Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Engelliler ve İmtihan Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,519
Çözümler
1
Tepkime puanı
38,753
Puanları
113

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,519
Çözümler
1
Tepkime puanı
38,753
Puanları
113
ENGELLİLER VE İMTİHAN



Yüce Allah insanı mahlûkâtın en şereflisi olarak ve en güzel bir surette yaratmış,[1] ona değer vermiş, kendi ruhundan üflemiş,[2] bu dünyada ona belli bir ömür bahşetmiş[[3] ve kainatı da onun emrine âmâde kılmıştır.[4] Kimlerin inanıp, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyacağını, kimlerin de inkar edip kötülüklerin ve günahların karanlığında boğulacağını tespit etmek amacıyla da insanları özgür iradeleriyle baş başa bırakmıştır. İnsanın hayatta başına gelen bela, musîbet ve sıkıntılara karşı gösterdiği tepki; onun manevî yükselişinin[5] veya alçalışının[6] bir belirleyicisi olmaktadır. Sabırla karşılanan olumlu tepkiler, onu mânen yüceltirken, isyan ve inkarı içeren olumsuz çıkışlar ise onun düşüşünü daha da hızlandırmaktadır.

Kur’an-ı Kerim, insanın değişik şekillerde imtihan edileceğini zaten haber vermektedir. Açlık, kıtlık, kuraklık, fakirlik, zenginlik,[7] hastalık, iflas, yaralanma, sakat kalma, savaş, yangın, deprem, sel, değişik kazalar, yakınların kaybedilmesi vs. şekillerde gerçekleşen bu sınavları başarıyla atlatabilmek; sağlam bir iman ve Allah’a gönülden teslimiyetle mümkündür.

Cemiyette bir arada yaşadığımız engelli kimseler de aynı şekilde imtihan olmaktadırlar. Kimi doğuştan, kimi de bir kaza veya hastalık neticesinde engelli olan bu kimseler, sınav edildiklerinin farkında olarak hallerine şükreder, sabır ve dua ile Allah’ın yardımını isterlerse, onların manevî terakkîleri çok daha kolay olabilecektir. Nitekim Hz. Peygamber, epilepsi (sâra) hastası olan bir kadına, sabretmesi karşılığında cennete gideceğini müjdelemiştir.[8]

Bununla birlikte şunu da belirtelim ki, herkes engelli olmaya adaydır. Zira kimse yarın başına ne geleceğini bilememektedir.[9] Bu nedenle, insanın her türlü tehlikeyle her zaman karşılaşabileceği düşüncesi içerisinde olması gerekmektedir. Çünkü o, başıboş bırakılmamıştır ve bu dünya hayatı da oyun ve eğlence olsun diye yaratılmamıştır.[10]

Bilinçli ve duyarlı insanlar, engelli kimselere acımak yerine onlara destek olmalıdırlar. Kendilerine güven duymalarını sağlamaya çalışmalıdırlar. Onların durumlarıyla alay etmemelidirler. Onların “tam bir kişilik sahibi bireyler” olduğunu düşünmeli, onlara bunu hissettirmeli ve bu şekilde davranmalıdırlar. Zira bu kimselerin topluma kazandırılmalarının ve üreten insanlar olmalarının yolu buralardan geçmektedir. Onlara balık vermek yerine balık tutmak öğretilmeli, meslek edindirme kursları düzenlenmeli, rehabilitasyon merkezleri kurulmalı, kamuda hizmet verebilecekleri yerlerin sayısı çoğaltılmalıdır. Onların bu imkanları fazlasıyla hak ettiği konusunda toplumda tam bir birlik, beraberlik ve anlayış tesis edilmeli, kesinlikle bu kimseler ikinci sınıf vatandaş olarak görülmemelidir. Zira bir ülkenin kalkınmışlığı, engellilerine sağladığı imkanların çokluğu ile ölçülmektedir. Onların her türlü tedâvî masraflarının ve temel ihtiyaçlarının karşılanması hem dînin, hem de sosyal adâletin tabiî bir gereğidir. Onları dışlayan, yok sayan, yük gören yaklaşımlar ise cahiliyye mantığıdır. Bu itibarla bir an önce bu yanlış anlayışlardan uzaklaşılması gerektiğini ifade etmemiz yanlış olmasa gerektir.

Özetle ifade edecek olursak, her an değişik şekillerde imtihan olan insanoğlunun sıkıntılarına göğüs germesi, başına gelen musîbetlere sabretmesi ve mücâdeleyi asla terk etmemesi gerekmektedir. Engelli kardeşlerimizle aynı ortamı paylaşan kimselerin de onların kişiliklerine saygı göstermeleri ve her an onlardan daha kötü bir duruma düşebileceklerini akıllarından çıkarmamaları îcap etmektedir.

Selam ve dua ile…

[1] Tîn, 95/4. “Gerçek şu ki biz insanı en güzel şekilde yaratırız.”
[2] Hicr, 15/29. “Ona belirli bir biçim verip de ruhumdan üflediğim zaman onun önünde yere kapanın!”; Secde, 32/9. “Sonra ona (yaratılış) amacına uygun bir şekil verip kendi ruhundan üfler; ve (böylece ey insanoğlu), sizi hem işitme ve görme (melekeleri) hem de düşünce ve duygularla donatır: (buna rağmen) ne kadar da az şükrediyorsunuz.” Ayrıca bkz. Sâ’d, 38/72; Enbiyâ, 21/91; Tahrim, 66/12. (Allah’ın insana “ruhundan üflemesi”, ona hayat, can, bilinç ve duyarlık verdiğini anlatan mecâzî bir ifadedir).
[3] Nûh, 71/4. “…(Yalnız O’na) malum olan bir zamana kadar size mühlet tanısın; ama bilin ki Allah’ın belirlediği vade gelip çattığında hiçbir şekilde ertelenemez. Keşke bunu bilseydiniz!”
[4] Hac, 22/65. “Yeryüzünde var olan her şeyi ve koyduğu (fizîkî) yasalara uyarak denizde seyreden gemileri size boyun eğdirenin Allah olduğunu görmüyor musun? Ve gök cisimlerini, kendi izni olmadıkça yeryüzüne düşmemeleri için, yerlerinde, yörüngelerinde tutan(ın O olduğunu görmüyor musun?) Gerçekten de Allah insanlara karşı çok acıyıp esirgeyen, çok şefkat gösterendir.”; Lokmân, 31/20. “Allah’ın göklerdeki ve yerdeki her şeyi emrinize verdiğini, nimetlerini açıkça veya gizlice önünüze alabildiğine serdiğini görmez misiniz?...”. Ayrıca bkz. Câsiye, 45/12-13.
[5] Mâide, 5/119; Tevbe, 9/100; Mücâdele, 58/20; Beyine, 98/8.
[6] A’râf, 7/179. “…Hayvan sürüsü gibidir bunlar; hayır hayır, doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.”; Furkan, 25/44; Kasas, 28/50; Ahkaf, 46/5.
[7] Sebe’, 34/34-36. “Ne zaman bir topluma uyarıcı gönderdiysek, toplumun sefahata dalmış olan kesimi, “(Sahip olduğunu iddia ettiğiniz) mesajınızın hak olduğunu inkar ediyoruz!” derler; ve sonra eklerler, “Servet ve soy olarak biz (sizden daha) güçlüyüz ve (bu gücümüz sayesinde) azaba uğratılmayacağız!” De ki: “Rabbim dilediğine bol rızık verir, (dilediğine) az: fakat insanların çoğu (Allah’ın yol ve yöntemlerini) anlamazlar.”
[8] BUHÂRÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail, (256/870), Sahîhu’l-Buhârî, (I-VIII), Çağrı Yay., 1992, 75/Merdâ, 6 (VII, 4); MÜSLİM, 45/Birr, 14 (III, 1994); İBN HANBEL, I, 346-347.
[9] Lokmân, 31/34. “…Kimse yarın ne kazanacağını ve hangi topraklarda öleceğini bilmez…”
[10] Duhân, 44/38-39. Ayrıca bkz. Enbiyâ, 21/16-17.
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar