- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Abdülhâlık Goncdüvânî</label>
Malatyalı Abdülcemîl hazretleri, Hızır aleyhisselâm ile görüşüp sohbet ederlerdi. Bir gün Hızır aleyhisselâm kendisine:-Ey Abdülcemîl! Senin sâlih bir erkek evlâdın olacak. İsmini Abdülhâlık koyarsın, buyurdu.
Abdülcemîl bu konuşmadan kısa bir zaman sonra Buhârâya göçtü ve Goncdüvân kasabasına yerleşti. Çok geçmeden Hızır aleyhisselâmın buyurduğu gibi bir erkek evlâda sâhib oldu. İsmini Abdülhâlık koydu...
Zamânının bir tânesi oldu...
Abdülhâlık da babası gibi Hızır aleyhisselâm ile görüşüp sohbet ederlerdi... Bir gün Hızır aleyhisselâm Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin yanına geldi. Ona, Allahü teâlâyı gizli ve açık zikretmenin yollarını öğretti ve mânevî evlâtlığa kabûl edip; Kalbinden Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah kelime-i tayyibesini şöyle şöyle zikredersin! diye târif etti. Abdülhâlık hazretleri de, târif üzere, bu mübârek kelime-i tevhîdi sessiz sessiz kalben söylemeğe başladı. Bunu, kendisi için ders kabûl etti. Bu hâl mânevî makamlarda yükselmesine sebeb oldu.
Bu sıralarda Yûsuf-ı Hemedânî hazretleri Buhârâya geldi. Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri onun hizmetine girdi ve bu hizmette bir süre kaldı. Böylece sohbette üstâdı Yûsuf-i Hemedânî, zikir tâlim hocası da Hızır aleyhisselâm oldu.
Bu mübarek zat, hâlini insanlardan gizli tutardı. Nefsinin isteklerine uymayıp, istemediği şeyleri yapmakta kendisini pek ağır imtihanlara tâbi tutar fakat hiç kimseye bir şey sezdirmezdi. Hele onun Hızır aleyhisselâm ile ulaştığı mânâda ilim tahsîline hiç kimse vâkıf olmazdı. Zamânının bir tânesi oldu...
Nûr çeşmesinin başı...
Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin âhiret âlemine göç etmesi yaklaşmıştı. Talebelerinin terbiyesini Ahmed Sıddık, Evliyâ Kebir, Şeyh Süleymân Germinî ve Ârif-i Rivegerî adlarındaki dört büyük halîfesine bıraktı. Onlara nasîhatlerde bulundu. 1180 (H.575) yılında Goncdüvânda vefât etti. Vefâtından evvel şu şiiri söyledi:
Dosta mübâreğim ve düşmana musîbetim/Cenkte demir gibi ve sulhta mum gibiyim/Nûr çeşmesinin başı Goncdüvân, menzilimizdir/Rum kapısına kadar iki ağızlı kılıç vururum...
Malatyalı Abdülcemîl hazretleri, Hızır aleyhisselâm ile görüşüp sohbet ederlerdi. Bir gün Hızır aleyhisselâm kendisine:-Ey Abdülcemîl! Senin sâlih bir erkek evlâdın olacak. İsmini Abdülhâlık koyarsın, buyurdu.
Abdülcemîl bu konuşmadan kısa bir zaman sonra Buhârâya göçtü ve Goncdüvân kasabasına yerleşti. Çok geçmeden Hızır aleyhisselâmın buyurduğu gibi bir erkek evlâda sâhib oldu. İsmini Abdülhâlık koydu...
Zamânının bir tânesi oldu...
Abdülhâlık da babası gibi Hızır aleyhisselâm ile görüşüp sohbet ederlerdi... Bir gün Hızır aleyhisselâm Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin yanına geldi. Ona, Allahü teâlâyı gizli ve açık zikretmenin yollarını öğretti ve mânevî evlâtlığa kabûl edip; Kalbinden Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah kelime-i tayyibesini şöyle şöyle zikredersin! diye târif etti. Abdülhâlık hazretleri de, târif üzere, bu mübârek kelime-i tevhîdi sessiz sessiz kalben söylemeğe başladı. Bunu, kendisi için ders kabûl etti. Bu hâl mânevî makamlarda yükselmesine sebeb oldu.
Bu sıralarda Yûsuf-ı Hemedânî hazretleri Buhârâya geldi. Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri onun hizmetine girdi ve bu hizmette bir süre kaldı. Böylece sohbette üstâdı Yûsuf-i Hemedânî, zikir tâlim hocası da Hızır aleyhisselâm oldu.
Bu mübarek zat, hâlini insanlardan gizli tutardı. Nefsinin isteklerine uymayıp, istemediği şeyleri yapmakta kendisini pek ağır imtihanlara tâbi tutar fakat hiç kimseye bir şey sezdirmezdi. Hele onun Hızır aleyhisselâm ile ulaştığı mânâda ilim tahsîline hiç kimse vâkıf olmazdı. Zamânının bir tânesi oldu...
Nûr çeşmesinin başı...
Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin âhiret âlemine göç etmesi yaklaşmıştı. Talebelerinin terbiyesini Ahmed Sıddık, Evliyâ Kebir, Şeyh Süleymân Germinî ve Ârif-i Rivegerî adlarındaki dört büyük halîfesine bıraktı. Onlara nasîhatlerde bulundu. 1180 (H.575) yılında Goncdüvânda vefât etti. Vefâtından evvel şu şiiri söyledi:
Dosta mübâreğim ve düşmana musîbetim/Cenkte demir gibi ve sulhta mum gibiyim/Nûr çeşmesinin başı Goncdüvân, menzilimizdir/Rum kapısına kadar iki ağızlı kılıç vururum...