- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 14,564
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 38,901
- Puanları
- 113
Zamanı nasıl değerlendirmemiz gerektiğine dair binlerce söz söylene gelmiştir. Lakin biliriz ki insanlar nasihat dinlemekten çok örnek görmek isterler. Ben de bugün sizinle buna dair iyi bir örneği paylaşmak isterim.
Nenem vefatı yaklaşıp artık iyiden iyiye elden ayaktan kesilince, annemi ve kız kardeşlerimi çağırır. Onlara şöyle bir vasiyette bulunur: “Yavrularım, ben ölünce benim defnim ve tekfinim için gerekli her şey yatağımın başındaki sandukanın içinde bir bohçada hazır. Her şeyimi kendi ellerimle hazırladım. Ben ölünce onları kullanın.
Ama sizden ricam, ben ölmeden o bohçaya dokunmayın.” Bir kaç gün sonra nenem vefat eder. Annemler o bohçayı açarlar ki bir de ne görsünler? Bohçanın üstünde bir mektup. Oysa nenem ümmi idi, okuması yazması yoktu. Neyse, şaşkınlıkla mektubu açarlar ki mektup bir çocuğun el yazısı ile kaleme alınmış. Nenem kime yazdırdı bilmiyoruz. O ben de olabilirim, küçük ablam da olabilir. Mektubu öyle birine yazdırmış ki yazı yazmayı bilsin ama vasiyet olduğunu ve içeriğini anlamasın. Ee, bunun için de en ideali bir çocuğa yazdırmak. Çok zekice değil mi?
Mektupta Bilâl-i Habeşî hazretlerinden bir kıssa anlattıktan sonra asıl iste- ğinden bahsetmiş:
“Bu bohçanın içinde küçük bir bohça daha var. O bohçanın içinde benim genç kızlığımdan bu zamana dek se- herlerde, Allah korkusu ve sevgisiyle ağlayıp gözyaşlarımı silerek eskittiğim mendiller var. Ben onları biriktirdim. Beni defnederken onları benim imanıma (göğsüme) seriniz. Umarım ki o mendiller bana şefaatçi olurlar. İnsan
ağlayınca gözyaşı ile birlikte burnu da akar. Ben burnumu başka mendillerle temizledim, bunlar sadece gözyaşlarımla eskittiğim mendillerim. Bu mendillerden birini torunum Kübra’ya, gelin hediyesi olarak vermek için ayırın. Gelin olunca ona verin. (Kübra yani kız kardeşim, babam vefat ettiğinde henüz altı aylık bebekti.) Haydi Allahaısmarladık.”
Zaman dedik ya hani. Şimdi gelin, zamanı bir daha tanımlayalım:
Zaman, öldüğünde iman tahtana serebileceğin şefaatçi biriktirmektir.
Vesselam.
Bekir Develi
Nenem vefatı yaklaşıp artık iyiden iyiye elden ayaktan kesilince, annemi ve kız kardeşlerimi çağırır. Onlara şöyle bir vasiyette bulunur: “Yavrularım, ben ölünce benim defnim ve tekfinim için gerekli her şey yatağımın başındaki sandukanın içinde bir bohçada hazır. Her şeyimi kendi ellerimle hazırladım. Ben ölünce onları kullanın.
Ama sizden ricam, ben ölmeden o bohçaya dokunmayın.” Bir kaç gün sonra nenem vefat eder. Annemler o bohçayı açarlar ki bir de ne görsünler? Bohçanın üstünde bir mektup. Oysa nenem ümmi idi, okuması yazması yoktu. Neyse, şaşkınlıkla mektubu açarlar ki mektup bir çocuğun el yazısı ile kaleme alınmış. Nenem kime yazdırdı bilmiyoruz. O ben de olabilirim, küçük ablam da olabilir. Mektubu öyle birine yazdırmış ki yazı yazmayı bilsin ama vasiyet olduğunu ve içeriğini anlamasın. Ee, bunun için de en ideali bir çocuğa yazdırmak. Çok zekice değil mi?
Mektupta Bilâl-i Habeşî hazretlerinden bir kıssa anlattıktan sonra asıl iste- ğinden bahsetmiş:
“Bu bohçanın içinde küçük bir bohça daha var. O bohçanın içinde benim genç kızlığımdan bu zamana dek se- herlerde, Allah korkusu ve sevgisiyle ağlayıp gözyaşlarımı silerek eskittiğim mendiller var. Ben onları biriktirdim. Beni defnederken onları benim imanıma (göğsüme) seriniz. Umarım ki o mendiller bana şefaatçi olurlar. İnsan
ağlayınca gözyaşı ile birlikte burnu da akar. Ben burnumu başka mendillerle temizledim, bunlar sadece gözyaşlarımla eskittiğim mendillerim. Bu mendillerden birini torunum Kübra’ya, gelin hediyesi olarak vermek için ayırın. Gelin olunca ona verin. (Kübra yani kız kardeşim, babam vefat ettiğinde henüz altı aylık bebekti.) Haydi Allahaısmarladık.”
Zaman dedik ya hani. Şimdi gelin, zamanı bir daha tanımlayalım:
Zaman, öldüğünde iman tahtana serebileceğin şefaatçi biriktirmektir.
Vesselam.
Bekir Develi