- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Kim kavuşmak isterse...</label>
Ebû Bekr bin Ebî Sadân, evliyânın meşhurlarındandır. 12. yüzyılda yaşamıştır. Aslen Bağdâtlıdır. Uzun müddet Tarsusta oturmuş, konuşma ve hâlindeki kemâl ve olgunluk sebebiyle Bizans İmparatoruna elçi olarak gönderilmiştir...MÜNÂKAŞA VE MÜNÂZARA...
Ebû Bekr bin Ebî Sadân, kimseyle münâkaşa etmeye izin vermezdi. Herkesi münâkaşadan meneder, ancak nasîhat için bir başkasına söz söylemeye izin verirdi. Buyurdu ki:
Bir kimse, Allahü teâlâdan gâfil olduğu hâlde, münâzara etmek için oturursa, onun için üç ayıp vukû bulur. Birincisi; münâzara ettiği kimseye cidâl ve bağırıp çağırmaktır ki, o kişi bundan menedilmiştir. İkincisi; halka karşı kendini üstün görmek sevgisi ki, o kişi bundan menedilmiştir. Üçüncüsü; münâzara ettiği kimseye gadap, öfke ve kindir ki, o kimse bundan menedilmiştir. Allahü teâlâ bunları haram kılmıştır.
Ruhlar, nurdan yaratıldı ve karanlık heykellere, yâni bedenlerde yerleştirildi. Ruh kuvvetli olursa, akıl ile hemcins olur ve ona Allahü teâlânın nurları yağmaya başlar. Nefsin zulmeti gider. Böylece nefs, akıl ve rûhun nurlarıyla rûhânî bir varlık olur ve nefs, rûh ile berâber aklın emrine, yoluna girer. Ruhlar ise gelmiş oldukları gayb hazînelerine dönerler ve kaderin akışını öğrenirler. Ruh, kaderden cereyân eden şeylere muttalî olup, öğrenince, kazâ ve kaderden gelen her şeye râzı olur. İşte bu, rûhun hâllerinin latîfelerinden birisidir.
Allahü teâlâdan ümid ettiği şeyler üzerine sabreden, Onun fadl ve ihsânından ümid kesmez. Kim bir şeyi kulağı ile dinlerse, o dinlediğini başkalarına anlatır. Kim kalbi ile dinlerse, onu anlar ve kabûl eder. Kim işitip, öğrendiği ile amel ederse, hidâyet bulur ve başkalarının hidâyete kavuşmasına sebep olur.
ÎTİKÂDDAKİ BİDATİN ZULMETİ!..
Ebû Bekr bin Ebî Sadân, Allahü teâlânın rızâsına ve sevgisine kavuşmak için; haramlardan, günahlardan ve bidatlerden mutlaka sakınmak lâzım olduğunu beyân etmiştir. Çünkü amelde ve îtikâddaki bidatin zulmeti, kalbe envâr-ı ilâhînin, Allahü teâlâdan gelen nurların girmesine mâni olur. Buyurmuştur ki: Kim, Allahü teâlâya kavuşmak isterse, bidatten, dalâletten, isyândan ve gafletten uzak dursun.
Dünyâda, Allahü teâlâdan başka her şeyi maksad ve arzu etmekten uzaklaşmış olan Ebû Bekr bin Ebî Sadân, herkese de Allahü teâlâdan başka her şeyden uzaklaşmayı tavsiye ederdi. Vefatından bir müddet önce buyurdu ki: Nefsten gelen arzu ve maksatları bırakmak, Allahü teâlâya kavuşmaya sebeptir.
]
Ebû Bekr bin Ebî Sadân, evliyânın meşhurlarındandır. 12. yüzyılda yaşamıştır. Aslen Bağdâtlıdır. Uzun müddet Tarsusta oturmuş, konuşma ve hâlindeki kemâl ve olgunluk sebebiyle Bizans İmparatoruna elçi olarak gönderilmiştir...MÜNÂKAŞA VE MÜNÂZARA...
Ebû Bekr bin Ebî Sadân, kimseyle münâkaşa etmeye izin vermezdi. Herkesi münâkaşadan meneder, ancak nasîhat için bir başkasına söz söylemeye izin verirdi. Buyurdu ki:
Bir kimse, Allahü teâlâdan gâfil olduğu hâlde, münâzara etmek için oturursa, onun için üç ayıp vukû bulur. Birincisi; münâzara ettiği kimseye cidâl ve bağırıp çağırmaktır ki, o kişi bundan menedilmiştir. İkincisi; halka karşı kendini üstün görmek sevgisi ki, o kişi bundan menedilmiştir. Üçüncüsü; münâzara ettiği kimseye gadap, öfke ve kindir ki, o kimse bundan menedilmiştir. Allahü teâlâ bunları haram kılmıştır.
Ruhlar, nurdan yaratıldı ve karanlık heykellere, yâni bedenlerde yerleştirildi. Ruh kuvvetli olursa, akıl ile hemcins olur ve ona Allahü teâlânın nurları yağmaya başlar. Nefsin zulmeti gider. Böylece nefs, akıl ve rûhun nurlarıyla rûhânî bir varlık olur ve nefs, rûh ile berâber aklın emrine, yoluna girer. Ruhlar ise gelmiş oldukları gayb hazînelerine dönerler ve kaderin akışını öğrenirler. Ruh, kaderden cereyân eden şeylere muttalî olup, öğrenince, kazâ ve kaderden gelen her şeye râzı olur. İşte bu, rûhun hâllerinin latîfelerinden birisidir.
Allahü teâlâdan ümid ettiği şeyler üzerine sabreden, Onun fadl ve ihsânından ümid kesmez. Kim bir şeyi kulağı ile dinlerse, o dinlediğini başkalarına anlatır. Kim kalbi ile dinlerse, onu anlar ve kabûl eder. Kim işitip, öğrendiği ile amel ederse, hidâyet bulur ve başkalarının hidâyete kavuşmasına sebep olur.
ÎTİKÂDDAKİ BİDATİN ZULMETİ!..
Ebû Bekr bin Ebî Sadân, Allahü teâlânın rızâsına ve sevgisine kavuşmak için; haramlardan, günahlardan ve bidatlerden mutlaka sakınmak lâzım olduğunu beyân etmiştir. Çünkü amelde ve îtikâddaki bidatin zulmeti, kalbe envâr-ı ilâhînin, Allahü teâlâdan gelen nurların girmesine mâni olur. Buyurmuştur ki: Kim, Allahü teâlâya kavuşmak isterse, bidatten, dalâletten, isyândan ve gafletten uzak dursun.
Dünyâda, Allahü teâlâdan başka her şeyi maksad ve arzu etmekten uzaklaşmış olan Ebû Bekr bin Ebî Sadân, herkese de Allahü teâlâdan başka her şeyden uzaklaşmayı tavsiye ederdi. Vefatından bir müddet önce buyurdu ki: Nefsten gelen arzu ve maksatları bırakmak, Allahü teâlâya kavuşmaya sebeptir.
]