılar da bize saldırmayı bırakıp, yine o bedbaht kişinin üzerine saldırıp, bir saatte gövdesinin etini delik-deşik edip, bağıra-çağıra öldü ve cânı Cehenneme gitti. Biz de bir yerde durup, bunun ahvâlini birbirimiz ile söyleşirken gaybdan bir ses işittik ki:
Çihâr yâr-i güzîni sevmeyen kişinin dünyâda cezâsı budur. Âhirette yakalanacağı azâbların şiddeti ve nihâyeti ise yoktur!