- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 842
- Tepkime puanı
- 2,317
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Kalbî Eğitim
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“… Nefse ve ona birtakım kâbiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilhâm edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran (tezkiye eden)
kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyân etmiştir.” (Şems, 7-10)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“…İnsan bedeninde bir et parçası vardır. O iyi olursa bütün beden iyi, kötü olursa bütün beden kötü olur. Dikkat ediniz ki, o kalbdir.” (Buhârî, Îmân, 39)
Hazret-i Mevlânâ (ks),
Bir çuvalın dibindeki deliği kapatmadan içini doldurmaya çalışmanın beyhûde bir gayret olduğunu ifâde eder. Bunun gibi amellerin de ancak tasfiye
edilmiş bir kalb ile yapıldığı takdîrde kişinin saâdetine vesîle olabileceği âşikârdır. Zîrâ ameller niyetlere bağlıdır. Niyet ise, kalbin amellerinden biridir.
Bu münâsebetle niyetin tashîhi ve ihlâsla tezyîni şarttır.
Bu keyfiyet ise, ancak erbâbınca icrâ olunacak kalbî eğitim neticesinde elde edilen bir hâldir. Hak dostlarının kalb eğitiminde hedefledikleri nokta,
kalbin sürekli Allâh ile beraber olma şuuruna (ihsâna) erişmesi ve böylece diri kalb vasfına kavuşmasıdır. Kalbin bu kıvâma ulaşması için mâsivâdan,
yâni Allâh’ın dışındaki her şeyden arınmış olması zarûrîdir.
Bu kıvâma ulaşan kalb, ince ve derin hakîkatleri görür hâle gelir. Kalb, kesâfetten kurtulup letâfete büründüğü nisbette de ilâhî esmâ ve esrârın
mâkesi olur. Böylece Cenâb-ı Hakk’ın kalb yoluyla bilinmesi demek olan mârifetullâh hâsıl olur. Bu ise, ilmin irfân hâline gelmesi demektir. (Osman
Nûri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vâris:
Mahlûkatın tümü yok olduktan sonra diri kalacak olan, ebedî olan, dünya hayatındaki servetlerin geçici sahipleri ahirete göçtükten sonra da varlığı
devam edecek olan, servetlerin gerçek sahibi olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Gafletten kurtuluş için kalbi tasfiye, nefsi tezkiye edip gönlü mâsivâdan boşaltmak ve kâinattaki kudret, hikmet ve zerâfet tezahürlerini değişik
manzaralar hâlinde gönülde seyredebilmek, zarûrîdir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“… Nefse ve ona birtakım kâbiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilhâm edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran (tezkiye eden)
kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyân etmiştir.” (Şems, 7-10)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“…İnsan bedeninde bir et parçası vardır. O iyi olursa bütün beden iyi, kötü olursa bütün beden kötü olur. Dikkat ediniz ki, o kalbdir.” (Buhârî, Îmân, 39)
Hazret-i Mevlânâ (ks),
Bir çuvalın dibindeki deliği kapatmadan içini doldurmaya çalışmanın beyhûde bir gayret olduğunu ifâde eder. Bunun gibi amellerin de ancak tasfiye
edilmiş bir kalb ile yapıldığı takdîrde kişinin saâdetine vesîle olabileceği âşikârdır. Zîrâ ameller niyetlere bağlıdır. Niyet ise, kalbin amellerinden biridir.
Bu münâsebetle niyetin tashîhi ve ihlâsla tezyîni şarttır.
Bu keyfiyet ise, ancak erbâbınca icrâ olunacak kalbî eğitim neticesinde elde edilen bir hâldir. Hak dostlarının kalb eğitiminde hedefledikleri nokta,
kalbin sürekli Allâh ile beraber olma şuuruna (ihsâna) erişmesi ve böylece diri kalb vasfına kavuşmasıdır. Kalbin bu kıvâma ulaşması için mâsivâdan,
yâni Allâh’ın dışındaki her şeyden arınmış olması zarûrîdir.
Bu kıvâma ulaşan kalb, ince ve derin hakîkatleri görür hâle gelir. Kalb, kesâfetten kurtulup letâfete büründüğü nisbette de ilâhî esmâ ve esrârın
mâkesi olur. Böylece Cenâb-ı Hakk’ın kalb yoluyla bilinmesi demek olan mârifetullâh hâsıl olur. Bu ise, ilmin irfân hâline gelmesi demektir. (Osman
Nûri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vâris:
Mahlûkatın tümü yok olduktan sonra diri kalacak olan, ebedî olan, dünya hayatındaki servetlerin geçici sahipleri ahirete göçtükten sonra da varlığı
devam edecek olan, servetlerin gerçek sahibi olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Gafletten kurtuluş için kalbi tasfiye, nefsi tezkiye edip gönlü mâsivâdan boşaltmak ve kâinattaki kudret, hikmet ve zerâfet tezahürlerini değişik
manzaralar hâlinde gönülde seyredebilmek, zarûrîdir.