" Ölüm bu. Ne hükümdar tanır, ne soytarı; herkesi aynı iştahla yutar."
Victor HUGO
Mahşer
Ölüm, son senfonisini çalmakta...
Sanki müzik bitince her şey bitmiş olacak.
Herkes tek bir yerde, ayrım olmaksızın toplanmış.
Şeytan, yolcularını tutmuş götürüyor.
Sanki bir din adamı, siyasetçi ve bir asker... Kibirleriyle tanrılaştırdıkları nefisleri ve yaptıkları büyük hatalarla halka dünyayı dar eden zavallı soylular...
Arkalarındaki de bir zebani belki, cehennem ehlini, ait oldukları yere süpürüyor.
Direniyorlar ama artık her şey için çok geç...
Yaptıklarının bedelini ödeyecekler. Ne eksik ne fazla...
Bu korku dolu elim günün ortasında, soytarılar ölümün çevresinde dans ediyor.
İnsanları güldürüp eğlendirerek yaşadıklarındandır belki bilinmez, ölümü de öyle karşılamışlar gibi. Belki de gerçekten deliler... Zira böyle bir günde dans edebiliyor olmak, akıl kârı bir iş olamaz değil mi?
Savaşlar, hastalıklar, varlık ve darlıklar...
Dostlar, düşmanlar, inişler ve çıkışlar...
Zenginler, fakirler, iyiler ve kötüler...
Cahiller, alimler, adiler ve erdemliler...
Artık sadece hakikat zamanı.
Soysuzların soylu maskeleri düştü.
Kitaplar açılacak, çantamıza koyduğumuz ne varsa saçılacak...
Ve bizi bu beklenen günde tek bir şey kurtaracak...