- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 6,525
- Tepkime puanı
- 5,652
- Puanları
- 113
- Konum
- istanbul
- Web sitesi
- forummeskeni.com
- Burç
- Balık
- Hobim
- Rap-Hiphop
- İsim
- Fatih
- Meslek
- Özel
- Cinsiyet
- Medeni Hal
- Takım
Hoşuma Gitti sizinle Paylaşmak istedim.
Ekli dosyayı görüntüle 4973
İnsanlık Öldü mü?
15 Mart 2018
Eski kuşakların dilinden düşmez: ‘Bizim zamanımızda yabancılara kapı tutulurdu, bir ortama girince selam verilirdi, insanlar birbiriyle yardımlaşırdı. Şimdi öyle mi ya? Şuracıkta düşüp ölsek kimse farkına varmayacak!’
Bu türden sitemlerin kolayca duygu sömürüsüne bağlanabilen finallerini saymazsak, insanlığın gidişatında genel bir kötüleşme olduğunu sanmıyorum. Her toplumda, her devirde, her türden insan olsa gerek. Fakat yukarda saydığıma benzer şikayetlerde bir doğruluk payı buluyorsak, bu kaybolan insanlık meselesinde bizlerin de doğrudan payı olduğunu düşünüyorum.
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. İki erkek birlikte, arkadaşımın doğum gününü kutlamaya gittikleri bir barda, tam da yan masalarındaki genç kız grubuna doğum günü pastası gelince, arkadaşım bu hoş tesadüfün neşesiyle kızlardan birine ‘Bugün benim de doğum günüm!’ deme gafletinde bulunmuş. Sonrası, kızın ona sanki sapıkmış gibi bakıp hiçbir tepki göstermemesi sonucu, arkadaşımın en ufak bir beklentisi yokken kendinden şüpheye düşmesi… Aynı arkadaşım geçen yıl doğum gününü yine bir barda, ancak bu kez bir Avrupa şehrinin barında kutlamıştı. O bardaki yabancılar onun doğum günü olduğunu öğrenince birlikte şarkılar söylemiş, şakalar yapmış, içki ısmarlamışlardı. Aynı şartlar, iki ayrı ülke, iki ayrı tepki. Oysa arkadaşım bu sene yaşadığı olayı anlatırken ‘meğer yan masadaki kızın da doğum günüymüş’ kısmına geldiğinde, işte Hollywood’a taş çıkartacak kadar tatlı bir tanışma sahnesi geliyor diye düşünmüştüm ben!
Anne ve babaların genç kızlara barlarda tanıştıkları yabancılara karşı temkinli olmalarını söylediğini tahmin edebiliyorum. Olmalılar da. Ama sevdiğimiz her insanın, biz onları tanımadan önce birer yabancı olduğunu unutmamak kaydıyla. Kapı tutmayı, yardımlaşmayı veya yıldırım aşkıyla karşımızdakinin kollarına atılmayı bir kenara bırakalım. Bize güler yüzle yaklaşan insanlarla, yabancı bile olsalar iletişim kurmayı başarmak, kendi insanlığımızı sürdürebilmenin ilk şartı gibi geliyor bana.
Ege
Fotoğraf: Paul Almasy (1960)
Ekli dosyayı görüntüle 4973
İnsanlık Öldü mü?
15 Mart 2018
Eski kuşakların dilinden düşmez: ‘Bizim zamanımızda yabancılara kapı tutulurdu, bir ortama girince selam verilirdi, insanlar birbiriyle yardımlaşırdı. Şimdi öyle mi ya? Şuracıkta düşüp ölsek kimse farkına varmayacak!’
Bu türden sitemlerin kolayca duygu sömürüsüne bağlanabilen finallerini saymazsak, insanlığın gidişatında genel bir kötüleşme olduğunu sanmıyorum. Her toplumda, her devirde, her türden insan olsa gerek. Fakat yukarda saydığıma benzer şikayetlerde bir doğruluk payı buluyorsak, bu kaybolan insanlık meselesinde bizlerin de doğrudan payı olduğunu düşünüyorum.
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. İki erkek birlikte, arkadaşımın doğum gününü kutlamaya gittikleri bir barda, tam da yan masalarındaki genç kız grubuna doğum günü pastası gelince, arkadaşım bu hoş tesadüfün neşesiyle kızlardan birine ‘Bugün benim de doğum günüm!’ deme gafletinde bulunmuş. Sonrası, kızın ona sanki sapıkmış gibi bakıp hiçbir tepki göstermemesi sonucu, arkadaşımın en ufak bir beklentisi yokken kendinden şüpheye düşmesi… Aynı arkadaşım geçen yıl doğum gününü yine bir barda, ancak bu kez bir Avrupa şehrinin barında kutlamıştı. O bardaki yabancılar onun doğum günü olduğunu öğrenince birlikte şarkılar söylemiş, şakalar yapmış, içki ısmarlamışlardı. Aynı şartlar, iki ayrı ülke, iki ayrı tepki. Oysa arkadaşım bu sene yaşadığı olayı anlatırken ‘meğer yan masadaki kızın da doğum günüymüş’ kısmına geldiğinde, işte Hollywood’a taş çıkartacak kadar tatlı bir tanışma sahnesi geliyor diye düşünmüştüm ben!
Anne ve babaların genç kızlara barlarda tanıştıkları yabancılara karşı temkinli olmalarını söylediğini tahmin edebiliyorum. Olmalılar da. Ama sevdiğimiz her insanın, biz onları tanımadan önce birer yabancı olduğunu unutmamak kaydıyla. Kapı tutmayı, yardımlaşmayı veya yıldırım aşkıyla karşımızdakinin kollarına atılmayı bir kenara bırakalım. Bize güler yüzle yaklaşan insanlarla, yabancı bile olsalar iletişim kurmayı başarmak, kendi insanlığımızı sürdürebilmenin ilk şartı gibi geliyor bana.
Ege
Fotoğraf: Paul Almasy (1960)