- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Ebû Abdullah Merrakûşî
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, 1210 (H.607) yılında doğdu. Aslen Cezayirdeki Tilemsan şehrindendir. 1284 (H.683) yılında Kâhirede vefât etti. Küçük yaşta ilim tahsîline başladı. Tilemsan ve Merrakeşteki âlimlerden ders aldıktan sonra ilmini ilerletmek üzere İskenderiyeye gitti. Çeşitli âlimlerden ilim tahsîl etti. Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim ve zamânın imâmı oldu. Tasavvufta ince bilgilere, yüksek derecelere kavuştu. Sohbetleri, birçok talebeyi tasavvufta yüksek derecelere kavuşturdu.
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce bir sohbetlerinde şöyle buyurdu: Bütün mahlûklara her nimeti, iyilikleri veren yalnız Allahü teâlâdır. Her şeyi var eden, var olmak nimetini veren Odur. Her ân, varlıkta durduran da Odur. Kâmil, iyi sıfatlar, insanlara, Onun rahmeti ile, acıması ile verildi. Hayât, ilm, sem, basar, kudret ve kelâm sıfatlarımız hep Ondandır. Sayılamayan nimetleri hep O vermektedir. İnsanları sıkıntıdan kurtaran Odur. Duâları kabûl eden, belâlardan kurtaran hep Odur. Öyle bir Razzaktır ki, kullarının rızklarını, günâhlarından dolayı kesmiyor. Affı ve merhameti o kadar boldur ki, günâh işleyenlerin yüz karalarını meydâna çıkarmıyor. Hilmi o kadar çoktur ki, kullarının cezâlarını vermekte acele etmiyor. Öyle bir ihsân sâhibidir ki, kerem ve ihsânlarını dost ve düşman, herkese saçıyor.
NİMETLERİN EN ŞEREFLİSİ
Bütün nimetlerinin en şereflisi, en kıymetlisi, en üstünü olarak da, kullarına Müslümânlığı açıkça bildiriyor ve beğendiği yolu gösteriyor. Mahlûkların en iyisine uyarak seâdet-i ebediyyeye kavuşmayı emir buyuruyor. İşte, Onun nimetleri, ihsânları Güneşten dahâ açık ve Aydan dahâ âşikârdır...
Başkalarından gelen nimetleri de gönderen Odur. Başkalarının ihsân etmesi, bir emânetçinin, birisine emânet vermesi gibidir. Başkasından bir şey istemek, fakîrden bir şey beklemektir. Câhil de, bunu âlim gibi bilir. Kalın kafalı da, zekî kimse gibi anlar.
İyilik yapana teşekkür edileceğini, herkes bilir. Bu, insanlık îcâbıdır. İyilik edenlere hürmet edilir. Nimet sâhibleri, büyük bilinir. O hâlde, her nimetin hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâya şükr etmek, insanlık îcâbıdır...
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, 1210 (H.607) yılında doğdu. Aslen Cezayirdeki Tilemsan şehrindendir. 1284 (H.683) yılında Kâhirede vefât etti. Küçük yaşta ilim tahsîline başladı. Tilemsan ve Merrakeşteki âlimlerden ders aldıktan sonra ilmini ilerletmek üzere İskenderiyeye gitti. Çeşitli âlimlerden ilim tahsîl etti. Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim ve zamânın imâmı oldu. Tasavvufta ince bilgilere, yüksek derecelere kavuştu. Sohbetleri, birçok talebeyi tasavvufta yüksek derecelere kavuşturdu.
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce bir sohbetlerinde şöyle buyurdu: Bütün mahlûklara her nimeti, iyilikleri veren yalnız Allahü teâlâdır. Her şeyi var eden, var olmak nimetini veren Odur. Her ân, varlıkta durduran da Odur. Kâmil, iyi sıfatlar, insanlara, Onun rahmeti ile, acıması ile verildi. Hayât, ilm, sem, basar, kudret ve kelâm sıfatlarımız hep Ondandır. Sayılamayan nimetleri hep O vermektedir. İnsanları sıkıntıdan kurtaran Odur. Duâları kabûl eden, belâlardan kurtaran hep Odur. Öyle bir Razzaktır ki, kullarının rızklarını, günâhlarından dolayı kesmiyor. Affı ve merhameti o kadar boldur ki, günâh işleyenlerin yüz karalarını meydâna çıkarmıyor. Hilmi o kadar çoktur ki, kullarının cezâlarını vermekte acele etmiyor. Öyle bir ihsân sâhibidir ki, kerem ve ihsânlarını dost ve düşman, herkese saçıyor.
NİMETLERİN EN ŞEREFLİSİ
Bütün nimetlerinin en şereflisi, en kıymetlisi, en üstünü olarak da, kullarına Müslümânlığı açıkça bildiriyor ve beğendiği yolu gösteriyor. Mahlûkların en iyisine uyarak seâdet-i ebediyyeye kavuşmayı emir buyuruyor. İşte, Onun nimetleri, ihsânları Güneşten dahâ açık ve Aydan dahâ âşikârdır...
Başkalarından gelen nimetleri de gönderen Odur. Başkalarının ihsân etmesi, bir emânetçinin, birisine emânet vermesi gibidir. Başkasından bir şey istemek, fakîrden bir şey beklemektir. Câhil de, bunu âlim gibi bilir. Kalın kafalı da, zekî kimse gibi anlar.
İyilik yapana teşekkür edileceğini, herkes bilir. Bu, insanlık îcâbıdır. İyilik edenlere hürmet edilir. Nimet sâhibleri, büyük bilinir. O hâlde, her nimetin hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâya şükr etmek, insanlık îcâbıdır...