- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 842
- Tepkime puanı
- 2,317
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
İstikâmet Üzere Dosdoğru Ol!
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hûd, 112)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allâh’a inandım de! Ondan sonra da istikamet üzere dosdoğru ol.” (Müslim, Îmân, 62)
Zünnûn-i Mısrî (ks):
“Ahlâkında, fiil ve hareketlerinde Allâh Teâlâ’nın habîbinin sünnetine uyan kimse, Hakk’a olan sevgisini isbat etmiş olur.” buyurarak bu hakîkati te’yîd eder.
Bayezid-i Bistâmî (ks) ise:
“Havada bağdaş kurup oturabilen birisini görürseniz, o şahsın ilâhî emir ve nehiy hudûdlarını koruduğunu, sünnete tâbî olduğunu ve Hakk’ın
hukûkuna riâyet ettiğini görmedikçe, bunun bir keramet olduğuna inanmayınız.” der.
Sırât-ı müstakîm (dosdoğru yol), seçkin kimselerin yoludur. İstikâmetin esası da îmân ve takvâdır. Bu ikisinin mahalli ise kalbdir. Bu itibarla istikâmet,
kalbde bulunan îmân ve takvâ ile vücûdun yek-âhenk olmasıdır. Kalbdeki, îmân, ihlâs ve îtidal, istikâmeti sağlar ve dâimî kılar. Peygamber (sav):
“Dil istikâmet üzere olmadıkça kalb, kalb istikamet üzere olmadıkça îmân müstakîm olmaz.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 198)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Muksit:
Adaletle hükmeden, bütün işlerini uygun ve denk olarak yerli yerinde yapan, mazlumların hakkını zalimlerden alan, her işinde dengeyi kuran demektir.
Kısa Günün Kârı
Her husuta istikâmeti muhafaza etmek kadar yüksek bir makam onun lâyıkıyla yerine getirilmesi kadar zor olan hiçbir emir yoktur. Zîrâ istikâmet,
ibâdette ifrat ve tefrite düşmeden îtidali muhafaza ile Hak yolunda sebat etmek ve emrolunanı, emrolunduğu gibi ve tâkatinin yettiği ölçüde en
mükemmel şekilde yapmaktır. İste bu yüzden en büyük kerâmet istikâmettir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hûd, 112)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allâh’a inandım de! Ondan sonra da istikamet üzere dosdoğru ol.” (Müslim, Îmân, 62)
Zünnûn-i Mısrî (ks):
“Ahlâkında, fiil ve hareketlerinde Allâh Teâlâ’nın habîbinin sünnetine uyan kimse, Hakk’a olan sevgisini isbat etmiş olur.” buyurarak bu hakîkati te’yîd eder.
Bayezid-i Bistâmî (ks) ise:
“Havada bağdaş kurup oturabilen birisini görürseniz, o şahsın ilâhî emir ve nehiy hudûdlarını koruduğunu, sünnete tâbî olduğunu ve Hakk’ın
hukûkuna riâyet ettiğini görmedikçe, bunun bir keramet olduğuna inanmayınız.” der.
Sırât-ı müstakîm (dosdoğru yol), seçkin kimselerin yoludur. İstikâmetin esası da îmân ve takvâdır. Bu ikisinin mahalli ise kalbdir. Bu itibarla istikâmet,
kalbde bulunan îmân ve takvâ ile vücûdun yek-âhenk olmasıdır. Kalbdeki, îmân, ihlâs ve îtidal, istikâmeti sağlar ve dâimî kılar. Peygamber (sav):
“Dil istikâmet üzere olmadıkça kalb, kalb istikamet üzere olmadıkça îmân müstakîm olmaz.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 198)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Muksit:
Adaletle hükmeden, bütün işlerini uygun ve denk olarak yerli yerinde yapan, mazlumların hakkını zalimlerden alan, her işinde dengeyi kuran demektir.
Kısa Günün Kârı
Her husuta istikâmeti muhafaza etmek kadar yüksek bir makam onun lâyıkıyla yerine getirilmesi kadar zor olan hiçbir emir yoktur. Zîrâ istikâmet,
ibâdette ifrat ve tefrite düşmeden îtidali muhafaza ile Hak yolunda sebat etmek ve emrolunanı, emrolunduğu gibi ve tâkatinin yettiği ölçüde en
mükemmel şekilde yapmaktır. İste bu yüzden en büyük kerâmet istikâmettir.