Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Meşhurların Son Sözlerinden

Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Ebû Abdullah Sübeyhî</label>
E***65279;bû Abdullah Sübeyhî hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. Aslen Basralı olup doğum târihi bilinmemektedir. Sonradan Basradan İranın Tûs şehrine gitti. Onuncu asırda Tûsta vefât etti. Kabri ziyâret mahallidir... BU VAZİFE BİZE VERİLMİŞTİR!Zamânının âlim ve büyüklerinden ilim öğrenen Ebû Abdullah Sübeyhî, pek kıymetli kitaplar yazdı ve yüzlerce talebe yetiştirdi. Bir cumâ günü Basra mescidinin kapısında durdu. Talebelerine; Şu gördüğünüz insanlara doğru yolu göstermek, uygun amel etmelerini sağlayarak Cehennem azâbından kurtarıp, Cennete koyma işi bize verilmiştir buyurdu.
Kendisine; Allahü teâlâya karşı gerçek kulluktan soruldu. O zaman; Allahü teâlâya karşı gerçek kulluk, Resûlüne, sallallahü aleyhi ve sellem tam uymakla isbât edilir. Bu da, ahde vefâ, Onun emirlerine uygun hareket, mevcûd olana rızâ, kayıp olana sabretmektir buyurdu.
Sâdece ilim öğrenmek için evinden çıkan kimse, öğrendiği ilimden faydalanamaz. Öğrendikleri ile amel etmek isteyerek ilim öğrenen kimse, ilmi azalsa bile faydasını görür. İlim kendisiyle amel edilince kıymetlidir. Amel ise, ihlâs ile kıymetlenir. İhlâs, bir işi Allahü teâlânın rızâsı için yapmaktır. Bu, Allahü teâlânın anlayış ihsân etmesine sebeb olur.
Ahlâkı ve anlayışları birbirine zıt olanlarla oturup görüşmek, ruhlar için kurtlardır. Bunlar insanın içini kemirirler. Huyları ve anlayışları iyi olanla oturup kalkmak ise, ruhların gıdâsı, akılların aşısıdır. Aklın bereketlere kavuşarak artmasına bunlar sebeb olur.
Edebe riâyet etmeksizin evliyâya hizmet eden kimse helâk olur. Ondan istifâde edemez.
İnsanlarla arkadaşlık yaptığın zaman her arkadaş için, sanki kölesi olan bir genç ol. Susuzluktan ciğeri yanan her arkadaş için tatlı ve serin suyun tadı gibi ol.

ÇİRKİNLİKLERİN EN ÇİRKİNİ!..
Bütün çirkinliklerden daha çirkin olan bir çirkin şey vardır. O da bir sofînin, velînin cimrilik yapmasıdır. Yâni hem kendisi iyilik etmez, hem de iyilik edene mâni olur. Bu hal herkes için çok kötü bir huydur. Hele tasavvuf ehli için fenâlıkların en fenâsıdır. Bu hâlin kötülüğü sırf cimrilik olsun diye yapıldığı zamandır. Ancak bir hikmet bir fayda düşünüldüğü için yapılıyorsa, o zaman iş değişir. Çünkü bâzı kimselere vermemek, Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesindendir. Bunu iyi anlamak lâzımdır. Rabbimiz işin doğrusunu en iyi bilendir.
Ebû Abdullah Sübeyhî hazretleri vefatına yakın buyurdu ki:
Vaktini Allahü teâlâyı zikirle geçiren kimse, belâ ve sıkıntılara düşmez.


]
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
>Ebû Bekr-i Dükkî</label>
Ebû Bekr-i Dükkî hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. 961 (H.351) senesinde, 100 yaşını geçmiş olarak Şamda vefât etti. Evliyânın meşhurlarından Cüneyd-i Bağdâdîyi görmüştür. Ebû Ali Rodbârînin akrânıdır. Ebû Abdullah bin Cellânın sohbetlerine devâm edip, kendisinden ilim ve feyz aldı... KİMİNLE DOST OLALIM?..Bu mübarek zata, fakirlik ve tasavvuf hakkında soruldu. Cevâbında; Fakirlik, tasavvuf hâllerinden bir hâldir buyurdu. Tasavvuf yolunda bulunanın alâmeti nedir? diye sordular. Her durumda ve her işte, en faydalı şey ile meşgûl olmak ve kötülüklerden uzak durmaktır buyurdu.
Kendisinden sordular; Kiminle dost olalım? Cevâbında; Senin her hâlini bilen, kendisinden emîn olduğun, kendisinden bir şeyi saklamak lüzûmunu duymadığın, aranızda hiçbir şeyin saklı bulunmadığı kimse ile dost ol buyurdu. Yine buyurdu ki: Allahü teâlâya yakın olmanın alâmeti, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran her şeyden uzak olmaktır.
Nice sevinçler vardır ki, sonları keder, nice hüzünler vardır ki, sonları kurtuluştur.
İhlâs odur ki; insanın zâhiri, bâtını, durması, hareket etmesi, nefes alıp vermesi, yâni her hâli Allahü teâlâ için olmalıdır. Nefsin, hevânın payı bulunmamalı, hiçbir hareket, bir mahlûk için olmamalıdır.
Bir kalpte Allahü teâlâya kavuşmak arzusu doğar, bu aşkla yanarsa, beşeriyet kötülükleri o kalbden ayrılır.
Mîde, yenilen şeylerin toplandığı yerdir. Oraya helâl lokma koyarsan, âzâlardan sâlih ameller meydana gelir. Şüpheli lokma koyarsan, âzâlar Allah yolunda amel etmekte şüpheye düşerler. Eğer, haram lokma koyarsan, o lokma seninle Allahü teâlâ arasında bir perde olur da, bu yolda yürümen mümkün olmaz.

MÜMİN BİLEREK HATA YAPMAZ
Allahü teâlâyı tanıyan kimse Ondan ümîdini kesmez ve hep Ona ilticâ edip, sığınır. Onu unutan kimse de, mahlûklara ilticâ eder. Nefsinin kötülüklerini tanıyan kimse, hiçbir amelini beğenmez, güzel ve kusursuz bilmez. Hep kendini kusurlu bilir. Mümin bilerek hata yapmaz. Gaflet ile bir hatâ yaparsa, hemen hatâsını düşünüp üzülür ve derhal tövbe istigfâr eder.
Ebû Bekr-i Dükkî hazretleri, vefatına yakın günlerde buyurdu ki:
Mârifet ehli, Allahü teâlâyı tanımakla hayattadırlar ve hakîkî hayat da, onların yaşadıkları hayattır. Allahü teâlâyı tanımayanlar diri sayılmazlar. Onlar ölü gibidir.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Ebû Câfer Haddâd el-kebîr</label>
Ebû Câfer el-Haddâd hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Onuncu asırda yaşamıştır. Cüneyd-i Bağdâdî ve Ebû Türâb-ı Nahşebî hazretleriyle sohbet etti. Aslen Bağdâdlıdır. Şam, Mısır ve Mekkede bulundu. Ömrünü ibâdet ve riyâzetle geçirdi. İbâdet ve cömertliği son derecede idi... ELİNE GEÇENİ DAĞITIRDI...Ebû Câfer hazretleri demircilik yapar, günde on akçe kazanınca işi bırakırdı. Eline geçen parayı akşamla yatsı namazları arasında fakirlerin kapısını tek tek çalarak dağıtırdı. Kendisi günlerce bir şey yemezdi. Oruç tutmak haram olan Ramazan Bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının dört günü hâriç, yıl boyu hep oruç tutardı. Akşam olunca Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin kapısına gelir, bir-iki parça kuru ekmekle iftâr ederdi. Kendinde olanı dağıtır kimseden bir şey istemezdi...
Ebû Câfer Haddâd hazretleri, gıybetin insanı felâkete düşüreceğini gösteren bir hâdiseyi şöyle nakletmiştir:
Yanımızda çok çalışan, çok ibâdet eden bir genç vardı. Bununla berâber bu genç, başkalarını çok gıybet ederdi. Bir ara kayboldu. Bir müddet sonra onu kötü kimselerin yanından çıkarken gördüm. Niye bu hâle düştüğünü sordum. O da; Gıybet beni bu hâle düşürdü. Bu kötü insanlardan birine tutuldum. O mâ-nevî hallerin hepsini elimden kaçırdım. Şimdi bunların yanından ayrılamıyorum. Duâ et de, bu halden kurtulayım dedi.
Ebû Câfer el-Haddâd hazretlerinin hikmetli sözleri çoktur...
Kendisine bir gün, Kulu Allahü teâlâya yaklaştıran en iyi iş nedir? dediler. Kulu, Allahü teâlâya yaklaştıran en iyi vesîle, kulun her hâlükârda dâimî sûrette Ona ihtiyaç duyması, bütün işlerde sünnet-i seniyyeye dört elle sarılması ve gıdâyı helâl yoldan temin etmesidir buyurdu.

UBÛDİYYET (KULLUK) NEDİR?
Ubûdiyyet (kulluk) nedir? diye sordular. Malı bırakıp emrolunan husûsa sımsıkı sarılmaktır. Hak aramak yerine vazîfeye koşmaktır buyurunca Öyleyse kerem nedir? dediler. Dünyâyı ona muhtaç olanlara bırakıp, Allahü teâlâya kulluğa yönelmektir buyurdu. Cimri kime derler? diyenlere de; İhtiyaç ânında başkasını düşünmeyene diye cevap verdi. Bidat nedir? dediler. Şu karşılığı verdi: İlâhî hükümleri çiğnemek, sünneti küçümsemek, şahsî istek ve düşüncelere tâbi olarak Kurân-ı kerîm ve sünnete uymayı terk etmektir.
Ebû Câfer el-Haddâd hazretleri vefatına yakın buyurdu ki:
Firâset, karşısına çıkan bir şey hakkında hâtırına gelen ilk şeydir. Eğer hâtırına aynı cinsten başka şeyler de gelirse, o nefsten gelen sözlerdir.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Ebû Muhammed Cerîrî</label>
Ebû Muhammed Cerîrî hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. Cerîr, Irakın güneyinde Kûfe yakınlarında bir yerin adıdır. Doğum târihi bilinmemektedir. 923 (H.311) Hübeyr senesi diye bilinen, Karâmita ve Karmatî denilen sapıkların halkı kırıp geçirdiği yıl, yaşı yüzü aşkın iken vefât etti... DÎNİN SERMAYESİ NEDİR?Bir gün Cerîrî hazretlerine; Tasavvuf nedir? dediler. O da; Tasavvuf, sulhu olmayan bir cenktir. Yâni, tasavvuf talep ve sulh ile ele geçmez. Ancak nefisle muhârebe netîcesinde gerçekleşir buyurdu...
Bir gün kendisine; Dînin sermayesi nedir? diye sordular. Bunun üzerine; Ârifler, dînin sermâyesinin bâtınî ve zâhirî olmak üzere birtakım esaslar üzerine söz birliği etmişlerdir. Bunlardan bâtınî olanları; Allahü teâlânın sevgisi, Ondan uzak kalma korkusu, Onu görememe endişesi ve Ona ulaşma ümididir. Zâhirî olanlar ise; doğru sözlülük, cömertlik, alçak gönüllülük, başkasına eziyet vermemek, nefsin isteklerine sabırdır buyurdu.
Îmânın esâsının üç şeye bağlı olduğunu bildirirdi. İktifâ, ittikâ ve ihtimâ. İktifâ; Allahü teâlâyı kâfi görmektir. Allahü teâlâyı, kendisi için kâfi görenin içi rahat olur. İktifâ netîcesinde mârifete, Allahü teâlâyı tanımaya kavuşur. İttikâ; Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden sakınmaktır. Yasaklardan (haram ve mekruhlardan) sakınanın içi ve dışı, yaşayışı düzelir. Hayâtı intizâma girer. İnsan bunun netîcesinde güzel ahlâka kavuşur. İhtimâ; nefsi perhiz etmeye, az yemeye alıştırmaktır. Haram ve helal olan gıdâlara dikkat eden nefsini riyâzet üzere bulundurur. Helâlinden az yiyenin beden sıhhati düzgün olur buyurdu.

HER KAPTAN, İÇİNDEKİ SIZAR!..
Ameline (yaptığı ibâdet ve iyi işlere) güvenenleri îkâz edip uyarır hattâ onlara; Kim amelinin kendisini kurtaracağını zannederse, yolunu şaşırır. Çünkü Peygamber efendimiz; (Sizden hiçbirinizi ameli kurtaramaz) buyurmuştur. İnsanı korktuğundan kurtarmayan şey, umduğuna nasıl kavuşturur? Kimin Allahü teâlânın ihsânına güveni tamsa, onun korktuğundan emin, umduğuna nâil olacağı ümid edilir buyururdu.
Âlim kimdir? diye sordular. Âhireti isteyen, dünyâdan, dünyevî meşgûliyetlerden yüz çevirendir buyurdu.
Talebelerinin arasında, devamlı; Allah Allah diye zikreden birisi vardı. Bir gün bu gencin başına bir hurma dalı düşüp, başı yarıldı ve orada vefat etti. Başından akan kan, yer üzerinde; Allah Allah yazıyordu. Anlaşıldı ki, her kaptan, içinde olan dışarı sızar...
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Ebû Müslim Havlânî</label>
Ebû Müslim Havlânî hazretleri, Tâbiînin büyüklerindendir. Doğum târihi bilinmemektedir. Aslen Yemende Havlan köyündendir. 681 (H.62) senesinde Şamda vefât etti. Peygamber efendimiz hayatta iken Müslüman oldu. Resûlullahı sallallahü aleyhi ve sellem görmek için Medîneye gitmek üzere yola çıkmıştı. Yolda iken Peygamber efendimizin vefât ettiğini haber aldı. Bunun üzerine geri döndü... ONU YAKMAK İSTEDİLER!..Ebû Müslim Havlânî hazretleri, Hazreti Ömer, Muaz bin Cebel, Ebû Ubeyde bin Cerrah, Ubâde bin Sâmit, Ebû Zer ve diğer tanınmış sahâbîlerden hadîs-i şerîf rivâyet etti...
Ebû Müslim hazretleri, aslen Yemenli olup sonradan Medîneye gelmiştir. Yemende yalancı peygamberlerden Esvedi Ansî, Ebû Müslim Havlânîyi sorguya çekip Hazret-i Muhammedin peygamber olduğuna inanır mısın? dedi. Evet deyince; Benim peygamber olduğuma inanır mısın? diye sordu. Onun yalancı peygamber olduğunu belirtmek için; İşitmedim cevâbını verdi. Bu soruyu birkaç defâ tekrarladı aynı cevâbı aldı. Bunun üzerine ona çok kızan Esvedi Ansî onu öldürmeye karar verdi. Büyük bir ateş yakılmasını emretti. Büyük bir ateş yaktılar ve ateş iyice alevlenip kızarınca, Ebû Müslim Havlânîyi içine atmalarını söyledi. Attılar fakat kendisini ateş yakmadı. Bu hâline şaşırıp kaldılar. Sonra da Esvedi Ansîye; Bunu memleketinde bırakma, memleketini karıştırır dediler. Bunun üzerine onu Yemenden çıkardılar. O da Medîneye gitti. Medîneye vardığı sırada hazret-i Ebû Bekr halîfe idi. Hazret-i Ömer; Allahü teâlâya hamd olsun ki ölmeden önce Muhammed aleyhisselâmın ümmetinden İbrâhim aleyhisselâma yapılan muâmele gibi muâmele edilen birini görmeyi nasîb etti diyerek onu alnından öptü...
Ebû Müslim Havlânî hazretleri buyurdu ki: Alçak ve düşük kimseler kibirlenir. Böyle kimseler övünür. Hatâ ve haksızlıkta ısrar edenler de bunlardır.
Eğer Cenneti ve Cehennemi gözümle görseydim, şimdiki yaptıklarıma ilâve edeceğim bir şey olmazdı. Çünkü, ben sanki her ikisini görmüş gibi hareket ediyorum.

BU ÜMMET ÜÇ KISIMDIR
Ebû Müslim hazretleri vefatına yakın buyurdu ki:
Bu ümmeti üç kısım buldum. Birincisi, Cennete hesapsız girerler. İkinci kısmı, azıcık sorguya çekilir, ondan sonra Cennete girerler. Üçüncü sınıf ise biraz azap görüp, ondan sonra Cennete girerler. Ben, birinci kısımda olanlardan olmak isterim. Onlardan olamazsam, az bir hesaba çekilenlerden, onlardan da olamazsam, biraz azab görüp, Cennete girenlerden olmak isterim.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Ebül-Hayr Fârûkî</label>
Ebül-Hayr Fârûkî hazretleri, Hindistanın büyük velîlerindendir. 1856 (H.1272) senesinde Delhide doğdu. Dedesi, büyük âlim Abdullah-ı Dehlevînin halîfesi Ahmed Saîd-i Fârûkîdir. Küçük yaşta Mekke ve Medineye giderek buralarda ilim tahsilini tamamladı ve tekrar Delhiye döndü... DİN BİLGİLERİNİ ÖĞRENİNİZ!Bu mübarek zat, Abdullah-ı Dehlevî dergâhına yerleşerek, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatmaya başladı. Ebül-Hayr Fârûkî, sohbetlerinde sık sık şöyle nasihat ederdi:
Ey aziz! Fırsat ganîmettir. Hadîs-i şerîfte; (Sonra yaparım diyenler helâk oldu) buyuruldu.
Din bilgilerini öğreniniz. Geliş gidişlerinizde, oturup kalkmalarınızda, kısaca her vakit, kalbinizi Allahü teâlâyı anmak ve hatırlamakla meşgul ediniz. Böylece dâimâ Allahü teâlâyı anma ve hatırlama hâli, melekesi hâsıl olur.
Musibet ve sıkıntı zamanlarında sabırlı olunuz. Böyle vakitlerde Allahü teâlâyı anmakla meşgul olmak kalbe rahatlık verir. Allahü teâlâyı çok anınız. Bu dünyâya gelen bir gün mutlaka buradan göç edecektir. Saâdetli o kimsedir ki, tövbe edip zikr ile meşgul olarak vefât eder.
Tâatler, ibâdetler için çok gayretli olunuz. Kıymetli ömür sermâyesini zâyi etmeyiniz. Sıkıntı ve kederden kendinizi uzak tutunuz. Gıybetten ve yalan söylemekten çok sakınınız. Kötü huylardan sakınmakta çok gayret ediniz.
Uzun emel, uzun arzular ile kıymetli vaktinizi zâyi etmeyiniz. Kötü düşüncelerden kalbinizi uzak tutunuz. Vesveselerden, boş düşüncelerden zihninizi temizleyiniz. Her gün belli bir vakitte Kurân-ı kerîm okuyunuz. İyilerin yolu budur. Dünyâ gam ve kederinde kalmak, eline dünyâlık geçmedi diye üzülmek, akıllıların işi değildir. Dünyâlık için üzülmekten ele ne geçer? Zamânı iyi işlerde harcamak gerekir. Ticâret ve zirâat iyi işlerdendir. İhlâsla Allahü teâlâyı anmak en büyük nîmettir.

BEDENİN VE KALBİN SIHHATİ
Bedenin sıhhati şu üç şeye bağlıdır: İyi gıdâ, vücutta bozuk zararlı bir madde bulunmaması ve zararlı şeylerden uzak durmak. Kalbin sıhhati ise şunlara bağlıdır: 1) Sâlih amel; kalbin ve rûhun gıdâsıdır. 2) Kin, kibir gibi kötü ahlâktan sakınmak; bunlar bedendeki bozuk maddeler gibidir. 3) Günahlardan sakınmak.
Ebül-Hayr Fârûkî hazretleri, vefat etmesine yakın buyurdu ki:
Mânevî perdelerin, kalp gözünün açılması, herkese nasîb olmaz. Allahü teâlâ bunu dilediğine ihsân eder. Allahü teâlânın lütuf ve ihsânına kavuşmadıkça, bu saâdet, pazu kuvveti ile ele geçmez.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
>Ziyâeddîn Nurşînî</label>
Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri, Osmanlı âlim ve velîlerindendir. Babası büyük velî Abdurrahmân Tâgî (Tâhî) hazretleridir. 1855 (H.1272) senesinde Bitlisin Hizan ilçesine bağlı Usba köyünde doğdu. 1923 (H.1342) senesinde Nurşinde vefât etti. Kabri babasının türbesinin yanındadır... NİÇİN GÖZYAŞI DÖKÜYORSUN?..Ziyâeddîn Nurşînînin âile çevresi ilim ve fazîlet sâhibi dindâr insanlardan meydana geliyordu... Babası Abdurrahmân Tâgî hazretleri vefâtına yakın onu en büyük halîfesi Fethullah-ı Verkânisîye emânet etti. Ziyâeddîn Nurşînî babasının hastalığı sırasında yanında duruyordu. Üzülüyor ve ağlıyordu. Bir ara gözlerini açan Abdurrahmân Tâgî hazretleri oğluna baktı ve;
-Ziyâeddîn! Neden böyle yaş akıtıp ağlıyorsun? dedi. Ziyâeddîn Nurşînî edeple;
-Niçin ağlamayayım. İnsanın babası çok büyük tüccar olur da, dünyâsını değiştirirken evlâdı babasının malından istifâde edemezse, mîrâsına vâris olamazsa ondan daha acı bir şey olur mu? diye cevap verdi. Babası;
-Oğlum! Şeyh Fethullah senin hakkında benden daha hayırlıdır. Çünkü, vallahi ben seni başkalarından ayırt etmedim. Halk, gözümde ne ise, sen de oydun. Fakat Şeyh Fethullah seni diğerlerinden üstün tutacaktır, buyurdu...
Bu cevap üzerine teselli bulan Ziyâeddîn Nurşînî babasının vefâtından sonra Şeyh Fethullah-ı Verkânisîye talebe oldu. Hocasının sağlığında on sene, onun vefâtından sonra da 24 sene olmak üzere tam 34 yıl talebe yetiştirdi...

ARTIK SON ANLARINI YAŞIYORDU...
Ziyâeddîn Nurşînî, artık son anlarını yaşıyordu... Talebesi onun yanında Seyyidül-istiğfâr ile Bekara sûresinin sonunu okumaya başladı. Kendisi de onun arkasından okudu. Yûnus aleyhisselâmın tesbihini okudu. Arkasından kendisine; Artık şimdi, Lâ ilâhe illallah, demenin vakti değil mi? denildi. Evet. Hâce-i Ahrâr hazretlerinin belirttiğine göre bin fennin bilgisine sâhib olsan bile, bunların hepsi gider ve âhirette sana sâdece Lâ ilâhe illallah kalır diye cevap verdi. Sonra kendi hâline net bir ses tonu ile; İnne fî halkıssemâvâti... âyetinden îtibâren Âl-i İmrân sûresinin sonunu okudu. Okuması bitince yanında bulunanlarla bâzı hususları konuştuktan sonra sustu. Yanında bulunanlar da bir şey söylemediler. Bir ara işâreti üzerine alnını su ile ovdular. Mübârek nefesi kesilinceye kadar hiçbir söz söylemedi. Mübârek dili üst damağına yapışık durumda; Lâ ilâhe illallah kelimesini tekrar ederek 1923 (H.1342) senesi Receb ayının 27. Cumâ günü sabah namazından sonra Bitlisin Nurşin köyünde rûhunu teslim etti...
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Hacı Feyzullah Efendi</label>
Feyzullah Efendi, Anadolu velîlerinin meşhurlarındandır. Şimdi Bulgaristan sınırları içinde bulunan Silistrenin Sazlı köyünde 1805 (H.1220) senesinde doğdu. 1876 (H.1293)de İstanbulda vefât etti. Fâtih Câmiinde kalabalık bir cemâat tarafından cenâze namazı kılınıp, Halıcılar semtindeki dergâhına defnedildi... ALLAHIN ÖYLE KULLARI VARDIR Kİ!Feyzullah Efendi, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfelerinden Hüseyin Vâiz Efendinin huzûruna gidip talebeliğe kabûl edildi ve tasavvufta yüksek derecelere kavuştu. Kerâmetleri çoktur. Sâlihlerden Mustafa Efendi isminde bir zâta rüyâsında, Resûlullah efendimiz; Sen İstanbulda dostum Hacı Feyzullah Efendiye git buyurmuştur. O da gelerek Feyzullah Efendinin sohbetlerine katılmış ve çok istifâde etmiştir.
Hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki:
Allahın öyle kulları vardır ki, Allahın azametinden kalpleri parça parça olur, sonra biter; yine pârelenip tekrar biter. Ve bu hâl yaşadıkları müddetçe devam eder. Kulun, azâmet-i ilâhiye karşısındaki korku ve saygısı, ilâhî mârifetten nasîbi mikdarında olur!
Kim, din kardeşi için diliyle sevgi ve hulûs gösterir de içinden ona düşmanlık ve kin beslerse, Allah ona lânet eder, dilsiz yapar ve kalp gözünü köreltir.
Rızâ hâlindeki kişinin dostluğuna inanmam, kızdırdığım bu kişinin gazab hâlindeki dostluğuna inanırım.
Hakka boyun eğ, hakkı tâkib et, kim söylerse söylesin hakkı kabûl et.
Allahü teâlâdan korkandan, her şey korkar olur. Allahtan korkmayan, her şeyden korkar.
Tevekkül, Allahü teâlâdan başkasına güvenmemek ve Ondan başkasından korkmamaktır.
Akıllılarla kavga etmek, akılsızlarla oturup tatlı yemekten kolaydır.
Bir kimsenin kalbine Allah korkusu yerleşti mi, dilinde işe yaramaz bir söz bulunmaz. Bu korku dünyâ sevgisini ve arzusunu yakar, dünyâya rağbet etme hâlini gönülden dışarı atar.

DOSTLARLA SOHBET ETMEK...
İnsanın, yanında bulunanlarla tatlı tatlı sohbet etmesi, onlara güzel ahlâk ile davranması, geceleri sabaha kadar ibâdet ile, gündüzleri hep oruçlu geçirmesinden hayırlıdır.
Duâmın kabûl olacağını bilsem, yalnız devlet başkanı için duâ ederdim. Çünkü, devlet başkanı iyi olursa, şehirler ve insanlar kötülüklerden ve belâlardan emin olur.
Hacı Feyzullah Efendi, vefat etmeden bir müddet önce buyurdu ki:
Allah korkusu, dilin lüzumsuz şey söylemesine mâni olur. Allahü teâlâdan korkanın dili söylemez olur.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Hammâd bin Müslim Debbâs</label>
Hammâd bin Müslim hazretleri, Bağdâtta yetişen büyük velîlerdendir. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânînin tasavvuf ilmini öğrendiği hocalarındandır. Aslen Şamlı olup, hayâtı Bağdâtta geçti. Doğum târihi bilinmemektedir. 1131 (H.525) senesinde vefât etti...EN ÇOK ÂLİMLER KORKAR!..
Hammâd bin Müslimin tasavvufa âit pek kıymetli sözleri vardır. Buyurdu ki:
İlim sâhipleri, Allahü teâlâdan daha çok korkar. Zühd, insanın kalbini dünyâ sıkıntılarından uzak tutar. Allahü teâlânın yüceliğini ve büyüklüğünü tanımak, tövbe etmeyi temin eder.
Fenâ makâmına kavuşmayı dileyen, yâni Allahü teâlâdan başka her şeyin sevgisinin yok olmasını isteyen, Ondan gelen her şeye, dert ve belâlara râzı olmalıdır.
Kulluk, insanın, âcizliğini idrâk edip, anlamasıdır.
Eziyetlere katlanmak, kızmamak, güler yüzlü ve tatlı sözlü olmak, güzel ahlâktandır.
Kanâatkâr bir kimse aç bile olsa, onun gönlü zengindir.
Eğer kulun başına bir belâ gelecekse, bunun alâmeti kalbin Allahü teâlâyı anmamaya başlamasıdır. Artık kalb, bundan sonra, gaflete dalar.
Her şeyin bir cevheri, özü vardır. İnsanın da cevheri, akıldır. Aklın cevheri sabırdır. Kim Allahü teâlânın verdiği nîmetlere şük-retmezse, o nîmetin elinden alınmasını istemiş olur.
Gayretini, başkasının ayıplarını aramakta değil, kendi nefsini ıslâh etmek için harca.
Allahü teâlânın senin için murâd ettiğine, dilediğine râzı ol. Abdullah bin Mesûd şöyle buyurur: Allahü teâlânın senin hakkında yaptığı taksimine râzı ol. Böylece, insanların en zengini olursun. Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden uzaklaş, onları yapma. Böylece, günahlardan en çok sakınan bir kimse olursun. Allahü teâlânın emirlerini yerine getir. İnsanların en âbidi olursun. Hâlini Allahü teâlâya arz et. Sâdece Ondan yardım iste. Hâlini insanlara şikâyet etme.
Namazını, artık dünyâdan ayrılıyormuş gibi kıl.
Hayâ, Allahü teâlânın beğenmediği kötü huylardan vazgeçmektir.

SÂDIK VE DOĞRU OLAN KİMSE
Sâdık, doğru olan, insanlar kendisine kıymet vermeseler bile, hiç korkusu olmayan, kalbinin doğruluğuna inanıp, insanların, kendi amellerinden hiçbirisini görmelerini istemeyendir.
Nefsinin isteklerinden ve öfke ile hareket etmekten uzak dur. En önde gelen vazifelerinden birisi de, yumuşak olmak ve dikkatli hareket etmek olsun.
Hammâd bin Müslim hazretleri vefat etmeden önce buyurdu ki:
İlmiyle takvâsını, ameliyle basiretini ve aklıyla mârifetini arttıran kimsenin izinden yürü.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Hayât bin Kays el-Harrânî</label>
Hayât bin Kays el-Harrânî, Urfaya bağlı Harrân kazasında yetişen evliyânın büyüklerinden, âriflerin ileri gelenlerindendir. Yüksek hâllerin ve kerâmetlerin sâhibi olup, ehliyeti, ihlâsı, iffeti yanında, dînine çok bağlı bir zât idi. Cömertliğiyle meşhûrdur. 1185 (H.581) yılında orada vefât etti. Harrânın dışına defnedildi.. SULTANLAR DUASINI ALIRDIHayât bin Kays el-Harrânînin üstün halleri ve kerametleri meşhurdu. Harrân Ovasında, bâzan günlerce suyun damlası bulunmaz olurdu. Halk, Harrânî hazretlerine koşar, onun duâsını alır, duâsının himmet ve bereketiyle yağmur yağar, halk susuzluktan kurtulurdu. Sultan Nûreddîn Zengî onu ziyâret edip, Hristiyanlara karşı yaptığı cihâdda azim ve gayretini kuvvetlendirince, onun muvaffak olması için duâ ederdi... Sultan Selâhaddîn-i Eyyûbî de ziyâret eder, ondan duâ isterdi. Duâsını alarak yaptığı harbi kazanırdı...
Harrânda bir câmi yapılıp, sıra mihrâba gelince, kıble husûsunda Harrânî hazretleri ile câmiyi yapan zât arasında ihtilâf çıktı. Sonunda Harrânî hazretleri ustaya: Önüne bak, kıbleyi göreceksin! buyurdu. O zât da, önüne baktığında Kâbeyi karşısında gördü ve düşüp bayıldı...
Hayât bin Kays el-Harrânî hazretleri buyurdu ki:
Kalbinde, Allah korkusu bulundurmak ve sıddîklerin hâlleri ile hâllenmek isteyen kimse, her işinde sünnet-i seniyyeye yapışmalı, onu mutlaka yerine getirmeli ve helâl lokma yemelidir. İnsanın meleklik sıfatından mahrûm olması; haram yemesi ve Allahü teâlânın yarattıklarına eziyet etmesi sebebiyledir.
Kalb yumuşaklığını, Allah adamı olan evliyânın sohbetlerine devâm etmekte aramalıdır. Kalb nûrunu da, sohbete olan gayreti devâm ettirmede aramalıdır.

SÂDIK TALEBENİN ALÂMETİ!..
Sâdık talebenin alâmeti şudur: Bir ân bile, Rabbini zikretmekten, Onu hatırlamaktan ayrılmamalı ve Onun hakkını gözeterek, farz ve sünnetlere devâm etmeli, dünyânın geçici zevklerinin sevgisini kalbe sokmayıp atmalı ve kalbinde dâimâ cenâb-ı Hakkın sevgisini bulundurmalıdır
Haramlardan sakın ve dünyâya düşkün olma. Zühde, ibâdet etmek niyetiyle sarılmalı, yoksa kendisinin zühd sâhibi olduğunu gösterip, dünyâlıklara kavuşmak için onu vesîle etmemelidir.
Hayât bin Kays el-Harrânî hazretleri vefat etmesine yakın buyurdu ki:
Muhabbet, yâni Allahü teâlâyı sevmek, mârifetin (yâni Onu tanımanın) ve Hakka giden yolun en büyük nişânıdır. Bâkî, sonsuz var olan sevgiliye, muhabbet ile kavuşulur.


]
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
İbn-i Muhayrız hazretleri</label>
İbn-i Muhayrız hazretleri, Tâbiînden, meşhur hadîs âlimi ve evliyanın büyüklerindendir. 717 (H.99) senesinde vefat etti. Kudüste yaşamıştır... Allah korkusundan beti benzi sararmış bir halde; Ey Allahım, benzim senin korkundan sararıp solmuş ve rengini kaybetmiş bir hâle gelecek şekilde korkmayı nasip etmeni istiyorum diye duâ eder ve ağlardı...İKİYÜZLÜLERİ HİÇ SEVMEZDİ!..
İbn-i Muhayrız hazretleri, insanların ikiyüzlü olmasına, nefislerinin arzuları peşinden koşmalarına çok üzülür ve bu şekilde onların hâlini şöyle açıklardı: Eğer sizler iyi güzel şeyleriniz olduğu zaman insanlara gösteriş yapar, öğünür, onu parmağınızla gösterir ve beğenmeyecekleri bir şey olduğu zaman da gizlerseniz; Allahü teâlâ böyle olanları kıyâmet günü Cehenneme atar ve onu yalancı diye adlandırır.
Mûsâ bin Ukbe diyor ki: İbn-i Muhayrız ile Remledeki bir cenâzede berâber bulundum. Şöyle diyordu: Anladım ki içlerinden birisi vefât ettiği zaman Müslümanlar: (Bizleri İslâm dîni üzere öldüren Allahü teâlâya hamd olsun) derler. Sonra bunu unuturlar. Ne ölümü ne de bu söyledikleri sözlerini hatırlarına getirirler.
Bu mübarek zat bir gün de şöyle buyurdu: Mescidde üç kelâm hâriç her türlü kelâmı konuşmak câiz değildir. Bunlar; namaz kılanın kelâmı, zikredenin kelâmı, Allahü teâlânın dînini öğreten veya ondan bir şey soranın kelâmı.
Yine buyurdu ki: Hayırlı şeyler gördüğünüz zaman Allahü teâlâya hamd ediniz. Bir münker gördüğünüz zaman hemen hiç vakit kaybetmeden Allahü teâlâdan bu belânın ümmet-i Muhammedden kaldırılmasını isteyiniz.
İbn-i Muhayrız dedi ki: Peygamberimizin Eshâbından Fudale İbn-i Ubeyd ile görüştüm. Nasihat istedim: Eğer şu üç haslet sende bulunursa Allahü teâlâ bu hasletlerle sana iyilikler ihsân eder: Bilmediğini öğren, dinlemesini bil, kendini ziyâret etmeyeni ziyâret et!

ANA-BABAYA HÜRMET...
Anne babaya çok hürmet edilmesini emir ve tavsiye buyurur, onlara hürmetsizlik edilmesini istemezdi. Kim anne ve babasının önünde yürürse, haklarına riayet etmemiş olur. Ancak anne ve babasının yolu üzerindeki ezâ ve cefâ veren bir şeyi almak için öne geçmesinde bir mahzur yoktur. Kim anne ve babasını ismiyle veya lakabıyla çağırırsa edebsizlik etmiş olur. Ancak babacığım, anneciğim diye söylemesi müstesnâdır.
İbn-i Muhayrız hazretleri vefat etmeden bir müddet önce buyurdu ki:
Biz ameli ilimden daha efdal görürüz. Fakat bugün ilme, amelden çok daha fazla ihtiyacımız var. (Çünkü ilim unutuldu).


]
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Ebû Amr bin Nüceyd</label>
Ebû Amr bin Nüceyd hazretleri Nişâburludur. 976 (H.366) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti. Nişâburda doğup yaşayan İbn-i Nüceyd, küçük yaştan îtibâren âlimlerin ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini görüp feyz aldı ve sohbetlerinden istifâde etti...SALİHLERE HİZMET, NASİP İŞİ...
Ebû Amr bin Nüceyd sohbetleriyle insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. Onların dünyâ ve âhirette saâdete, mutluluğa kavuşmaları için gayret etti. İnsanların hayırlı işler yapmasını ve iyi kimselerle berâber bulunmasını tavsiye etti. Bu hususta buyurdu ki:
Allahü teâlâ bir kuluna hayır murâd ederse, ona sâlih ve ihtiyar zâtlara hizmet etmeyi, onların istedikleri işleri yapmayı, hayır yollarına girmeyi ve bu hayırları görmeyi nasîb eder.
Kula lâzım olan şey, sünnete uygun olarak kulluğa yapışmak ve bu yolda yürümektir.
Tasavvuf nedir? diye soran birisine buyurdu ki: Tasavvuf, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymakta sabır etmektir.
Nefsinin arzularına muhâlefet eden İbn-i Nüceyd hazretleri; Bir kimsenin gözünde nefsinin değeri olursa, ona işlediği günâh basit gelir.
Bana nasîhat et diyen birisine; İlim ile meşgûl ol. Bütün Müslümanlara hürmet et. Günlerini boş geçirme. İnsanların arasında garip ol. İlim ve Müslümanlara hürmet ile meşgûl olman, Allahü teâlânın emirlerinden sana bir hissedir.
Bu mübarek zat, çeşitli zamanlardaki nasîhatlerinde buyurdu ki:
Kim bir şeyin ona faydalı veya zararlı olduğunu bilmezse, cehâletini ortaya koyar.
Halkın karşısındaki îtibar ve mevkiini bir tarafa atıverenin, dünyâdan ve dünyâ ehlinden yüz çevirmesi gâyet kolay olur.
İnsanı terbiye etmek, ona ihsânda bulunmaktan daha hayırlıdır.

EMİRLERİ HAFİF GÖRMEK!..
Emirleri hafif tutmak, o emri veren âmiri az tanımaktan ileri gelir. Eğer kul, emir veren, âmir olan Allahü teâlâyı tam hakkı ile tanırsa, emirlerini hafif görmez.
Ömrünü İslâmiyeti öğrenmek ve insanlara anlatmakla geçiren İbn-i Nüceyd hazretleri, hac vazîfesini yerine getirmek üzere gittiği Mekke-i mükerremede 976 (H.366) senesinde vefât etti. Orada defnedildi. Vefat etmeden bir müddet önce buyurdu ki:
Faydasız ilim, sâhibine faydadan çok zarar verir.


]
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri