Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Özgün Konu Çektiğim Fotoğraflar ve Hikayeleri

@ayahnyalcin2941, birsey sormak istiyorum. Bir arkadaşımla Afyon'un tarihi evlerinin arasinda geziyorduk. Evlerin birinde eski işlemeli bir elbise vardi. O sadece işlemenin bir çiçeğini çekti. Ben olsam tamamini çekmek icin uğraşırdım. Benim durumumun bir ismi var mı, benim gibi olanlardan fotografci olur mu :)
Ben de olsam eski işlemeli elbiseyi çekerdim, çünkü "eski işlemeli bir elbise" hikâyenin bütünü, çiçekler ise o hikayenin tamlayanidir. Hikayesi de kendisi kadar mazi ile dolu bir elbisenin tamamı, kendi başına görsel bir anlatıcı degil midir? Bence siz de çok güzel Fotoğraflar çekersiniz. Bunun için ilk etapta pahalı ekipmanlara gerek yoktur. Telefonunuzun kamerası dahi , Fotoğrafını çekmeye değer bulduğunuz her şeyde, sizin iç sesinizi yansitmaya yetecektir. Mutlu geceler dilerim.
 
121628293_377247120312586_590365871189550248_n.jpg

-Böyledir aziz dostum, herkesin bir şey söylemeye ya da herkesin bir şey söylemeye hakkı vardır bu hayatta.
-Fakat neden mutlu olamaz insan bu hayatta?
-O öyle bir şeydir ki, ne zaman bir çok güzel duygunun umudu ile yarınlara serpiştirilmiş heyecanlarımız, tutkularımız ve arzularımız olsa, karşımıza çıkar ve bizi engellemek için sanki bütün gayretini ortaya döker. Ne meziyetlidir bilir misin o? İşte o giz, o gizemli dürtü boğazımızın düğümlenmesine sebep olur ve ne zaman defalarca baştan başlamaya çalışsak, önümüze çıkar ve bize bütün eksik yönlerimizi haykırarak cesaretimizi kırar. Bütün hatalarımızı, bütün yanlışlarımızı bir an da peşinden sürükler ve önümüze döker. Unuttuğumuz ya da unutmaya çalıştığımız her şeyin fotoğrafını en berrak ve en ince ayrıntılarına dek gözümüzün önüne getirir ve şevkimizi kırar. Defalarca paramparça olup bir tespih taneleri gibi etrafa saçılan umutlarımız her defasında bir araya gelmek için biraz daha uzaklaşır kendinden.
-İşte ben de bunu diyorum, neden sürekli başa döndüğümüz halde aynı şeylerin engeli ile karşı karşıya kalıyoruz.
-Çünkü en büyük engel sensin. Ne zaman karar verip düzeltmeye çalıştıklarının arasında gezinsen, aynı renklere, aynı dokulara, aynı izlere, aynı çizgilere, aynı köşelere, aynı simalara ve her defasında duyu organların ile kalıplaştırdığın aynı hislerle bakıyor ve aynı yoldan yürüyorsun, gördüğün manzara da aynı oluyor. Küçük bir altın parçasını pis kokan bir bataklığa atsak ne olur ki, değerinden ne kaybeder? Bilinmezliğin içi boş, penceresiz odalarında hayallerimizi hapsediyoruz. Aklımıza gelen ilk şey, yaşadığımız travmaların ve ayrılıkların, yanlışların bir daha tekrar edilmesin diye zihnimizin aldığı bilinçsiz kararlar. En küçük bir tehlike anı sezinlediğinde, anında her şeyi bir tarafa iterek karşına çıkıyor ve sana daha önce yaptığın hataları haykırıyor.
-Peki o nu nasıl susturacağız?
-Kendinle barışık olarak? Hem biliyor musun, bir çok insan vardır ki, kendisini tanımadan göçüp gider bu hayattan. Başkalaşmış benliğimizde kör düğüme dönmüş kişiliğimizin garip hallerini yaşarız. Çünkü bizler hep başkalarının olmasını istediğimiz maskelerin arkasında var olmaya çalıştık. Ve nihayet benliğimizi bedenimizden uzaklaştırdık...
 
-Peki o nu nasıl susturacağız?
-Kendinle barışık olarak? Hem biliyor musun, bir çok insan vardır ki, kendisini tanımadan göçüp gider bu hayattan. Başkalaşmış benliğimizde kör düğüme dönmüş kişiliğimizin garip hallerini yaşarız. Çünkü bizler hep başkalarının olmasını istediğimiz maskelerin arkasında var olmaya çalıştık. Ve nihayet benliğimizi bedenimizden uzaklaştırdık...
Bunu deneyeceğim fkgul2
 
247404401_623819905655305_358972508070641888_n.jpg



-Neden yanından ayırmıyorsun o kocaman ayıcığını?
-Çünkü ben ona her şeyimi anlatıyorum.
-Peki, anlıyor mu seni?
-Bilmem, belki anlıyordur?
-Neler anlatıyorsun?
-Sır, sadece ikimizi biliyoruz.
-Yoksa benimle ilgili bir şeyler de anlatıyor musun?
-Söylemem.
-Peki, en çok neleri anlatıyorsun?
-Ufff, dedimya baba, sadece ikimiz biliyorum.
-Tamam o halde, bu gece benimle kalsın, benimde ona anlatacaklarım var.
-Olmaz, sen kendine başka bir ayıcık al, hem onun adı ayıcık değil, Hulusi.
Araç kullanırken konuşmayı sevmeyen ben, nedense çenem açılmıştı. Ayıcığın ismini duyunca gülmekten kendimi alamadım. Öyle ki, kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Kızımın deniz kabuğu toplama günüydü bu gün. Deniz kıyısına vuran, parlak taşları, deniz kabuklarını ya da kurumuş deniz yıldızlarını toplar koleksiyon yapardı. Bazen günlüğünün sayfalarına yapıştırırdı. Çoğu kez evde, odaların farklı yerlerinde, kütüphane rafında, çalışma odamda, mutfakta ve hatta banyoda, denizin kıyıya vurduğu tılsımlı nesnelere bakar, tüm bu nesnelerle zihninde, hayallerinde oluşturduğu köprüyü anlamaya çalışırdım.

Annesini kaybedeli henüz iki yıl olmuştu. İki yılda ne kadar değiştiğini, içine kapandığını ve yalnızlaştığını anlayabiliyordum. Kitaplar okuyor, gezmelere götürüyor, sorular soruyor, konuşmaya çalışıyor, şakalaşıyor, dış dünyaya neredeyse tamamen kapattığı iç dünyasının içinde girmeye çalışıyordum. Fakat bu çaba, büyük bir inat değil, aksine yapıcı, onarıcı, güven veren bir sevginin tam da kendisiydi. Belki de bu yüzden, o tahayyül sınırlarımızı her defasında aşan ve ötelerin sisli ufuklarında kaybolan kendi hakikatlerinin evreninde bazen uzaktan bir seyirci ve bazen yakından şahit olmaktan öteye geçmek istemiyordum.
Orada, belki de ucu bucağı olmayan hayallerin rengarenk atmosferi içinde, didinmeler, mücadeleler, kavgalar, sığınmalar, arkasına saklanmalar, korkular, tedirginlikler ile geçen koca bir evren vardı. Bizim değersiz ya da manasız gördüğümüz küçücük nesnelere atfettiği büyük değerler vardı.

Adım adım yalnızlığa götüren, belki küçük ellerinden tutup yalnızlığın sisli yollarında gezdirerek zirvelere çıkaran, etrafı seyrettiren ve farklı yollardan çiçeklenmiş kırları, kurumuş bozkırları gezdirip geri getiren gizemlerle dolu iç dünyası vardı. Farkındaydım. İçeri girip huzursuz etmekten kaçındığım ve sakındığım bir süreçti bu. Etrafına, yaşam alanlarına dağıtıp çok önemli birer nesneymiş gibi sergilediği tüm bu denizin kıyıya vurduğu nesneler, belki de onun ruhunun kıyılarını besleyen, içi kendince doldurulmuş sebeplerin duraklarından ibaretti. Bakınca huzur bulduğu, şimdiki zamanın kaygılarından uzaklaştığı ya da tüm zaman kiplerinden arınmış, sonsuz, uçsuz, bucaksız bir dünyanın kapılarıydı. Dokunsam, o dünyanın için de ben de var olabilir miydim?

Müdahale etmek, her köşesinde farklı renklerle yanıp etrafını aydınlatan bütün ışıkları karartmak olabilir miydi? Olabilirdi. Bazen, anlatacak onca şey varken susmayı tercih etmek değil miydi bunun adı? Ya da koca bir zan'nın ardına sığınıp, bütün argümanları ve gerçekleri hakikatten gizlercesine ardına saklandıklarımız olabilir miydi? Kimsenin anlamayacağı yanılgısına sarılıp öylece kalmak! Bazen en çaresiz gibi görünse de en güçlü şeyin adının susmak olduğunu anlamak. Ya da en zayıf, en güçlü şeyin adının...

-Nasıl göründüğünü biliyor musun? dediğimde aracın dikiz aynasına doğru yaklaşıp kendine baktı ve tebessüm ederek;
-Gayet iyim, dedi.
-Tabi ki harika görünüyorsun, fakat bakıp gördüğümüz gerçeklerin bir de hakikat tarafı vardır ki, onu görebilmek için içinde olmak gerekir.
Bu söz üzer üzerine biraz daha koltuğa gömüldü ve kesik kesik sürüp giden yol çizgilerine dalıp gitti. Biraz sonra kucağındaki ayıcığa sarılarak;
-Ama kimse göremez değil mi? diye mırıldandı.
-Evet, kimsecikler göremez, fakat sarıldığın ayıcığın görebiliyor, hem ben de görebiliyorum. Belki sırlarını söylediğin arkadaşların varsa bir de onlar görüyordur.
Sıkılmış bir ses tonuyla;
-Çok var mı sahile baba, dediğinde.
-Hayır, az kaldı, birazdan sahilde oluruz.
-Benim Fotoğrafımı çekecek misin?
-Herkesin bakıp gördüğü gibi mi, yoksa benim gördüğüm gibi mi çekmemi istersin?
Önce ilgisiz bir tavırla epey düşündü ve sonra emin olamadığı bir tavırla;
-Senin gördüğün gibi dedi.

Sahil kalabalık değildi, kıştan kalma bu günlerde zaten kalabalık olmazdı. Hava kapalıydı, Kirazlı Yalı sahilinin ,yalı iskeleleri boştu. Bir kaç tekne kumsala çekilmiş etrafta kedilerden başka bir şey yoktu. Karşıda bulunan eski iskeleyi göstererek;
-İşte o iskelenin ucunda duracaksın fakat bana değil ileriye doğru bakacaksın, dediğimde başını salladı ve iskeleye doğru yürürken, ''ayıcığını yanına almalısın'' dediğimde, ayıcığını yanına alarak iskeleye doğru yürüdü.

Kasvetli bir hava, Marmara denizinin üzerine çökmüştü. Düşük enstantene ile pozlama alarak bulutlarına rasından kısmen yansıyan güneş ışığını belirgin bir hale getirmek istiyordum. Triptu mu kurdum ve vizörden baktım. Kamera açısını beğenmedim, biraz daha sola doğru kayarak kamerayı yerleştirdim. Model sağ tarafta kalmalı ve sol tarafındaki boşluk hikayenin büyük bir kısmını anlatmalıydı. Gökyüzünü kapatan bulutların içinden yansıyan ışık, o gizemli dünyasının kapısı ya da yansıması olmalıydı.

-Hazır mısın kızım?
-Hadi baba, dondum.
-12 saniye kımıldamadan beklemelisin.
-Tamam.

Şimdi, yan koltukta ayıcığına sarılmış uyuyan kızımın saçlarına dokundum. Onun iç dünyasındaki masal kahramanlarından biri de ben olabilir miyim? Çoğu kez gelip sarıldığı, hiç bir şey söylemeden öylece kaldığı ve sustuğu. Susarken çok şey anlattığı ve anladığımı hissettiği...
 
253191187_633229004714395_2362176208273242567_n.md.jpg




261171855_646767176693911_2515717246869545466_n.md.jpg

Türkiye Fotoğraf Federasyonu / Dört Mevsim Kocaeli Fotoğraf Yarışması Özel Jüri Ödülü. (2021)
Türkiye Fotoğraf Federasyonu / Dört Mevsim Kocaeli Fotoğraf Yarışması Mansiyon Ödülü (2021)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için Giriş yap veya üye ol.


Rotamız Nüzhetiye Şelalesi.
Genelde Fotoğraf çekmeye çıkarken aracın navigasyonunu kesinlikle kullanmam, yollar beni nereye götürürse oraya doğru kararlı bir şekilde yoluma devam ederim. Bu güne dek yanılmadığımı sayısız kere deneyimlemişimdir. Bu tesadüfler hiç bilmediğim şehirlerin ilçelerine, dağ köylerine düşer daha çok. Kendimi ya bir kahvenin tam ortasında insanları gözlemlerken, ya da bir çobanla sohbet ederken bulurum. Ya da, her mevsim ayrıca güzel Ülkemin dağlarında, vadilerinde, dere kenarlarında, yaylalarında ve obalarında.

Bu gün farklı bir şey yapacaktık, dron uçuracaktık. Samanlı dağlarının sarp zirvelerinden Nüzhetiye kanyonunu tepeden Fotoğraflayıp, kanyon boyunca şelaleye yürüyecektik. Eğer şartlar müsait olursa Ay tepe de kamp kurup gece yıldız pozlaması alacaktık. Yıldız pozlamaları için düşük diyaframlı lenslere ihtiyaç vardır. Işık az olacağından, lensteki düşük diyafram Fotoğraf maknasının sensörüne daha fazla ışık girmesine sebep olacaktır. Fakat şimdi derin bir kanyonda yürüme zamanı. Bir çok yerde su alçalıyor ve yükseliyor olmalıydı. Çizme giymek kısmen bizi kurtarmayacaktı fakat sarp kanyonun dar kıvrımlarında kısmen dereden karşıya geçmek, bazen halatla tırmanıp inmek gerekecekti. Bütün hazırlıklarımızı yaptık ve yola çıktık. Dron tepemizden bizi takip ediyordu. Takip modunda, biz nereye gidersek o da tepemizden bizim vidyomuzu çekerek takip edecekti.
Fakat unuttuğumuz küçük bir ayrıntı Dron'nun ayaklarımızın dibine düşmesine sebep oldu.

Samanlı dağlarının kanyonları kayalıktır ve bu kayalıklarda Kartallar yaşarlar, Kuş Fotoğrafçısı arkadaşların önerilerini dikkate almadan havalandırdığımız drona, on beş dakika sonra Kartal saldırmıştı. Küçük dronumuz sensörleri sayesinde bir kaç manevra yapsa da, Kartalın çelik gagasından ve sert pençelerinden kurtulamayıp pilot modu ile önümüze yumuşak bir düşüş yapmıştı. Saklı vadi çıkışında durup Dron ve Kartal kavgasını izledik bir süre, nihayet Dronumuzun yenilecek bir şey olmadığını anlayan kartal geri çekilmişti fakat 6 pervanesini parçalamıştı. Yanımızda yedek pervane getirmediğimizden bir daha uçurmak mümkün olmadı ve Dronu çantamıza koyarak yolumuza devam ettik.

Amacım farklı lens filtreleri ile fotograflar çekmekti. Aylardan Sonbahardı, şelaleye yaklaştığımız sırada siyah bir köpek bize doğru havlayarak koşmaya başladığında veteriner arkadaşımız ''sakın panik yapmayın, yürümeye devam edin, yavruları olduğu için bizi uzaklaştırmaya çalışıyor'' demişti ve öyle de olmuştu. Siyah köpek bir süre etrafımızda havlamış., sonra sakince geri çekilip gözden kaybolmuştu.

Yürüdükçe suyun debisi artıyor ve şelalenin sesi az da olsa geliyordu. Kanyon git gide derinleşiyordu, kayalar üzerindeki yosunlar giderek çoğalıyor ve bitki örtüsü değişiyordu.
Acaba bunca yürümemize değecek bir yer miydi?
Onlarca küçük şelale Fotğrafı çekmiştim.
Nihayet şelaleyi gördüğümde heyecanlanmış ve çantamdan Fotoğraf makinamı çıkararak Fotoğraf çekmeye başlamıştım.
Arkadaşım seslenerek bana gökyüzünü işaret ediyordu, önce hiç bir şey anlamamış gökyüzüne bakmıştım. Görünürde bir şey yok gibiydi, fakat dikkatli baktığımda, tepemizde bir Kartalın ağır ağır daireler çizerek uçtuğunu fark etmiştim.

Sanırım Dronsuz daha güzel çekimler yapacağımızı düşünerek bu güzel an'a şahitlik ediyordu...

Kocaeli / Ayhan Yalçın
 
İç sesimin soylediklerini buraya yazamıyorum. Her konuda her mesajda profesyonelliğin izlerini gördükçe şaşkınlığımız artıyor. Bu durum bazen ne kadar şanslı olduğumuzu düşünme şekline dönüşüyor.
Bazen sen siz arasında boğuluyorum :D
Ayhan sen normal bir üyeydin. Ben çok sizli bizli konuşmayı sevmediğim için senli konuşmaya devam ettim.
Sonra sen şiir seslendiren normal bir üye olmaktan çıktın. Seslendirdigin şiirlerde bir amacın olduğunu öğrendik. Takdirle takip ederken birden keman çalan, hikaye ve öykü yazari oldun, sonra profesyonel fotoğrafçı olduğunu anladık. Şimdide bu yeteneğin ödülle taclandigini görüyoruz. Ben senli ifadelerimden rahatsiz olmaya başladım.
İç sesim "Acaba bizim forumu nasıl buldu böyle bir yetenek. Daha başka ne sürprizlerle karşılaşacağız." diyor.
Fotograflar harika. Fotoğrafın hikayesi çok güzel. Seçilen müzik anı yaşatıyor. Bende sizinle birlikte geldim sankifkalkis7
 
İç sesimin soylediklerini buraya yazamıyorum. Her konuda her mesajda profesyonelliğin izlerini gördükçe şaşkınlığımız artıyor. Bu durum bazen ne kadar şanslı olduğumuzu düşünme şekline dönüşüyor.
Bazen sen siz arasında boğuluyorum :D
Ayhan sen normal bir üyeydin. Ben çok sizli bizli konuşmayı sevmediğim için senli konuşmaya devam ettim.
Sonra sen şiir seslendiren normal bir üye olmaktan çıktın. Seslendirdigin şiirlerde bir amacın olduğunu öğrendik. Takdirle takip ederken birden keman çalan, hikaye ve öykü yazari oldun, sonra profesyonel fotoğrafçı olduğunu anladık. Şimdide bu yeteneğin ödülle taclandigini görüyoruz. Ben senli ifadelerimden rahatsiz olmaya başladım.
İç sesim "Acaba bizim forumu nasıl buldu böyle bir yetenek. Daha başka ne sürprizlerle karşılaşacağız." diyor.
Fotograflar harika. Fotoğrafın hikayesi çok güzel. Seçilen müzik anı yaşatıyor. Bende sizinle birlikte geldim sankifkalkis7
Teşekkür ederim değerli yorumlarınız için, sağolun. Siyah Beyaz Şiir lerin asıl amacı görme engelliler için oluşturduğumuz "sesli terapi" sesli kitap projesinin bir parçasıydı. Siyah Beyaz Siir ler bu projenin bir parçası ve yakın bir zamanda "sesli terapi" sesli kitap projesi de yayın hayatina başlamış olacak. Her iki kanalında gelirleri "Türkiye Lösemili Çocuklar Vakfına" devredilecek. Altı ay gibi kısa bir sürede Siyah Beyaz Şiir ler dört bin saat izlemeye ve bin aboneye ulaşmış oldu, bu başarıda "forumkalemi"nin yani sizlerin etkisi büyük, hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. İyiki varsınız... 🥰🥰
Sanat, insanın yıllar içinde yavaş yavaş kaybettiği kendi öz benliğini bulmasında ve keşfetmesinde büyük bir yapı taşıdır. Yıllar yaşadığımız olayların seyri içinde bir çok şeyin değişimine ve dönüşümüne ön ayak oluşturabilir. Sürekli değişmek zorunda kaldığımizi hatırlatan ve bizleri buna zorlayan sosyal aktivitelerimiz, toplumsal suruklenisimizin nihai sonuçları olarak, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde var ettiğimiz dünyamız ne kadar bize ait? Dönüşümü tetikleyen bütün sosyal argumanlarin etkisi altına aldığı unsurlara baktığımızda, yavaşça değişim gösterdiğini zannettigimiz duugularimiz aslında ne kadar büyük bir baski altında kalarak şekillendiğini görmek mümkündür. Bu şekiller, çoğu kez sigindigimiz başka hayatların direttikleridir.
Ayakta durabilmek için defalarca yikilmaya gerek varmıdır?

Sürekli, fakat büyük bir kararlılık ve inatla ödün verdiğimiz bireysel insyatiflerimiz bizden kaç parçanın kopmasına ve savrulmasina sebep olur?
Başkaları gibi olmak uğruna tukettigimiz zamanın tam ortasında bizden hızlıca uzaklaşıp gitmekte olan benligimiz, kendimize ait olan iç dunyamiz,başkalarına armağan ettigimiz hayallerimiz ve bizi bize hatirlatan duygularımız ne kadar berrak ve görünür olabilir?

Farkinda olmadan kör oluşumuza sebep olan ve bizi karanlıkta birakan ne varsa, üzerine güneşin doğması ve görünür kilmasini sağlamasıdır sanat.

Fark etmektir.
Küçücük imgelerle kendimize hızla koşmaya başladığımız giz ve o sihirli dokunustur.
Eşiğini geçtikten sonra kollarımızı açtığımız ve benligimizle kucaklaştığımizdir.
Gördüklerimizi kendi dünyamız içinde fark edip, duyduklarimizla renklendirdigimizdir.
Ertelemekten vaz gecmedigimiz her şey için bir gün büyük bir geç kalınmışlik duygusuna kapildigimiz an, bir çok şeye geç kaldigimizi hissine kapılmamak dileğiyle.
Bana "sen" diye hitap etmenizde hiç bir mahsur yok, ben de bu ailenin bir parçasıyım ve sizlerleyim.
Haddim olmayarak öğüt verir gibi konusuyorum, affınıza sığınıyorum.
Sevgiler.
 
@ayahnyalcin2941, Ailemizin her bireyi gibi sizde bizim için değerlisiniz Ayhan bey ve lütfen daim olunuz zira bünyemizde her satırından bir ikram aldığımız dizeleriniz, yapmiş olduğunuz hayır yüklü hasenatlar sizin almiş olduğunuz haz gibi bizi de ziyadesiyle mutlu ediyor.
Saygılar fkbuyrun0
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri