ŞİDDET EN İYİ TELEVİZYONLARDAN MI ÖĞRENİLİR?
Şiddet içerikli yerli ve yabancı dizilerle insanların iç dünyasında gerilim tırmandırılmakta, kavgaların ve hakaretlerin sürüp gittiği bir kısım tartışma programları ise ictimâî hayatımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Bu tür yayınlar insanları patlamaya hazır birer bomba haline getirmekte ve toplumumuzun huzurunu baltalamaktadır.
Ekranlardan topluma yansıtılan bu öfke ve şiddet, günlük hayatta insan ilişkilerine de etki etmektedir. Çocuklar dahil olmak üzere yetişkinler, problemlerini bağırarak, kavga ederek, vurup kırarak çözeceklerini zannetmektedirler.
Çünkü televizyonlar onlara şiddeti öğretmekte, bilinçaltlarına bu mesajlara verilmektedir. Şartlandırılmış böyle insanlar da benzer durumlarla karşılaştıkları zaman aynı tepkileri verebilmektedirler. Entrika, ihanet, yalan, dedikodu, birinin yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazma, iftira gibi pek çok kötü haslet veya sigara, alkol ve uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklar hep bu tür yayınlarla insanların beynine enjekte edilmektedir.
Ekranlarda sürekli kan, gözyaşı, şiddet ve vahşet sahnelerini gören insanlar, bir müddet sonra kendi etraflarında cereyan eden hadiselere karşı da duyarsızlaşmaktadırlar. Gördüklerini sanki bir film karesiymiş gibi algılamakta, katledilmiş bir bebek görüntüsünü bile rahat bir şekilde izleyebilmektedirler. Çünkü filmlerde bu ve benzeri görüntüleri defalarca seyreden insan, artık alışmış, gerçek acıları kavrayamaz ve gereken tepkiyi veremez hale gelmiştir. Filmle gerçeği ayırt etse bile içindeki acıma duygu yok olmuştur. Filmler, adeta insanı sırf kendisini düşünen ve çıkarları için hareket eden bir birey olmaya şartlandırmış ve bu rolü ona benimsetmişlerdir.
Son yıllarda okullarda şiddet olaylarının hızlı bir şekilde artış göstermesinde, bu tür dizi ve programların çok önemli bir etkisi olduğu ortadadır. Zira öğrenciler arasında sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayış adeta yok olmakta, en küçük sorunlar bile fiziksel şiddet kullanılarak halledilme yoluna gidilmektedir. Birbirlerini tehdit eden, gruplara ayrılarak kendi çetelerini kuran, problemlerini insanları dışlayarak, küçümseyerek ya da alay ederek çözeceğini sanan bir gençlik yetişmektedir.
Diğer taraftan dînî ve ahlakî değerlerden bağımsız roller sergileyen bir takım ünlü kişilerin kötü ve zararlı alışkanlıkları görsel medya aracılılığıyla geniş kitlelere rahatlıkla ulaştırılabilmektedir. Çoğu kanallardaki dizilerde model karakter olarak sunulan bu kişiler, şiddeti tek problem çözme yöntemi olarak algılamakta ve savunmaktadırlar. Saldırganlıklar ödüllendirilmekte, bu da gücün gereği olarak takdim edilmektedir. Etraflıca düşünüldüğünde, burada bir sorun olduğu muhakkak görülecektir.
Zira bu kişiler her zaman haklı, sempatik, doğa üstü güçlere sahip, iyi kalpli kimseler gibi gösterilmektedirler. Öyleyse burada şöyle bir soru akla gelmektedir. Gençlerin bu karakterleri örnek almalarından daha tabî ne olabilir? Zira kahraman gibi gösterilen böyle bir tip ister istemez örnek alınacaktır. Ve gençler yetişkin olduklarında bir mafya babası olmayı isteyebileceklerdir. Ki bu durumu, hukuku devleti olma anlayışını baltalayan girişimler olarak değerlendirmek yanlış olmasa gerektir.
Kısaca belirtmemiz gerekirse, her türlü ahlâkî değerlerin yok sayılarak, şiddetin, müstehcenliğin ve evlilik dışı ilişkilerin özendirildiği yayınları tasvip etmemiz asla mümkün değildir. Hedefe ulaşmak için her yolun mübah sayıldığı, tüketimin, boşanmanın ve ihanetin özendirildiği, geleneksel değerlerimizin alay konusu yapıldığı, cinsel taciz, işkence ve cinayetlerin nasıl yapılacağının öğretildiği programları hangi aklı başında bir insan savunabilir ki? Çizgi filmlerde bile binlerce şiddet öğesine vurguların yapıldığı, saldırgan davranış biçimlerinin örnek olarak gösterildiği, cinayetlerin sıradan işlermiş gibi algılatıldığı bu programları onaylamak mümkün müdür? Akıl, mantık ve vicdan ile değil de duygu, ihtiras ve tutkuların esiri olarak alınan kararları normal gibi gösteren dizileri haklı bulmak ve savunmak olacak şey midir?
Maalesef bugün ülkemizde yayın yapan pek çok tv kanalı, bilerek veya bilmeyerek topluma şiddeti öğretmekte, kalıcı olması ve yaygınlaşması için de elinden geleni adeta yapmaktadır. İnsanların duyguları istismar edilmekte ve daha çok reyting ve rant kavgası yüzünden kitleler aldatılabilmektedirler.
Sonuç olarak; herkes belirli bir bilinç düzeyine ulaşır, bu tür zararlı yayınlardan kendisini korumayı başarabilirse olumlu bir gidiş başlayabilecektir. Aksi halde duymak ve görmek istemediğimiz üzücü olayların sayısı her geçen gün katlanarak artacaktır. Çare; öncelikle herkesin kendisini olumlu anlamda düzelterek [1] işe başlamasında yatmaktadır.
selam ve dua ile....
--------------------
[1] Kehf, 18/88. “Ama inanıp dürüst ve erdemli davranışlarda bulunan kimseye gelince, böyle biri (yaptıklarının) karşılığı olarak (ahiret hayatının) nihâî güzelliğine, iyiliğine ulaşacaktır; ve biz de onu (yalnızca) yerine getirilmesi kolay olanla yükümlü tutacağız.”; Fussilet, 41/46. “Kim doğru ve yararlı bir iş yaparsa, kendi iyiliği için yapmış olur; ve kim de kötülük işlerse kendi aleyhine işlemiş olur: Allah hiçbir zaman kullarına haksızlık yapmaz.”; Câsiye, 45/15. “Her kim doğru ve uygun bir şey yaparsa kendi iyiliği için yapmış olur; kim de kötülük işlerse kendi aleyhine işlemiş olur; ve sonunda hepiniz Rabbinize döndürüleceksiniz.”