- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 842
- Tepkime puanı
- 2,310
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Son Nefes Endişesi
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Ey îmân edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Bir kimse son nefeste (hâlis bir kalb ile) kelime-i tevhîd getirirse, cennete girer…” (Hâkim, Müstedrek, I, 503)
“Süleymâniye Medresesi’nden emekli Hadis müderrisi Salih Efendi, ömrünün son demlerinde tasavvuftan da nasib almak ister.
Allah’ın kaderde tâyin ettiği mürşidini aramaya koyulur. İstanbul’daki tüm sûfî simalarla görüşür, sonunda Kelâmî Dergâhı postnişîni Muhammed
Esâd Erbilî hazretlerinde karar kılar. Yanına varıp elini öper ve ona:
“Araştırdım ve gördüm ki, devrimizin en büyük kutbu, en büyük gavsi sizsiniz” der.
Şeyh Es’ad Erbîlî (ks) ona:
“Hocaefendi, bize kutubluk verilirken yanımızda değildiniz. Dolayısıyla bilmiyorsunuz. Biz, aslında kutub falan değiliz. Sizin hüsn-i zannınıza göre
şeyhiz ve kutubuz” cevabını vererek, müderrise şu soruyu yöneltir:
“Hocaefendi! Söyleyin Peygamber Efendimiz (sav)’den sonra bu ümmetin en büyüğü kimdir?”
“Hz. Ebû Bekir Sıddîk (ra).”
“Peki, hocaefendi! Hz. Ebû Bekir’e son nefeste imanla ölme garantisi, hayatta iken verildi mi?”
“Hayır, zira Peygamberlerin dışında hiçbir ferde, son nefeste imanla ölme garantisi verilmemiştir.
Es’âd Efendi hazretleri (ks) bunun üzerine der ki:
“Bu ümmetin en büyüğüne bile imanla ölme garantisi verilmemiş iken, bu âcizin son nefeste durumu ne ola ki? Bizim sonumuz ne olacak? Yıllardır
bu havf (korku) ile yaşıyoruz. Acaba imanla ölebilecek miyiz? Nerede kaldı şeyhlik, nerde kaldı kutubluk, son nefesde iman, son nefesde iman.”
(Mustafa Eriş, Mahmud Sami Efendiden Hatıralar, I,159,160)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
en-Nâfi’:
Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, iyiliğe ve maksuda ulaştıran, kulunu hayra ve iyiliğe yönelten kapıları açan, ahretine faydalı olacak şeye kavuşturan demektir.
Kısa Günün Kârı
İnsanı kutsamak, çoğu zaman şirke kapı aralar. Rabbimiz böyle bir kapıyı zihinlerde ve gönüllerde ebediyen kapatmak için, itibarın son nefese bağlı
olduğuna dikkat çekmiş ve son nefes nasıl verileceğini de herkese gizlemiştir. Ve böylece her kulun “korku ve ümit arasında” yaşamasını murâd etmiştir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Ey îmân edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Bir kimse son nefeste (hâlis bir kalb ile) kelime-i tevhîd getirirse, cennete girer…” (Hâkim, Müstedrek, I, 503)
“Süleymâniye Medresesi’nden emekli Hadis müderrisi Salih Efendi, ömrünün son demlerinde tasavvuftan da nasib almak ister.
Allah’ın kaderde tâyin ettiği mürşidini aramaya koyulur. İstanbul’daki tüm sûfî simalarla görüşür, sonunda Kelâmî Dergâhı postnişîni Muhammed
Esâd Erbilî hazretlerinde karar kılar. Yanına varıp elini öper ve ona:
“Araştırdım ve gördüm ki, devrimizin en büyük kutbu, en büyük gavsi sizsiniz” der.
Şeyh Es’ad Erbîlî (ks) ona:
“Hocaefendi, bize kutubluk verilirken yanımızda değildiniz. Dolayısıyla bilmiyorsunuz. Biz, aslında kutub falan değiliz. Sizin hüsn-i zannınıza göre
şeyhiz ve kutubuz” cevabını vererek, müderrise şu soruyu yöneltir:
“Hocaefendi! Söyleyin Peygamber Efendimiz (sav)’den sonra bu ümmetin en büyüğü kimdir?”
“Hz. Ebû Bekir Sıddîk (ra).”
“Peki, hocaefendi! Hz. Ebû Bekir’e son nefeste imanla ölme garantisi, hayatta iken verildi mi?”
“Hayır, zira Peygamberlerin dışında hiçbir ferde, son nefeste imanla ölme garantisi verilmemiştir.
Es’âd Efendi hazretleri (ks) bunun üzerine der ki:
“Bu ümmetin en büyüğüne bile imanla ölme garantisi verilmemiş iken, bu âcizin son nefeste durumu ne ola ki? Bizim sonumuz ne olacak? Yıllardır
bu havf (korku) ile yaşıyoruz. Acaba imanla ölebilecek miyiz? Nerede kaldı şeyhlik, nerde kaldı kutubluk, son nefesde iman, son nefesde iman.”
(Mustafa Eriş, Mahmud Sami Efendiden Hatıralar, I,159,160)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
en-Nâfi’:
Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, iyiliğe ve maksuda ulaştıran, kulunu hayra ve iyiliğe yönelten kapıları açan, ahretine faydalı olacak şeye kavuşturan demektir.
Kısa Günün Kârı
İnsanı kutsamak, çoğu zaman şirke kapı aralar. Rabbimiz böyle bir kapıyı zihinlerde ve gönüllerde ebediyen kapatmak için, itibarın son nefese bağlı
olduğuna dikkat çekmiş ve son nefes nasıl verileceğini de herkese gizlemiştir. Ve böylece her kulun “korku ve ümit arasında” yaşamasını murâd etmiştir.