26.
Ne dersiniz , birlikte yaşamanın sade ama derin anlamını hissedelim. Çünkü sevmek bir anda başlar…
Biliyor musunuz , yaşamak, her gün yeniden sevmeyi öğrenmektir….
Hadi başlayalım…
—————————-
O günler artık birbirini kovalıyordu. El ele değil her zaman, ama yürek yüreğe. William ve Hande, aynı göğün altında bir hayat örüyordu sessizce.
Bir sabah,
William çiçekleri sularken Hande pencereyi araladı. Üzerinde hâlâ uykudan kalma salaş bir gömlek, saçları dağınık ama gözleri ışık doluydu.
“Sardunyalar seninle daha güzel açıyor,” dedi.
William güldü.
“Sen güldükçe, onlar da su içmek ister gibi duruyor zaten.”
Başka bir gün, ağacın gölgesine birlikte bir battaniye serdiler. Kitaplar yan yana duruyordu. Ama kimse kitap okumadı. Çünkü kelimelerden çok, birbirlerinin nefesini dinlemekti en güzel hikâye o an.
Bir akşam, mutfakta birlikte yemek yaptılar. El ele değil, ama yan yana… Hande bir şey döktü yere, William onunla dalga geçti, Hande onu yastıkla kovaladı. Ve ardından İkisi birden güldü. Yalnızlığa, geçmişe, özleme… Ve belki de ilk kez, hayatın kendisine.
Sade Olan Her Şey Artık Değerliydi
Sabah kahveleri, akşam battaniyeleri, birlikte susmalar… Hepsi aşkın yeni şekliydi.
William bir gün, elinde minik bir kutuyla geldi Hande’ye. İçinden çıkan şey ne yüzüktü ne kolye. Sadece küçük bir anahtar… Ağaç evin kapısını açan.
“Burası senin artık,” dedi.
“Çünkü burası kalbim… Ve senin ellerine güvenim tam.”
Hande gözlerini ona çevirdi, ve sadece şu cümleyi kurdu:
“Anahtar bendeyse, kapıyı artık asla kapatmam.”
İkisi birlikte, gürültüsüz ama çok şey söyleyen bir hayata yürüdüler.
Ne fotoğraflar çektiler ne sözler verdiler birbirlerine… Ama bir bakışta her şey anlatıldı. Ve o ağacın gölgesinde, bir gün batımı daha yaşandı. Gökyüzü kırmızıydı. Rüzgar hafifti. Ama onların içi… sevgiyle ağırdı.