Analiz Ramazan'da her güne iki Müslüman coğrafyası : Doğu Türkistan & Filistin

Çin kontrolü altındaki Doğu Türkistan’da başta Uygurlar olmak üzere Türk asıllı Müslüman halklar Pekin yönetiminin baskısı altında yaşıyor.
Doğu Türkistan uzun süredir Çin’in baskı ve soykırım politikalarıyla gündeme gelen bir bölge olarak öne çıkıyor.

30 milyonu aşkın Müslüman Türk’ün yaşadığı Doğu Türkistan’da Çin’in baskı politikaları uzun yıllardır devam ediyor. Bu baskılar son dönemde artmış vaziyette.

Çin bölgede çok sayıda Müslümanı toplama kamplarına atarak onları “yeniden eğittiğini” ifade ediyor. Kamplarda tutulanlar işkence ve kötü muamelelere maruz kalıyor.

Doğu Türkistan’da tarihi camiler ve diğer İslami yapılar yıkılıyor. Ayakta kalan camiler ise Komünist Parti’nin propaganda merkezlerine çevrilmiş durumda. Ezan ve dualar içerisine dahi Komünist Parti ve Çin devletine övgüler yerleştiriliyor.

Bölgede namaz, oruç, tesettür, sakal, Kur’an okuma gibi İslami uygulamalar; kısıtlamalar ve yasaklarla karşı karşıya. Bölge halkı İslami bir yaşantıya sahip olmaları halinde devlet tarafından takip altına alınıyor ve hapsediliyor, toplama kamplarına gönderiliyor.

Çin’in baskılarından kaçan birçok Doğu Türkistanlı, dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış halde. Bu kişiler de her an Çin’e iade edilme tehlikesi altında hayatlarına devam etmeye çalışıyor. Çin, bölgeyi terk edenlerin ailelerini tutuklayarak onları geri dönmeye zorluyor.

Başta ABD olmak üzere Batılı güçler tarafından yoğun bir şekilde desteklenen İsrail, 1948 yılından bu yana Filistin topraklarını işgal altında tutuyor.

Bölge 1917 yılında İngilizlerce Osmanlı’dan ele geçirilmişti.

Yaklaşık 7 milyon Müslüman Arap’ın yaşadığı Filistin toprakları fiilen İsrail işgali altında bulunuyor. Gazze ve Batı Şeria da İsrail’in sıkı ablukası altında.

Filistin’in merkezi olan ve İslam dini açısından önem arz eden Kudüs, İsrail işgali altında tutuluyor. Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya Yahudilerce baskınlar düzenleniyor.

İsrail tarafından abluka altında tutulan Gazze Şeridi’nde 2 milyonu aşkın Filistinli temel insani ihtiyaçlara dahi zorlukla erişebiliyor. Gazze, İsrail’in sürekli bombardımanlarına maruz kalırken, bölgede fiziksel ve psikolojik hastalıkların her geçen gün arttığı vurgulanıyor.

İsrail’in düzenli baskınlarına maruz kalan bir diğer bölge ise Batı Şeria. Burada Filistinlilerin yaşadığı kentleri ve mülteci kamplarını basan İsrail askerleri gün ortasında birçok kişiyi sivillerin gözleri önünde katlediyor. Ayrıca bu topraklara Yahudi yerleşimleri inşa ediliyor.

İsrail’in düzenli hale getirdiği ihlaller karşısında dünya kamuoyu tarafından etkin bir yaptırım gelmiyor. ABD başta olmak üzere dünya sistemince yoğun olarak desteklenen İsrail, Filistin topraklarını Yahudileştirmeye yönelik adımlarını son yıllarda hızlandırmış vaziyette.

İkisi de ümmetin kanayan yarası ve böyle uzaktan sadece dua edip oturmak vicdanı delip geçiyor
@Hatra söyleşisinizde okumuştum Halep 2016 da düşünce depresyona girip sonra @Qasem in bakış açınızı degistirip öğretmen kimliginizle iyi bir nesil yetiştirip bir nebze de olsa kendinizi daha iyi hissettiğinizi Peki bizler nasıl kurtulacaz bu vicdan azabından? Buyrun söz sizin @Hatra
@Qasem

Lâl' Alıntı:

Peki bizler nasıl kurtulacaz bu vicdan azabından?

Genişletmek için tıkla ...

Amaç vicdan azabından kurtulmak mı yoksa gerçekten mazlumlar için mazlum halklar için bişeyler yapmak mı bu ayrıma dikat etmek gerek. Amaç sadece vicdan rahatlatmak ise bişey yapmaya gerek yok. Aç elleri dua et ve gerisini görmezden gel

Gelelim sorumluluk bilinci ile hareket etmeye.
Öncelikle iki kavramı çok iyi öğrenip hayatımıza neşr edeceğiz. Ümmet ve kardeşlik. Ümmet bilgi ve bilinç, kardeşlik ise bedel ister. Hama, humus, Halep ve şamı gazzeden farklı tutarsanız kardeşten olamazsınız ümmetin içindede. O yüzden vatan millet ve kültür kavramlarını yeniden gündemine alarak kendini inşaa etmeli, ümmet coğrafyasını mükemmel bir bilgi ile öğrenmelisin. O yüzden Mevaya her gün iki ümmet coğrafyasından yer aç dedik. Bilgi yoksa ümmette olunmaz. Önce bilgi. Sonra çocuklarını ve etrafındakileri bilgi ile donatıp ona göre bir gelecek inşaa edilmesini sağlamak. Duyarlı olmak, yeri geldiğinde meydanlara döküleceksin. Gezmelere gitmek kolay ama meydanlarda safını belli etmek zordur. Öğretmenler bilinçli nesiller, anneler bilinçli evlatlar toplum bilinçli komşu ve arkadaşlar yetiştirirse ancak bu kuşatmalar kırılır.

Şimdi desemki özgür bir Kudüs için İran Safevi devletinin yıkılması lazım, diyeceksin ki hayadaaaa. Bilgi herşeydir. Yoksa bombardıman altında ölmemek için kaçan ve bize sığınana kardeş değil düşman oluruz...

Bana söyleyecek bir şey kalmadı sanıyorum.

Teşekkür ederim @Qasem

Bugün bu fotoğraf çıktı karşıma Rabbim zalimleri kahretsin inşallah

Zulme dur diyebilmek için güçlü olmalıyız, birlik olmalıyız.
Duamız, Ümmetin umudu olan Türkiye güçlü ve payidar olsun.

@AsyA, Türkiye ümmetin umudu söylemi türkiyeyi müslümanların diline doladığı bir cümle.
Ümmet coğrafyası Erdoğanı sever ama asla Türkiyeye unut bağlamazlar. Türkiyenin batı egemenliği altında olduğunu çok iyi bildikleri için her ülke kendi umudunu kendi içinde besler