Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Meşhurların Son Sözlerinden

Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Sıddıklara gaflet gelmeseydi!



</label>

Abdülkâdir Dücânî hazretleri, Kudüs bölgesinde yetişen evliyânın büyüklerindendir. 1809 (H.1224) senesinde Yafaya bağlı Beyt-i Dücan köyünde doğdu. 1877 (H. 1294) senesinde vefât etti...


ÇOK CÖMERT BİR ZAT İDİ



Abdülkâdir Dücânî, insanlara dînin emir ve yasaklarını anlatmak için köy köy dolaşırdı. Sohbetinde bulunan insanları büyük bir ferahlık ve sevinç kaplardı. Çok cömert idi. Müslümanlara hizmet etmeyi, onların din ve dünyâ işlerini yapmayı vazîfe bilirdi. Hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki:
Kimin bende bitecek, benim yapacağım bir işi olursa, bir kâğıda yazsın ve bana göndersin. Çünkü ben Müslümanın yüzünde dilencilik zilletini görmek istemiyorum. Zira lütuf ne kadar büyük olursa olsun, istemek ondan daha ağırdır.
Yanımda gıybet yapan benim arkadaşım olamaz!..
Kıyâmet günü birtakım insanlar, dünyâda yazdıkları uygunsuz şeyler için; ne olurdu kalemlerimiz ateş olsaydı da ellerimizi dokunduramaz ve yazamaz olsaydık diyecekler.
Helak olan bir kimsenin nasıl helak olduğuna hayret etmem. Fakat saâdete kavuşup, kurtulan bir kimsenin nasıl kurtulabildiğine hayret ederim. İyi biliniz ki; Allahü teâlâ bir kuluna, imân ile rûhunu teslim etmekten, imân ile ölmekten daha büyük bir nimet vermemiştir.
Kalbin doğruluğu amellerin doğruluğu iledir. Amellerin doğruluğu da niyetin doğruluğu iledir.
Allahım, ihlâs ile yapmış olduğum her amelim için senden afv ve magfiret dilerim. Çünkü ben yalnız senin rızânı istiyorum.
Allahım bizden râzı olmasan da affet. Çünkü efendi, kölesinden râzı olmasa da affeder.

İNSANLAR HATA İÇİNDEDİR!..



İnsanların pek çoğu hatâ içindedir. Bu halleriyle hatalarını unutup, başkalarının hatalarını anlatan ve onlarla uğraşan da yine kendileridir.
İnsana verilen şeyler içerisinde akıldan daha kıymetlisi yoktur
Dâima şerefli olmalısın, insanlara ihtiyâç arz etmedikçe şerefini ve iyiliğini muhafaza etmiş olursun.
Sıddıkların kalbine gaflet gelmeseydi kendilerine Allahü teâlâdan gelen tecellilere dayanamaz, can verirlerdi.
Abdülkâdir Dücânî hazretleri vefat etmeden evvel buyurdu ki:
Günahkârlara karşı nefsinde merhamet duymayan kimse, hiç olmazsa onların lehine (onlar için) tevbe ve istigfar ile duâ etsin. Zira yeryüzündekilere Allahü teâlâdan magfiret dilemek meleklerin ahlâkındandır.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Kimde Allah korkusu varsa!..



</label>

Sâbit bin Eslem el-Benânî hazretleri Tâbiînin büyüklerindendir. Hadîs ilminde sika, emîn, güvenilir ve îtimâd edilir bir âlimdir. Basranın en büyük âlim ve râvilerindendir. Nasihatleri meşhurdur. Buyurdu ki:

GÜNAHI ÇOK OLSA DA!..


Allahü teâlânın anıldığı yere dağlar kadar günah ile girseler, çıktıkları zaman üzerlerinde zerre kadar bir günah kalmaz (kul hakkı dışında).
Mümin, kıyâmet gününde, Allahü teâlânın huzûrunda durur. Allahü teâlâ ona: Ey kulum! Sen, dünyâda bana ibâdet eden kullarımla berâber ibâdet ediyor muydun? diye sorunca, o mümin; Evet, onlarla birlikte ben de ibâdet ediyordum yâ Rabbî! der. Yine Allahü teâlâ; Ey kulum, dünyâda iken bana duâ edip yalvaran ve beni zikredip ananlarla beraber, sen de yalvarıp beni andın mı? diye suâl buyurur. O mümin yine; Evet yâ Rabbî! diye cevap verir. Bunun üzerine Allahü teâlâ; İzzetim hakkı için, beni zikredip, andığın her yerde ben de seni andım. Nerede duâ edip yalvardınsa, o duânı kabûl ettim buyurur.
Kim Allahü teâlâdan korkarsa, Allahü teâlâ, güçlük sırasında ona bir çıkış yolu gösterir. Ona, ummadığı yerden rızık gönderir.
Bir kimsenin, ölümü çok hatırlaması, amellerinde kendisini gösterir.

BEN ONU ANINCA...



Sâbit-i Benânî sâlih zâtlardan birisi için şöyle buyurdu: Bir gün bu zât, arkadaşlarına; Rabbimin beni andığı zamanı biliyorum dedi. Arkadaşları buna hayret ettiler. Pekâlâ, bu nasıl olur? dediler. O da; Ben, Allahü teâlâyı andığım zaman. Çünkü Allahü teâlâ, kul kendisini anınca, O da, kulunu anacağını bildiriyor dedi. O sâlih zât, tekrar arkadaşlarına; Ben duâ ettiğim zaman, Allahü teâlânın duâmı kabûl ettiğini bilirim dedi. Arkadaşları, buna da hayret edip, nasıl bildiğini sordular. Onlara bunu; Duâ ederken kalbimde bir korku, vücûdumda ürperti, gönlümde bir açılma ve ferahlık olduğu zaman, duâmın kabûl edildiğini anlarım diye açıkladı.
Hastalığında, Sâbit bin Eslem hazretlerinin ziyâretine gittiler. Yanındakilere bir şeyler anlatıyordu. Ziyâretçiler, huzûruna girip oturunca; Sevgili kardeşlerim! Önceki gibi, namazlarımı (ayakta) kılamıyor, (nafile) oruç tutamıyor, Allahü teâlâyı (çok) zikredemiyorum dedi ve şöyle duâ etti:
Allahım! Bu üç şeyi istediğim gibi yapamadığım zaman, beni bu dünyâda bir saat bile bırakma!
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Ölümü gerçekten tanımak!..


</label>

Abdülkâdir Berzencî hazretleri, Hazret-i Hüseyinin soyundan olup, seyyiddir. Kuzey Irakta yaşamıştır. Zamânının usûlüne göre ilim öğrendikten sonra Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi. Onun kalplere şifâ olan sohbetlerinde ve hizmetinde bulundu. Tasavvuf yolunda ilerleyip evliyâlık makamına ulaştı. Hocası ona irşâd yâni insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmak husûsunda hilâfet ve icâzet verdi...

BANA HİZMET EDENE HİZMETÇİ OL


Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Allahü teâlâ, dünyâya emretti ki: Ey dünyâ, bana hizmet edene, sen de hizmetçi ol! Senin peşinden koşana da zahmet, sıkıntı ver!
Allahü teâlâ insanlara çok iyilikler ve hayırlar gönderiyor. Fakat bunları gören azdır.
Öldükten sonra, kendisi yüzünden ceza ve mükâfat göreceğiniz amellerinizi ıslâh edip, düzeltiniz.
Yaratmak Allahü teâlâya mahsûstur. İyilikte bulunana teşekkür edilir. Bütün iyiliklerin sahibi Allahü teâlâdır. Öyleyse Ona şükür, kulluk vazîfesidir.
Hakiki, hayat öldükten sonra başlar. Dünyâ hayatı, hayâl ve geçicidir. Âhiret hayatı ise devamlıdır.
Allahü teâlânın afvı ile Cehennemden kurtulursunuz. Rahmeti ile Cennete girersiniz. Amellerinize göre mertebeniz ve dereceniz olur.
Allahü teâlânın beğendiği işleri yaparken mütevâzı ve alçak gönüllü olunuz.

EĞER MÜNÂFIK OLSAYDIN!..




Birisi gelip, ona Ben münâfık olmaktan korkuyorum diye endişe ettiğini söyledi. O da cevâbında Eğer münâfık olsaydın, bundan korkmazdın dedi.
Bir kimse, sevdiği bir malının elinde devamlı kalmasını isterse, ona baktıkça, Mâşallah, lâ havle velâ kuvvete illâ billah (yanî, Allahın dilediği olur, kuvvet Onundur) desin!
Malı ve evlâdı çok olmasını isteyen, nebatı (sebze) çok yesin!
Namaz, her takvâ sahibi için yakınlıktır. Hac, her güçsüzün cihâdıdır. Bedenin zekâtı oruçtur. Amel (ibâdet, hayırlı iş) yapmadan karşılık bekleyen, yaysız ok atana benzer.
Ana-babasını üzen, onlara isyan etmiş olur. Musibet zamanında dizini döven, sevâbından mahrûm olur. Allahü teâlâ sabrı, musîbet miktarınca indirir.
Abdülkâdir Berzencî hazretleri, vefatına yakın buyurdu ki: Ölümü gerçekten tanımış bir kimseye, dünyâ belâ ve musîbetleri, dert ve sıkıntıları çok hafif gelir.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Bugün, iyi gündür...</label>

Esved bin Yezîd Nehaî hazretleri, Tabiîn devrinin büyük fıkıh âlimlerindendir. Hadîs ilminde hâfızlık (yüz bin hadîs-i şerîfi senedleriyle birlikte ezberlemiş olma) derecesinde olup, zamanında, Kûfenin âlimi idi. 75 (m. 694) senesinde vefât etti...

SEKSEN DEFA HAC YAPTI...


Esved bin Yezîd Nehaî, Ramazan-ı şerîfte her iki gecede bir Kurân-ı kerîmi hatmederdi. Ramazan-ı şerîfin dışında, Kurân-ı kerîmi her altı gecede bir hatmederdi. Seksen defa hac yaptı...
Bildirdiği hadîs-i şerîflerden bazıları:
Mallarınızı zekât vermek suretiyle koruyunuz. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belâdan korunmak için, duâ ediniz.
Eğer ilim sahipleri, ilmi korusalar, onu ehline verselerdi, zamanlarında insanların efendisi ve üstünü olurlardı. Fakat onlar, ilmi dünyâlıklarından istifâde etmek için, dünyâya sarılanlara bağışlıyorlar.
Hazret-i Âişeye, Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) evinde ne yapardı? diye soruldu. Buyurdu ki: Ev işiyle uğraşırdı. Ehl-i iyaline (ailesine) hizmet ederdi; namaz vakti gelince camiye çıkardı.
Âlim olan kişi, fitneyi gelirken anlar. Cahiller de dönüp giden fitneyi anlar.
Hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki:

ÖYLE ÂLİMLER GELECEK Kİ!..



Âhir zamanda öyle âlimler gelecek ki, herkesi zühde (şüphelilere düşmek korkusuyla mubahların çoğunu terk etmek) davet edecekler. Fakat kendileri zühdden uzak olacaklar, insanları korkutacaklar, fakat, kendilerinde korkudan hiçbir iz bulunmayacak. İnsanların makam mevkii sahiplerinden uzak kalmalarını isteyecekler, fakat kendileri onlardan ayrılmayacaklar, sözleri ile dünyâyı kötüleyecekler, fakat zenginlere yaklaşacaklar, yoksul ve fakirlerden uzak kalacaklar. Kadınların erkeklere karşı gelmesi gibi, bildiklerine aykırı hareket edecekler, yakınlarını başkalarının yanında görseler, darılacaklardır. Böyle âlimler, kötü ve Allahü teâlânın sevmediği âlimlerdir.
Kuşlar ve yerde bulunan haşereler, Cuma günü buluşurlar, birbirlerine selâm vererek bugün iyi gündür derler.
Hanımının eziyet ve sıkıntı vermesine sabreden kimseye, Allahü teâlâ, Eyyûb aleyhisselama verilen sevabdan verir.
Esved bin Yezîd Nehaî hazretleri, vefat etmesine yakın günlerde buyurdu ki:
İnsanlardan gelen sıkıntılara katlanmayan, onlara karşılık vermeyi terk etmeyen kimse sabırlı sayılmaz.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Kendinizi ölmüş kabul edin!




Hâce Abdülkebîr Evliyâ hazretleri Hindistan velîlerindendir. Babası meşhûr âlim ve evliyâ Abdülkuddûs hazretleridir. Aslen Pâni-püt şehrindendir. 1550li senelerde Pâni-püt şehrinde vefât etti... Sayısız kerâmetleri görüldü. İnsanlar, ona talebe olmak için birbirleriyle yarış ederlerdi...


İNSANLARIN SON DURAĞI..


.Hâce Abdülkebîr Evliyâ buyurdu ki:
Sonunda dünyâdan ayrılacağınız için kendinizi ondan ayrılmış kabûl ediniz. Bir gün mutlaka tadacağınız için ölümü tadmış gibi olunuz. Bir gün âhiret âlemine göçüp, oraya yerleşeceksiniz. O halde şimdi kendinizi oraya gidip yerleşmiş gibi tasavvur ediniz. Zaten bütün insanların varacağı son durak burasıdır. Her insan bir yolculuğa çıkacağı zaman mutlaka bir hazırlık yapar. Yolculukta lüzumlu olan eşyalarını yanına alır. Sıcağa karşı korunmak için, gölgeliğini, yemek içmek için, azığını, soğuğa karşı elbiselerini ve yorganını temin eder, öyle yola çıkar...

BU SIKINTI DÜNYADADIR



Sefere hazırlıklarını yaparak çıkan kimseye gıpta edilir. Hazırlıksız yola çıkan pişman olur. Çünkü, yola çıkıp, güneş altında kalınca, gölgelenecek bir şey bulamaz. Güneşin sıcağı altında çok sıkıntılarla karşılaşır. Susadığı zaman, susuzluğunu gidereceği bir su bulamaz. Soğukla karşılaştığında üzerine alacak bir şey bulamaz, işte böyle bir kimsenin, o sıkıntılı halde iken, hazırlıksız yola çıktığına ne kadar çok pişman olacağını siz düşünün. Bu sıkıntı dünyâdadır. Dünyânın sıkıntısı geçicidir. İnsan bir gün sıkıntı ile karşılaşır. Öbür gün, o sıkıntıdan kurtulabilir. Fakat ahiretin ya devamlı olan dayanılmaz acı ve ızdırablarına yakalanırsak, halimiz ne olur? Bu bakımdan insanların en akıllısı, sonsuzluk âlemi, gerçek vatan olan, âhiret için iyi hazırlanandır. Dehşeti tüyler ürperten kıyâmet gününde, Allahü teâlâ kimi Arşının gölgesi altında gölgelendirirse o kimseyi, o gün güneşin sıcaklığı asla rahatsız etmez. Oradaki sıkıntılardan kurtulur.
Hâce Abdülkebîr Evliyâ hazretleri, vefatına yakın buyurdu ki:
Bir kimse herhangi bir yerde Allahü teâlâya ibâdet ve tâatte bulunursa, o kimse öldüğü zaman o yer onun için ağlar ve kıyâmet gününde, ona kendi üzerinde ibâdet ve tâatte bulunduğuna dair şahidlik eder.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Susmaktan güzel haslet yoktur


</label>

Molla Abdülkerîm Efendi, Osmanlı?şeyhülislâmlarından ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. Sırp asıllı idi. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. 1495 (H. 900) senesinde Edirnede vefât etti. Sultan İkinci Murâd Hanın beylerinden Mehmed Ağa tarafından, esir edilen Hristiyan çocukları arasında Osmanlı başşehrine geldi. Yapılan zekâ testinde ilk derecelere girdi. Bunun üzerine Mehmed Ağa tarafından Şehzâde Mehmed Çelebiye (Fâtih) hediye edildi. Abdülkerîm adını aldı.

MOLLA GÜRÂNÎDEN SONRA...

Sarayda İslâm terbiyesine göre yetiştirilen Abdülkerîme Türkçe öğretildi. Arapça ve Farsçaya vâkıf oldu. Fetihten sonra, İstanbulda açılan medreselerden birine, daha sonra da Sahn-ı Semân medreselerine müderris tâyin edildi. Pekçok talebe yetiştirdi... 1488de Molla Gürânînin vefâtından sonra şeyhülislâm oldu. 1495 senesinde vefât edinceye kadar bu vazifede kaldı. Edirnede Sultan Câmii yakınında yaptırmış olduğu sıbyan mektebinin bahçesinde defnedildi...
Fâtih Sultan Mehmed Hanın vezirlerinden Mahmûd Paşaya yakınlığı ile tanınan Molla Vildân anlatır:
Bir gün Mahmûd Paşa, söz arasında beni çok sevdiğinden bahsetti. Ben de, onun Molla Abdülkerîm Efendiye olan ilgisinden bahisle; Siz, benden çok Abdülkerîm Efendiyi seversiniz dedim. Mahmûd Paşa da; Evet, doğru söyledin dedi. Sonra; Molla Abdülkerîm sizin Cennete girmenize sebep mi olacak ki, bu kadar seviyorsunuz? diye sordum. Mahmûd Paşa; Cennete sokacak desem de olur. Çünkü o, benim günahlardan tövbe etmeme vesîle oldu dedi.

EN ÜSTÜN AZIK!..



Molla Abdülkerîm Efendi, sohbetlerinde buyurdu ki:
Takvâdan (Allahü teâlâdan korkup haramlardan sakınmaktan) daha üstün azık yoktur. Susmaktan güzel haslet yoktur. Bilgisizlikten zararlı düşman yoktur. Yalandan büyük hastalık yoktur.
Günâhlara tövbe etmeyi geciktirmek, Allahü teâlâya karşı mağrur olmak, kibirli olmaktır.
Uzun emel sahibi olmak ve her şeyi sonraya bırakmak perişanlık ve düşüncesizliktir.
İnsan; nefs, şeytan, münâfık gibi üç düşmanla karşı karşıyadır ve bunlardan kurtulmak çok güçtür.
Molla Abdülkerîm Efendi, vefatına yakın buyurdu ki:
(Nefsini bilen Rabbini bilir) hadîs-i şerîfinin sırrına eren, nefsini sokakta gördüğü köpekten aşağı bilir.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Cehennemliklerin beş duâsı!..


</label>

Muhammed bin Kab el-Kurazî, Tabiîn devrinin meşhûrlarından ve büyüklerindendir. Hicretin 40ıncı (m. 660) senesinde Hazreti Alinin hilâfetinin sonlarında doğdu. Sonra Kûfeye yerleşti. Tekrar Medineye geldi. 90 (m. 708) senesinde Medine-i münevverede vefât etmiştir... Bizzat Abdullah İbn-i Abbâstan ve Abdullah İbn-i Ömerden tefsîr dersi almıştır...


BİZİ, İKİ DEFA ÖLDÜRDÜN!


Muhammed bin Kab buyuruyor ki:
Cehennemliklerin beş duâsı vardır. Allahü teâlâ dördüne icâbet eder. Beşincisinde, artık konuşamazlar...
Birincide, Mümin sûresi 11inci âyetinde bildirilen: Ey Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün. İki defa da dirilttin, işte günahlarımızı itiraf ettik. Fakat şöyle bir çıkmaya yol var mı? diye yalvardıklarında, Allahü teâlâ cevap olarak 12nci âyet-i kerîmede, Bunun sebebi şudur: Yalnız Allaha duâ edildiği vakit, siz küfrettiniz. Eğer Ona bir eş ortak katılırsa, tasdik ediyordunuz. Artık hüküm, O çok yüce, büyük olan Allahındır buyurur.
İkinci defa, Secde sûresi 12nci âyetinde bildirilen: Ey Rabbimiz, gördük, işittik. Şimdi bizi dünyâya geri çevir de, güzel amelde bulunalım! deyince, kendilerine cevap olarak, İbrâhim sûresi 44üncü âyetinde Halbuki daha evvel siz dünyâda kendinize, hiçbir zeval yoktur diye yemin etmediniz miydi? buyurur.
Üçüncü defa; Fâtır sûresi 37nci âyetinde bildirilen: Ey Rabbimiz, bizi çıkar! Yaptıklarımızdan bambaşka bir amel yapacağız deyince, Allahü teâlâ cevap olarak, Size iyice düşünecek kimsenin düşünebileceği, öğüt kabul edebileceği kadar ömür vermedik mi? Size âzâp ile korkutan bir Peygamber de gelmişti. Şimdi, tadın o azabı! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur buyurur.

BİZ, ZALİMLERDENİZ!..



Dördüncü defa, Müminûn sûresi 106-107nci âyetlerinde bildirilen: Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı. Biz, doğru yoldan sapanlar güruhu idik. Ey Rabbimiz, bizi buradan çıkar. Eğer yine küfre dönersek, artık hiç şüphesiz ki, biz zâlimlerdeniz diye yalvarınca, Allahü teâlâ da verdiği cevapta, Müminûn sûresi 108inci âyetinde Yıkılıp gidin içerisine! Bana söylemeyin buyurur. Artık bundan sonra, konuşamayacaklar ki, bu en şiddetli azaptır!..
Muhammed bin Kab hazretleri vefatına yakın günlerde buyurdu ki: Uyuyacağın zaman sağ tarafa ve kıbleye dönmüş olarak, yatılır. Çünkü, uyku bir çeşit ölümdür.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Eğer sevgin doğru olsaydı!



</label>

Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri, Hindistan evliyâsından olup, İmam-ı Rabbânî hazretlerinin önde gelen talebelerindendir. 1551 (H.958) Ocak ayında Delhide doğdu. Âilesi Moğol istilâsı sırasında Türkistandan göç ederek bölgeye yerleşen bir Türk boyuna mensuptu. Babası Seyfeddîn Efendidir. 1642 (H.1052)de Delhide vefât etti...

EN KIYMETLİ SERMAYE!..

Abdülhak-ı Dehlevî, Silsile-i aliyye ismi verilen altın halkanın büyüklerinden olan Muhammed Bâki-billah hazretlerinin talebesi oldu. Bir ara İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin yazılarını beğenmez, îtiraz yazıları yazardı. Fakat, son zamanlarda, Allahü teâlânın inâyetine kavuşarak, yapdıklarına pişmân oldu. Tövbe etti. Kısa zamanda İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi. Onun sâdık talebelerinden oldu... İmâm-ı Rabbânî, ona zaman zaman mektuplar yazarak nasîhatlerde bulunurdu. Bu mektuplardan birisi özetle şöyledir:
Kıymetli efendim! Sıkıntıların gelmeleri, görünüşde çok acı ise de, bunların nîmet oldukları umulur. Bu dünyânın en kıymetli sermâyesi, üzüntüler ve sıkıntılardır. Bu dünyâ sofrasının en tatlı yemeği, dert ve musîbetlerdir. Bu tatlı nîmetleri acı ilâçlarla kaplamışlar. Bunun için, dostlara dert ve sıkıntı yağdırmaya başlamışlardır. Saâdetli, akıllı olanlar, bunların içine yerleştirilen tatlıları görür. Üzerindeki acı örtüleri de tatlı gibi çiğnerler. Acılardan tat alırlar. Nasıl tatlı olmasın ki, sevgiliden gelen her şey tatlı olur. Hasta olanlar, onun tadını duyamaz. Arabî mısra tercümesi: Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun!
Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri sohbetlerinde buyurdu ki:
Allahü teâlâya isyân ederken, Onu sevdiğini açıklarsın. Bu ise kıyasta acâibdir. Eğer sevgin doğru olsaydı, Ona itâat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itâat eder.
Güzel ahlâkı, bir cümlede hülâsa eder misin? diye sorduklarında; Kızmamaktır buyurdu.

EN ÜSTÜN HASLET



Abdülhak-ı Dehlevî hazretlerine vefatına yakın, İnsandaki en üstün haslet hangisidir? diye sorulunca; Kâmil akıl buyurdu. Eğer o yoksa? dediler. Güzel edebdir buyurdu. O da yoksa? dediler. Kendisiyle istişâre edilecek şefkatli bir kardeş buyurdu. O da yoksa? Devamlı sükût buyurdu. O da bulunmazsa? dediklerinde; Ölmek buyurdu...
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Seyyidleri seven kimse...



</label>

Katâde bin Numan (radıyallahü anh) Eshâb-ı kirâmdan olup Evs kabilesinden ve Ensârın ileri gelenlerindendir. 24 (m. 644) tarihinde 65 yaşında vefât etti. Namazını Hazreti Ömer (radıyallahü anh) kıldırdı...


GÖZÜNE OK SAPLANDI!..


Katâde hazretleri, Akabe, Bedir, Uhud ve diğer savaşlarda bulundu. Eshâb-ı kirâmdan Câbir bin Abdullah (radıyallahü anh) şöyle bildiriyor:
Uhud Harbi sırasında Resûlullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) hücum eden müşriklere karşı vücudunu siper eden Katâdenin gözüne bir ok isabet etti. Çıkan gözünü eline alarak Resûlullah Efendimizin huzuruna gelip: Yâ Resûlallah! Benim çok sevdiğim bir hanımım var. Beni bu halde görürse hoş karşılamayabilir deyince, Resûlullah Efendimiz Katâde hazretlerinin elinden gözü alıp çıktığı yere koydu, eskisi gibi sağlam oldu. Peygamberimizin mûcizesiyle görmeye başladı. Hatta bu gözü diğer gözünden daha iyi görürdü...
Katâde hazretleri bir gece karanlıkta yatsı namazına giderken yolda Resûlullah Efendimize rastladı. Peygamber Efendimiz, Ona, Katâde, sen misin? diye sordu. Katâde de, Evet, Yâ Resûlallah dedi. Resûlullah Efendimiz Dönüşte bana uğra! buyurdu. Namazdan sonra uğradığında Resûlullah Efendimiz Ona bir hurma dalı verdi. O günden sonra Katâde hazretleri gece bir yere giderken yanında o hurma dalını taşıyınca ondan etrafa ışık yayılır, çevresini aydınlatırdı...
Katâde hazretleri buyurdu ki:
Elbise, servet, güzellik ve ilim gibi nimetler kendisine verilip de tevazu etmesini bilmeyenlerin bu varlıkları kıyâmet günü kendilerine vebaldir.
Bir kimse seyyidleri ve âlimleri severse, o kimse çok günahkâr bile olsa, Allahü teâlâ o kimseye pek çok ihsanlarda bulunur.

SOHBET, BÜYÜK NİMETTİR



Kanaatkâr olup, elini ve dilini kötülükten muhafaza edip, evinde oturan kimseye Allahü teâlâ merhamet etsin. Allahü teâlânın sevdikleriyle görüşmek onların sohbetlerine katılmak büyük bir nimettir. Kim bu nimete kavuşmuş olarak ölürse, şüphesiz Allahü teâlânın ihsanlarına ve Cennetine kavuşur ve orada sevdikleriyle beraber olur.
Allahü teâlâ, Cenneti nefslerinize karşılık kıldı. Nefsinizi, Cennet dururken, başka şeylere satmayınız.
Katâde hazretleri, vefat etmesine yakın buyurdu ki: Kabir âzâbı üç şeyden meydana gelir. Bunun üçte biri gıybet, diğer üçte biri nemime (söz taşıma), diğer üçte biri de idrardan sakınmamaktır.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Sâlih insanların kabri!..


</label>

Refî bin Mihran hazretleri, Tâbiînin büyüklerindendir. 93 (m. 711) senesinde vefât etti... Güzel ve çok fâideli hoş sözleri vardır. Tâbiîn arasında seçkin bir yeri vardı. Aralarında, Kureyşlilerin de bulunduğu toplulukta, Abdullah ibn-i Abbas hazretleri onu yanına oturtur İşte ilim, insanın şerefini böyle kat kat artırır buyururdu...

KİBİRLİ, İLİM ÖĞRENEMEZ!


Refî bin Mihran hazretleri buyurdu ki:
Kibirli olan ilim öğrenemez.
Bir âlimden ilim almak için, günlerce yol yürürdüm. O zâtın yanına vardığım zaman, onda ilk aradığım, namazını doğru ve şartlarına uygun kılıp kılmadığı olurdu. Eğer, şartlarına uygun kılarsa, yanında kalır, ondan ilim öğrenirdim. Bu şekilde bulmazsam yanında kalmaz ondan ilim almazdım.
Allahü teâlânın insanı Müslüman olmakla şereflendirmesi, arzu ve isteklerinden koruması büyük nimetlerdendir.
Müslümanlığı öğreniniz. Öğrenince de ondan yüz çevirmeyiniz. Doğru yola yapışınız. Bu yol, Müslümanlıktır. Müslümanlıkta sağa sola sapmayınız. Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ve onun gökteki yıldızlar gibi olan Eshâbının yoluna yapışınız. Arzu ve isteklerinizden çok sakınınız. Arzu ve istekler aranızda düşmanlık ve kin meydana getirir.

BUNA AZAB EDEMEZSİNİZ!



Refî bin Mihran hazretleri, vefat etmeden bir müddet önce buyurdu ki:
Sâlih insan kabre konur. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi âmelleri etrafını sarar. Azâb melekleri geldiğinde karşılarına namaz çıkar. Onlara;
-Bu şahıs, ayakları ile Allahü teâlânın huzurunda durdu, namaz kıldı. Buna azab edemezsiniz! der. Sonra baş tarafından gelirler, bu defa, oruç karşılarına çıkar;
-Bu baş, Allah için oruç tuttu, burada azab edemezsiniz, der. Vücudun diğer kısımlarına gittiklerinde, hac ve cihad gibi ibâdetler karşılarına çıkarlar. Ellerine geldiklerinde eller;
-Allahü teâlânın rızâsı için bu eller sadaka vermiştir. Onun için azab edemezsiniz, derler...
Bütün bu durum karşısında azab melekleri;
-Mademki, dünyâda sâlih ve temiz bir kişi olarak yaşadın, güzel bir şekilde öldün, burada müsterih ol, rahat yat, derler. Sonra rahmet melekleri gelir Cennetten ışık, yatak ve giyecek getirirler. Kabrini gözün görebildiği kadar genişletirler. Kabrini aydınlatırlar. Kıyâmete kadar kabri aydınlık kalır.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Kız evlât hasenattır


</label>

Abdülkerim Efendi, Kânûnî Sultan Süleymân Hân zamânında yaşamış âlimlerdendir. Bursanın Kirmasti (Mustafakemalpaşa) kasabasında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Şeyh Müftî adıyla meşhûr olmuştur. 1544 (H.951) senesinde vefât etti. Kabri, Mustafakemalpaşada, câmi ve zâviyesinin yanındadır...


ERKEK EVLÂT NİMETTİR!..


Bu mübarek zat, vaazlarında buyurdu ki:
Kız evlâtlar, ana-babası için hayır ve hasenattırlar. Erkek çocuklar ise, nimettirler. Hasenat sahibi olanlar sevâb kazanır. Nimetlerden ise hesaba çekilir, suâl sorulur.
Bir kimse, kusur, günah işlediği zaman utanmıyorsa, yaşlandığı zaman pişmanlık duyup kötü işlerinden vazgeçmezse ve tehna bir yerde olduğu zaman Allahü teâlâdan korkmazsa, onda hayır yoktur.
Abdülkerim Efendi, vefatına yakın şöyle münacatta bulundu:
İlâhî! İhsân ve ikrâm ederek bize kendini tanıttın. Nîmetlerin deryâsına bizleri daldırıp gark ettin. Her an nîmetlerin deryâsında yüzmekte, onlardan istifâde etmekteyiz. Bizleri râzı olduğun, beğendiğin yer olan Cennetine dâvet ettin. Seni hatırlamak, emirlerini yapmak sebebiyle, bizlere sonsuz nîmetler hazırladın, ihsân ettin. Ne büyüksün yâ Rabbî!

BİZ, KENDİMİZE ZULMETTİK!



Yâ İlâhî! Biz kendimize zulmettik. Nefsimizin kötülüğü her yanımızı kapladı. Gaflet denizi kalblerimizi doldurdu. Her hâlimizle perişanlığımız apaçık. Bizim bu hâlimizi en iyi bilensin.
Yâ İlâhi! İsyânımız ve günahımız, senin azâbını bilmemek, duymamak sebebiyle değildir. Lâkin âsî nefsimiz bize, azâba düşürecek işleri yaptırdı ve günahları işletti. Senin günahları örtüp, yüzümüze vurmaman sebebiyle şımardık. Bu yüzden çok günah işledik. Senin af ve magfiretine güvenip, günahlara daldık. Şimdi yaptıklarımızın cezâsı olarak, bize hazırladığın azâb ile karşı karşıyayız. Cehennem azâbından bizi şimdi kim kurtarabilir. Senden başka kim bize bir kurtuluş ipi uzatabilir. Âhiret günü, senin huzûrunda mahcûb bir duruma düşecek bu hâlimize yazıklar olsun. Yarın çirkin amellerimiz karşımıza çıkarıldığında ayıblanmamıza esefler olsun.
Yâ Rabbî! Bizim günahlarımızı affet. Kusûrlarımızı bağışla. İbâdetlerimizdeki kusurlarımızı af ve magfiret eyle. Yâ İlâhî! Bilmeyerek yaptıklarımızı affet ve bizi aklıselîm sâhibi kıl. Sen, Rabbimizsin, sana inandık. Sen günahları affedersin, affedicisin.
 
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Nimet içerisindeki hasta!..



</label>

Şeddâd bin Evs hazretleri, Ensârın büyüklerindendir. 58 (m. 697)de, yetmişbeş yaşında Kudüste vefât etti. Yaşı küçük olduğu için, Resûlullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) gazâlarına katılamadığı söylenir. Asr-ı saâdetten sonra Şamda, Filistinde, Beyt-ül-Mukaddeste ve Humusta bulundu.

GÜNAHLARINDAN TEMİZLENİR!..

Ebû Eşas es-Sağanî şöyle rivâyet eder: Şam Câmi-i şerîfine gitmiştim. Orada Şeddâd bin Evs hazretleri ile karşılaştım. Bir yere gidecekti. Nereye gideceğini, sordum. Hasta bir arkadaşını ziyâret edeceğini söyledi. Ben de kendileriyle gelebileceğimi söyledim ve beraber gittik. Oraya varınca, hastaya, durumunun nasıl olduğunu sordular. Hasta, nimet içerisinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine, Şeddâd hazretleri şöyle buyurdu:
-Günahlarının affedildiğini sana müjdelerim. Çünkü, Resûlullah Efendimiz efendimiz, (Allahü teâlâ buyurur ki: Mümin olan kullarımdan birini imtihan ettiğim zaman, o bu imtihanı hamd ile karşılarsa, yatağından anasından doğduğu günkü gibi, günahlarından temizlenmiş olarak kalkar)
Şeddâd bin Evs (radıyallahü anh) Peygamber efendimiz ve Eshâbın büyüklerinden hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Bildirdiği hadîs-i şerîflerden bazıları şunlardır:
Allahım! Sen, benim Rabbimsin. Ben de senin kulunum. Beni sen yarattın. Ben sana gücümün yettiği kadar verdiğim söz üzerindeyim. Yaptığım kötülüklerden sana sığınırım. Bana ihsân ettiğin nimetini sana itiraf ediyorum. Günâhımı da sana itiraf ediyorum. Günâhımı bağışla. Çünkü günâhları ancak sen bağışlarsın. Yaptığım şeyin kötülüğünden sana sığınırım.

İYİ GEÇİNMEK AKLIN YARISIDIR



Tevbe, günâhı temizler. İyilikler, kötülükleri yok eder. Kul, rahatlık zamanında Rabbini zikrederse, Allahü teâlâ, onu belâdan kurtarır.
Siz, Allahü teâlâdan, korkarak, amel yapınız. Biliniz ki, amellerinize göre arz olunursunuz. Allahü teâlâya mutlaka kavuşacaksınız. Kim, zerre miktarı hayır (iyilik) işlerse, onun karşılığını görür. Kim de zerre kadar (kötülük) yaparsa onun karşılığını da görür.
Şeddâd bin Evs hazretleri vefatına yakın buyurdu ki: Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız. Zekât vererek mallarınızı koruyunuz, iktisat eden, tasarrufa riâyet eden aldanmaz. Tedbirli, düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır, insanlarla iyi geçinmek, aklın yarısıdır.
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri