- Katılım
- 27 Ağu 2021
- Mesajlar
- 97
- Tepkime puanı
- 539
- Puanları
- 93
- Yaş
- 42
- Konum
- Kocaeli
- Burç
- Balık
- Hobim
- Fotoğraf Sanatı. Edebiyat.
- İsim
- Ayhan Yalçın
- Meslek
- Yazar, Fotograf Sanatçısı (Kocaeli Şehir Tiyatrosu)
- Memleket
- Kocaeli
- Cinsiyet
- Takım
Şairle Bir Gece / 1. Mektup
'Gün batar, şair'e yeni bir gün doğar''
‘’Neymiş efendim, ‘’mutsuz bir adamın bütün bir ömrünü’’ şiir olarak yazacakmışım. Bu mümkün mü canım? Olacak iş mi? Bir adam, ya da bir hanım efendi, ya da başka biri işte, ömrünün sonuna kadar mutsuz olabilir miymiş?
Hangi akılla yazılır böyle saçma bir şiir?
Ben yazamam azizim, şayet yazacak biri varsa da alnını karışlarım. Hem söyler misin, şiir yalnızca mutsuz insanlar için mi yazılır, ya da şiir i yalnızca mutsuz insanlar mı yazar?’’
Kireçli, beyaz boyası yer yer kararmış merdiven dairesinin duvarlarına tutunarak çıkarken bunları düşünüyordu şair. Bir an durmuş, elini kırışmış kahverengi ceketinin sağ cebine atmıştı. Bir süre yokladığı sağ cebinden aradığını bulamamış olsa gerek, elini iç cebine ve ardından, koltuğunun altındaki dosyayı çıkmakta olduğu merdiven basamağına bırakarak telaşla ceplerini yoklamaya başlamıştı.
Aynı cepleri tekrar tekrar kontrol ediyor, her elini cebini atışında yüz mimikleri değişiyordu. Yüzünde ki telaş ve korku artmaya başlamıştı ki, tekrar elini ceketinin iç cebine atması ile parmağı, ceketin iç cebinin delik olan kısmına takıldı. Bir an duraksadı ve elini ceketinin cebinden çıkarıp, ceketinin eteklerini yoklamaya başladı. İşte buradaydı.
Astar ile kumaş arasında kalan anahtarı çıkarmak gerekiyordu. Yüzüne dökülen saçlarını geri doğru atan şair ;
''Olmaz azizim, olmaz. Bir şair mutsuzluğun şiir'ini yazamaz. Gönül kıvrımlarınıza dek işlenmiş bu zifiri karanlığın hiç bir aydınlık tarafı olmayan hislerinizle beni anlayamazsınız. Söylediğiniz şarkılarla beni anlayamazsınız. Baktığınız kapı aralarından esen tipide kaç kişiyi dondurdunuz. Gerçeğe inanıp, hakikati göremeyecek kadar körsünüz. Kendi benliğine kör düğümler atan sizler, bir şiir'de ki özgürlüğü nasıl anlayacaksınız. Onlar ki, anlayabilenin sonsuz göğünde özgürce kanat çırpabilen beyaz güvercinlerdir, size kalsa av tüfekleriyle barut kokutursunuz bu evreni. Neymiş azizin, ayrılık şiir'i yazacakmışım. Hangi ayrılığı yazacakmışım ben, ayrılığı bile ayırabilen gönüllerin anlayabileceği bir ayrılık seremonisi var mı?''
Tüm bunları düşünürken, neredeyse ter düz olan ceketin iç benin daha derinlerinde bir kart vizite dokundu parmakları, elini biraz daha aşağı indirmeye çalıştı, işaret parmağı ve orta parmağı arasında kartviziti sıkıştırıp yukarı çekmeye başlamıştı ki, ilk etapta başarılı olamadı. Elini biraz daha içeri doğru sarkıtarak bu kez tekrar kart viziti parmaklarının arasına sıkıştırıp yavaş yavaş yukarı doğru çekmeye çalıştı. Ve kartvizit iç cebin yırtık astarına takılarak tekrar ceketle astarın arasına düştü. Merdiven basamağında neredeyse ters düz olmuş vaziyette duran şair’in bu garip halini gören kapıcı;
-Abovvv, hayırdır ne oldu sene.
Şair, elini iç cebinden çıkarmış ve merdivenlerin altında kendisine doğru bakan kapıcıyı tanımaya çalışıyordu. Merdiven dairesi dar'dı. Bir kaç adım daha yukarı çıkan kapıcı, şaire doğru saçsız başını uzatıp baygın gözlerle bakarken ;
-Neye bükülüm, sükülüm oldun sen?
Şair, şaşkınlıkla merdiven basamaklarında durup kendisine bakan, kaşlarının gözlerine döküldüğü, kısa boylu, kara kuru bu adamın az önce söylediği cümleyi anlamaya çalışıyordu. Ve üzerinde, neredeyse ters dönmüş ceketini düzelterek ;
-Pardon, bükülüm, sükülüm ne demek?
Kapıcı , şair'in kendisine bakan hayret dolu bakışlarının tesiriyle, merdiven dairesini çınlatan korkunç bir kahkaha kopardı, öyle ki ses merdiven dairesinin boşluğunda yankılanıyor ve sanki gittikçe artan bir uğultu halinde çoğalıyordu...
-
Şairle Bir Gece / 2. Mektup
-Ne yapıyorsun öyle iki büklüm olmuşun?
-Şey, şey ceketimin iç cebi yırtılmış. Anahtar ve Kartvizit içine düşmüş, önemli bir adres yazıyordu kartvizitte, onu çıkarmaya çalışıyordum.
-Ceketini çıkar.
Şair , şaşkınlıkla kapıcıya baktı ve;
-Hay Allah, nasıl akıl edemedim bunu,
diye mırıldandı. Şair, ceketini çıkararak kapıcıya doğru uzatmış ve kapıcı ceketi alarak ceplerini tekrar yoklamaya başlamıştı.
Şar ;
-Söyler misin kapıcı, beni arayıp soran oldu mu?
-Hayır kimse gelip gitmedi.
-Peki kapıcı, o tuhaf adam bu apartmana girip çıkıyor mu?
-Kim, şu bizim eskici mi?
-Evet kapıcı evet, o bizim eskici. Gelirse lütfen, rica ederim bana haber verir misiniz?
-Bir şey mi satacaksın, ben alayım.
-Hayır kapıcı, hayır. Acılarımı, kederlerimi, hüzünlerimi, üzüntülerimi, yalnızlığımı, kullanmadığım mazimi ve işe yaramayan dostlarımdan kalan anılarımı, hayallerimi, hayır hayır kapıcı, hayallerim bana kalsın lütfen onları vermeyelim olur mu? çünkü onlara ihtiyacım var. Hem biliyor musun kapıcı, insan hayallerinin içinde gezinirken kendi benliğinin farkındadır, çoğu zaman özgürce ve hiç bir şeyin etkisinde kalmayarak ya da kalarak uçsuz bucaksız bir dünyanın içinde gezinebilir. Derin bir kuyuya atılan taşın en son çıkardığı ses gibidir o, ansızın ve usulca dalıp gidersin. Belki bir melodinin peşine takılıp sessizce yürür ya da hiç umulmadık bir zamanda heyecanla şarkılar söylersin. Keyifle içtiğin bir fincan kahvenin tadı gibidir o. Çocukken oynadığın oyunların hiç bitmemesini arzu ettiğin gibidir. Paris sokaklarının ışıltılı gecelerinde bir kadeh şarap gididir. Ya da büyük bir tiyatro sahnesinin henüz aydınlanmamış perdesi gibi. Anlıyorsun değil mi kapıcı?
Kapıcı şaşkın, donuk gözlerle şair'e bakıyor ve bir taraftan elini ceketin iç cebine sokarak kumaş ve astarın arasında sürekli sallanıp ses çıkaran anahtarı olduğu yerden kurtarmaya çalışıyordu. Apartman girişinin kapısı açılmış ve hızla kapanmıştı. Merdiven dairesinden yukarı doğru koşar adımlarla çıkan birinin ayak sesleri geliyordu. Kapıcı, merdiven korkuluklarından tutarak başını aşağı doğru uzatmış, fakat kimseyi görememişti. Biraz sonra merdiven boşluğunda ellerini dizlerine koymuş soluk soluğa kalan bakkal çırağını gören kapıcı.
-Ne ulen, ipini koparmış kuduz köpekler gibi soluk soluğa kaldın.
Bakkalcı çırağı soluk soluğa elindeki not kağıdını kapıcıya uzatarak;
-Söyle o gavura aldığı borcu geri versin, gayri ayrık idare edemiyom, ev de mi o.
-Tamam söyleriz, hele bi dur,
-Başlatma şimdi durmasından, bakkalın parasını verdim, patronu kaç gündür oyalıyorum, ne diyeceğim adama şimdi he, ne diyeceğim.
-Ulen akılsız, ben mi sana dedim git ver o kadar parayı,
-Senin selamınla gelmese verir miydim, çekil önümden, nerede o it, geberteceğim onu.
Kapıcı, ceketi şaire doğru atıp bir kaç basamak aşağı inerek merdiven boşluğunda duran bakkalcı çırağının yanına inerken, bakkalcı çırağı belinden çektiği ekmek bıçağını kapıcıya göstererek;
-Şişlerim alimallah, delik deşik ederim seni, nerede o it söyle,
-Ulen it, beni mi öldüreceksin?
Kapıcı iki elini, bakkal çırağının önüne geçerek yukarı doğru kaldırmış ve ;
-İşte karşındayım, öldür.
diye bağırmıştı.
Şair, sıkıca tuttuğu ceketinin ceplerini bulmaya çalışırken ;
-Gerek yok delikanlı, gerek yok. Konuşarak anlaşılmayacak ve sonucuna varılmayacak hiç bir şey yoktur. Lütfen, rica ederim, kaba kuvvete, şiddete gerek yok. Hangi çağda yaşıyoruz yahu, böyle yaparak hiç bir sonuca varılmaz.
Bu sözler üzerine, bakkal çırağı;
-Kim lan bu değişik.
diye seslenip, merdiven basamaklarına doğru yürümeye çalışırken kapıcı aniden hamle yaparak elindeki bıçağı almaya çalışmış, ortaya çıkan küçük bir arbede sonucu sağ baş parmağı kesilmişti. Derin olmayan, küçük bir sıyrıktı bu. Kapıcı kaba bir küfür savurarak bakkal çırağının karnına tekme savurmuştu. Şair, ceketini merdiven basamakları üzerinde bulunan dosyasının üzerine bırakmış bir kaç basamak aşağı inerek kapıcının yanına inmişti.
Merdivenlerden hızlıca aşağı doğru inen bakkal çırağı arada duruyor, merdiven boşluğuna doğru başını uzatarak ;
-Onun sülalesini doğramazsam bana da deli Halil demesinler, söyleyin ona yine geleceğim, yine geleceğim.
diye bağırarak aşağı doğru iniyor, sesi merdiven dairesinde yankılanıyordu.
-Bir şeyin var mı kapıcı ,
diye sordu şair, kapıcı sol baş parmağını şair'e göstererek.
-Deyus it, bıçağı geri çekerken parmağımı çizdi, bir şey yok efendim, küçük bir sıyrık olmalı.
Baş parmağında ki kan'ı gören şair;
-Aman Allahım, yaralanmışsınız, ambulans çağıralım. Bu ne bağnazlıktır kapıcı, dağ başımı burası azizim. Ne o öyle kocaman, kılıç gibi bir bıçakla apartmana girilir mi?
-Yok bir şey, evde tentürdiyot olmalı, temizleyim bağladımı hiç bir şey kalmaz.
-Aman kapıcı aman, lütfen şimdi eve gidelim ve parmağını iyileştirelim lütfen. Hadi ayağa kalk, koluma gir, ben sana yardımcı olayım...