Bir gelişinde yine heyecanlıydı. Ama sinirliydi bu kere. "Yahu," dedi, "boyuna soruyorlar, 'sen ne marka fotoğraf makinesi kullanıyorsun?' diye. Fotoğraf, makineyle mi çekilir! Şimdi en gelişmiş elektrikli daktilo bende olsa, en iyi romanları ben mi yazarım!"
Azıcık sakinleştikten sonra ekledi:
"Ben singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim!"
Çaylarımızı içerken keyfi yerine gelmişti.
"Bir sürü herif var," dedi. "Alıyorlar ellerine makineleri, düşüyorlar Anadolu yollarına. 'Aman aman, dur, bir inek gördüm.' Durduruyorlar arabayı, şip-şak, ineğin fotoğrafını çekiyorlar. Sonra yola devam. 'Aman aman, dur, bir harmanyeri gördüm.' Şip-şak, harmanyerinin fotoğrafı. Yola devam. 'Aman aman, dur, bir çoban gördüm.' Yahu, ben o çobanın fotoğrafını çekmek için onunla dost olmalıyım, beraber yemek yemeliyim, bir gece çadırında kalmalıyım. Ancak ondan sonra fotoğrafını çekebilirim."
(Ülkü Tamer'in 2005'in ağustosunda radikal gazetesinde yayınlanan yazısından.)
Efsane fotoğrafçıya saygıyla...