Yorum Etrafına mutluluk saçarken ne kadar iyi oyuncu olduğunu farketmek. (1 Görüntüleyen)

Bu cümle hem hüzünlü hem de derin… Çünkü etrafına neşe dağıtırken içinde fırtınalar kopması, ama kimseye belli etmemek , bir nevi kendi duygularını bastırıp başkalarının yükünü hafifletmeye çalışmak, bir yandan güçlü hissettirirken, bir yandan da yalnızlık gibi bir şey.

İyi bir “oyuncu” olduğunu fark etmek, bazen gurur verir: “Kimse anlamadı, bu kadar güçlü olabildim.” Ama sonra insan kendi kendine sorar: “Ben ne zaman kendim olacağım? Kim benim içimi fark edecek?”

Böyle bir his sanki kalabalık bir odada yüksek sesle gülüp, sonra sessizce iç çekmek gibi. Çok tanıdık bir his… etraf bunlarla dolu…

@Erva @Zoe @Frezya Sizce bu oyunculuğun bir sebebi mi var, yoksa alışkanlık mı oldu artık insanlarda ?
 
Bazen alışkanlık ama çoğunlukla
güçlü görünmeye çalışırız çünkü üzüntümüzü zaafımızı görenler için duygusal istismara açık bir alan bırakmış gibi hissederiz özellikle kadınlar ne demek istediğimi anlayacaktır

Duygularını bastırmak da iyi değil belki biraz uzaklaşmak, yaşamaya izin vermek, dostlarla paylaşmak iyi bir seçenek olabilir fakat bazen hiçbiri olmuyor @Qasem
İnsan bazen de hiçbir şey söylemeden anlaşılmak istiyor sonra diyor ki söyleyince anlamıyorlar söylemeden nasıl anlayacaklar ve kabuğuna çekiliyor : )
 
Bazı insanlar vardır; girdikleri ortamın havasını değiştirirler. Gülen yüzleri, sıcak sözleri, neşeli tavırlarıyla herkesin gönlünü kazanırlar. Onlara bakınca, sanki dünyada hiçbir sorun yokmuş gibi hissedersin. Oysa kimse kolay kolay sorgulamaz: Bu kadar ışığın arkasında nasıl bir karanlık saklı? Etrafına mutluluk saçmak, kimi zaman bir erdem gibi görünür. Fakat bazen, bu parıltılı gösteri sadece bir illüzyondan ibarettir. İnsan kendi acılarını saklamak için o kadar güçlü bir sahne kurar ki, zamanla rolüne kendisi de inanır. Ne hissettiğini unutmaya başlar. Ne zamanki bir köşeye çekilip nefes almaya çalışır, işte o zaman anlar: Ne kadar iyi bir oyuncu olmuş! Bu tür bir "oyunculuk," insanı ikiye böler. Dışarıdan bakıldığında kahkahalar içinde biri görünür; içeride ise çırpınan, yorulmuş bir kalp. Üstelik çevredekiler de bu sahneye ortak olur. Kimse, bu sahte mutluluğun arkasını kurcalamak istemez. Gerçekle yüzleşmek, hem sahne sahibini hem izleyiciyi rahatsız eder. Etrafına saçtığın mutluluk, kendi mutsuzluğunu görünmez kılmaya başladığında, işte o zaman tehlike çanları çalar. Çünkü artık acılarını iyileştirmek yerine, üzerini boyamakla meşgulsündür. Ve her fırça darbesi, biraz daha uzaklaştırır seni kendinden. İyi oyuncu olmak bir başarı değil, acı bir kayıptır bazen. Kendi duygularına yabancılaşmanın sessiz bir ilanıdır. Gerçek mutluluk, başkalarını ikna etmekten değil; kendini kandırmak zorunda kalmamaktan geçer. Maskeleri yere bırakabildiğin anda, gerçekten ışık saçmaya başlarsın.

Neden Kendimizi Mutluymuş Gibi Gösteriyoruz?

Etrafına mutluluk saçarken ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu fark etmek, başlı başına acı bir gerçeği gösterir: İnsan, duygularını özgürce yaşamak konusunda ciddi bir baskı altındadır. Toplum, bizden sürekli pozitif olmamızı bekler. Üzüntüyü, acıyı, kırgınlığı bir zayıflık olarak görür. Bu yüzden birçok insan, üzgünken bile gülmeyi öğrenir. Gerçek şu ki, kimse kimsenin ağırlığını taşımak istemiyor. İnsanlar, kolay tüketilebilir, hafif, "mutlu" hikâyeler görmek istiyor. Acı dolu bir yüz ya da karanlık bir ruh hali, başkalarının rahatını kaçırıyor. Bu yüzden "iyiyim" demek, bir çeşit sosyal kural hâline geliyor. Hatta öyle ki, zamanla bu "zorunlu mutluluk" bir kimliğe dönüşüyor. Başka bir neden de, insanın kendi acısını küçümsemesi. "Başkalarının derdi daha büyük," diyerek kendi hislerini bastırıyor. Oysa acının büyüğü küçüğü olmaz. Bastırılan her his, bir gün çok daha büyük bir patlamayla geri döner. Ama biz, bu patlamadan korktuğumuz için; yara kabuk bağlamadan üzerine bir sahte gülümseme yapıştırıyoruz.
Belki de en büyük sebep: Güçlü görünme ihtiyacı. Toplum, duygusal insanları "zayıf" görmeye o kadar alıştı ki, hislerini açıkça yaşamak, neredeyse bir "ayıp" haline geldi. Bu yüzden herkes en mutsuz anında bile "iyiymiş" gibi davranmayı marifet sayıyor. Oysa en büyük güç, acını kabul edebilmekte ve onu gösterebilmekte saklı. Kendimize dürüst olamadığımız sürece, rol yapmaya devam edeceğiz. Çünkü sorun; üzülmek değil, üzgün olduğunda utanmak. Ve bu utanmayı bize öğreten dünya, en büyük eleştiriyi hak ediyor.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Tema editörü

Ayarlar Renkler

  • Mobil kullanıcılar bu fonksiyonları kullanamaz.

    Alternatif header

    Farklı bir görünüm için alternatif header yapısını kolayca seçebilirsiniz.

    Görünüm Modu Seçimi

    Tam ekran ve dar ekran modları arasında geçiş yapın.

    Izgara Görünümü

    Izgara modu ile içerikleri kolayca inceleyin ve düzenli bir görünüm elde edin.

    Resimli Izgara Modu

    Arka plan görselleriyle içeriğinizi düzenli ve görsel olarak zengin bir şekilde görüntüleyin.

    Yan Paneli Kapat

    Yan paneli gizleyerek daha geniş bir çalışma alanı oluşturun.

    Sabit Yan Panel

    Yan paneli sabitleyerek sürekli erişim sağlayın ve içeriğinizi kolayca yönetin.

    Box görünüm

    Temanızın yanlarına box tarzı bir çerçeve ekleyebilir veya mevcut çerçeveyi kaldırabilirsiniz. 1300px üstü çözünürler için geçerlidir.

    Köşe Yuvarlama Kontrolü

    Köşe yuvarlama efektini açıp kapatarak görünümü dilediğiniz gibi özelleştirin.

  • Renginizi seçin

    Tarzınızı yansıtan rengi belirleyin ve estetik uyumu sağlayın.

Geri