- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 868
- Tepkime puanı
- 2,335
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
-
Allah Sevgisi | ||
|
“Dünyaya karşı zâhid ol, ona rağbet gösterme ki, Allah seni sevsin. İnsanların ellerinde bulunan şeylere karşı zâhid ol, onları isteme ki, insanlar da seni sevsin.” (İbn-i Mâce, Zühd, 1)
Müʼmin, Cenâb-ı Hakk’ın sevgisine nâil olabilmek için, Peygamber Efendimiz’in nezih hayatını kendi hayatında tatbik etmeye gayret göstermeli ve O’nu her şeyden daha çok sevmelidir.
Zira unutulmamalıdır ki, Allah Teâlâ’nın kulunu sevdiğinin ilk alâmeti, kulun Hazret-i Peygamber’e ittibâsı, O’nun gönül dokusundan nasîb alabilmesi, gerek inanç gerekse amel olarak
Sünnet-i Seniyyeʼyi gücü nisbetinde yaşamaya çalışmasıdır. Allâh’ı gerçekten seven bir kul, Oʼnun Habîbiʼne tâbî olur. Peygamber’e tâbî olan bir kulu da Allah Teâlâ sever. Böyle bir
çizgiden uzak kalanlar için «Allah sevgisi» kuru bir iddia olmaktan başka bir mânâ taşımaz.
Bu meyanda, Peygamber Efendimiz’in; “Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) hadîs-i şerîfini de iyi anlamak gerekir. Çünkü bu beraberlik, dünya hayatında Efendimizʼle olan
hâl beraberliği, fiil beraberliği, hissiyat ve fikriyat beraberliğidir. Âhirette Peygamber Efendimizʼle ve sâlih kullarla beraber olmak isteyen bir müʼmin, daha bu dünyada iken
Efendimiz’in güzel ahlâkıyla ahlâklanmalı, sâlih müʼminlerin fazîlet dolu hâlleriyle hâllenmelidir.
Peygamber Efendimiz (sav) de ümmetine, Cenâb-ı Hakk’ın sevgisine nâil olabilmek için, sahip olunması gereken hasletleri ve yapılması gereken fiilleri, âdeta bir reçete gibi hadîs-i
şerîfleriyle bizlere bildirmiştir. Bizler yazımızın elverdiği ölçüde birkaçını zikretmeye çalışalım. Evvelâ şu hadîs-i kudsî ile başlayalım:
Peygamber Efendimiz (sav) Cenâb-ı Hakkʼın şöyle buyurduğunu bildiriyor:
“Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli herhangi bir şeyle Bana yakınlık kazanamaz. Kulum Bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır. Nihayet
Ben onu severim. Kulumu sevince de Ben onun (âdeta) işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, akleden kalbi ve konuşan dili olurum. Ben’den her ne isterse, onu mutlakâ
veririm. Bana sığınırsa, onu korurum.” (Bkz. Buhârî, Rikāk, 38; Ahmed, VI, 256; Heysemî, II, 248)
Diğer bâzı hadîs-i şerîflerde de Rasûlullah (sav) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Allah, takvâ sahibi, gönül zengini ve kendisini ibadete vererek şan ve şöhretten uzak duran, nefsinin ıslâhı ile meşgul olan kulunu sever.” (Müslim, Zühd, 11) (Osman Nûri Topbaş, Genç Dergisi, Ağustos-2013)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Müntekım: İntikam alan, suçluları gerektiği gibi cezalandıran, cezayı da adaleti ile veren, haksızlık etmeyen demektir.
Kısa Günün Kârı
Hangi toplumda olursak olalım, bulunduğumuz yerdeki müslüman kardeşlerimizle gönül birlikteliği içerisinde, Peygamber Efendimiz’in güzel ahlâkından ibâret olan takvâ hayatını
yaşayabildiğimiz nisbette Cenâb-ı Hakk’ın muhabbetine nâil oluruz. Allâh’ın sevgisi gönüllerimizde yer etmeye başlar. Rızâsına muvâfık hareket edildiği müddetçe de bu yakınlık
artar. Allâh’a güzel bir kulluk edebildiğimiz ölçüde de Cenâb-ı Hakk’ın yardımı gelir ve bizi muhâfaza eder.