Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Özgün Konu Yeni başlangıçlara yelken acarken! (4 Izleyici)

Hadi bakalım. :)
 
23.

Gün batarken hava bir anda karardı. Uzaklardan gelen gök gürültüsü, sessizliğe meydan okur gibiydi. William, ağacın altındaki küçük balkonda oturuyordu. Elinde bir kahve fincanı, gözleri ufukta. Hande içeriden çıktı, üstünde ince bir şal.
“Yağmur geliyor,” dedi sessizce.
“Ama sanki bu kez kaçmak istemiyorum.”

William başını çevirdi, onu baştan aşağı süzdü. Sonra fincanı bırakıp ayağa kalktı. Sessizce elini uzattı.
“O zaman birlikte ıslanalım.”
Ve öylece yürüdüler… Çiçeklerin arasından geçip, düzlüğe çıktılar. İlk damlalar usulca düştü.

Soğuk değildi…
Sanki gökyüzü bile onlara naz yapıyordu.
Hande yüzünü göğe kaldırdı.
Kirpiklerinden akan damlalar, gözyaşı mı, yağmur mu bilinmez…
Ama kalbi doluydu.


William ona baktı, tam o anda, dayanamadı. Ellerini Hande’nin yüzüne koydu, avuç içleriyle yanaklarını ısıttı. Ve hiç düşünmeden, hiç izin beklemeden dudaklarına kapandı…

Yağmur artık şiddetlenmişti.
Ama ne yer ıslaktı, ne de hava soğuktu onlara. Çünkü o an, aşkın en saf, en yoğun hâliydi.
Hande geri çekildi bir an, gözlerinde hem şaşkınlık, hem teslimiyet.
“Beni bu kadar mı özledin?” diye fısıldadı.
William gözlerini onun gözlerine dikti, ve dudaklarından şu cümle döküldü:
“Ben seni hiç unutmadım ki.
Seni her gün yeniden sevdim.
Ve her seferinde daha fazla…”

El ele, yağmurun altında bir süre daha yürüdüler. Kıyafetleri ağırlaştı, saçları birbirine karıştı. Ama artık bedenleri değil, ruhsal bir kavuşma yaşıyordu.

Yağmur, gökyüzünden bir armağandı sanki.
Kalpleri temizlemek için…
Tüm kırıkları yıkayıp, sadece aşkı bırakmak için….
 
24

Yağmur dindiğinde gece çoktan çökmüştü. Gökyüzü yıldızlarla doluydu… Sanki gök bile onların kavuşmasını kutlar gibiydi. Ağaç evin önünde küçük bir ateş yakmışlardı.

Alevler çıtır çıtır yanarken, sessizlik de ateşin içine karışıyordu.
Hande, battaniyeye sarılmıştı. William, iki fincana sıcak çay doldurmuş, birini ona uzatırken, göz göze geldiler. O an konuşmadılar.
Çünkü o gözlerde, zaten bir ömre sığacak kelime gizliydi.

Ateşin turuncu ışığı yüzlerini aydınlatırken, Hande başını William’ın omzuna yasladı. William ise kolunu yavaşça onun omzuna doladı. Bu bir sahiplenme değil, bir kabul edişti. Geçmişiyle, eksikleriyle, susuşlarıyla birlikte…

Dakikalarca öylece oturdular. Sadece alevlerin dansı, ve yıldızların göz kırpışı eşlik etti onlara. Bir ara Hande fısıldadı:
“Sence bu… hep böyle devam eder mi?”

William cevap vermedi. Ama çayından bir yudum alıp başını yukarı kaldırdı. Sonra yıldızlara bakarak konuştu:
“Eğer her gece seninle buradaysam…Sessizlik bile yeter bana.”

Hande dudaklarında hafif bir tebessümle gözlerini yumdu. Ve içinden geçirdiği tek cümle şuydu:
“Bana ses gerekmez artık… Kalbi duyan bir adam yeter.”

O gece ilk kez, birbirlerine sahip değil, birbirlerinin parçası gibi hissettiler.
Ve ilk kez hiçbir şey için acele etmediler. Çünkü artık biliyorlardı:
Aşk, bazen beklemekti. Bazen susmak…
Ama en çok, orada kalmaktı.
 
25.

O hâlde şimdi…
Yeni bir sabah…
Ama bu sıradan bir sabah değil…
İçinde “kal” barındıran, içinde umut taşıyan bir sabah.
Çünkü bazı günler vardır,
insanın içindeki boşluk ilk kez dolu uyanır.


Güneş henüz tam doğmamıştı. Ufuk, soluk turuncularla boyanmış, gece ile gündüz birbirine karışıyordu. Ağaç evin penceresinden süzülen hafif ışık, Hande’nin yüzüne vuruyordu. Uyuyordu hâlâ. Yanaklarında ince bir huzur çizgisi, göz kapaklarında ise görülmüş güzel rüyaların izleri…

William erken kalkmıştı. Sessizce merdivenleri inmiş, küçük mutfağında bir şeyler hazırlamıştı. Bir tepsi… Üzerinde iki fincan kahve, birkaç dilim kızarmış ekmek, bir de minik not: “Bugün hiçbir yere gitmesek… Sadece burada kalsak… Seninle…”
Tepsiyi usulca yatağın kenarına koydu. Sonra oturdu, onu izledi. Sanki yıllardır beklediği o sabah, şimdi karşısında gözlerini açmak üzereydi.

Hande gözlerini araladığında, ilk gördüğü şey William’ın tebessüm eden yüzü oldu. Ve ardından duyduğu cümle:
“Günaydın, yeni hayatımıza hoş geldin.”

Hande başını yastığa geri bıraktı, bir yandan gülümsedi. “Bu, rüyam mı hâlâ?” diye sordu. William başını iki yana salladı.
“Hayır… Bu artık gerçek. Ve seni burada, bu sabahta bulduğum için… Gitmene izin veremem.”

Sessizlik oldu bir an. Dışarıda kuşlar ötmeye başladı. Ve güneş, pencereden içeri girmeye başladı usulca. Hande doğruldu. Elini William’ın eline koydu.
Ve ilk kez hiç düşünmeden söyledi:
“Kalıyorum.”

O an bir karar değildi bu. Bir teslim oluştu. Kırılmaktan korkmadan, yeniden başlamak için ilk adım…
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri