- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 868
- Tepkime puanı
- 2,335
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
-
Âhiret Hayatını İsteyenler
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyor, ahireti bırakıyorsunuz.” (Kıyâmet, 20-21)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Ölümü ve öldükten sonra ceset ve kemiklerin çürümesini hatırlayın! Âhiret hayatını isteyen, dünya hayatının süsünü terk eder.” (Tirmizî, Kıyâmet, 24)
Rasûlullah (sav) Efendimiz’in ibadeti, muâmelâtı, ahlâkı, kendini toplumdan mes’ûl görmesi, hizmeti, diğergâmlığı, kendi rahatını terk ederek ümmet için
çırpınması; hep bunlar birer âhiret hazırlığı mâhiyetindeydi. Peki bizler, Efendimiz’in bu hâlet-i rûhiyesine ne kadar âşinâyız? İbadet hayatımızda, maîşet
temininde, beşerî münâsebetlerimizde, günlük yaşantımızda ne kadar Efendimiz’in gönül iklîmine yakınız?..
Yahya bin Muaz (r. aleyh) dünyaya aşırı düşkün bir İslâm hukukçusunu görünce ona şu îkazlarda bulunmuştu:
“Ey ilim sahibi kişi!
– Köşkleriniz, Bizans imparatorlarının köşklerine,
– Evleriniz, İran hükümdarlarının evlerine,
– Yaşadığınız meskenler, Kârun’un yaşadığı meskenlere,
– Kapılarınız, Tâlût’un kapısına,
– Kıyafetleriniz, Câlût’un süslü kıyafetine,
– Hayat tarzınız, şeytanın hayat tarzına,
– Yok oluşunuz, inkârcıların yok oluşuna,
– Yönetiminiz, Firavun’un yönetimine,
– Hâkimleriniz, aceleci ve rüşvetçi hâkimlere,
– Ölümünüz câhiliye ölümüne benziyor.
Peki Muhammedîlik bunun neresinde?!”
İşte bizler de kendi hâlimizi bu nevî suâllerle sık sık gözden geçirerek hata ve noksanlarımızı samimiyetle tespit etmek ve telâfisine ciddiyetle gayret etmek
mecburiyetindeyiz. (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi Aralık – 2016)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Hâlık: Her şeyi yoktan var eden, yaratan, yarattığı her şeyin bütün ayrıntılarını bilen ve mahlûkuna takdir ettiği ömür içerisinde, onun göreceği her hâli, hadiseyi tespit ve tayin eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Unutmayalım ki hepimiz, dünyaya âhiret için geldik. O hâlde hiçbir dünya endişesi, âhiret endişemizi bastırmamalı. Hiçbir fânî lezzet, bizi asıl menzilimizden gâfil bırakmamalıdır.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyor, ahireti bırakıyorsunuz.” (Kıyâmet, 20-21)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Ölümü ve öldükten sonra ceset ve kemiklerin çürümesini hatırlayın! Âhiret hayatını isteyen, dünya hayatının süsünü terk eder.” (Tirmizî, Kıyâmet, 24)
Rasûlullah (sav) Efendimiz’in ibadeti, muâmelâtı, ahlâkı, kendini toplumdan mes’ûl görmesi, hizmeti, diğergâmlığı, kendi rahatını terk ederek ümmet için
çırpınması; hep bunlar birer âhiret hazırlığı mâhiyetindeydi. Peki bizler, Efendimiz’in bu hâlet-i rûhiyesine ne kadar âşinâyız? İbadet hayatımızda, maîşet
temininde, beşerî münâsebetlerimizde, günlük yaşantımızda ne kadar Efendimiz’in gönül iklîmine yakınız?..
Yahya bin Muaz (r. aleyh) dünyaya aşırı düşkün bir İslâm hukukçusunu görünce ona şu îkazlarda bulunmuştu:
“Ey ilim sahibi kişi!
– Köşkleriniz, Bizans imparatorlarının köşklerine,
– Evleriniz, İran hükümdarlarının evlerine,
– Yaşadığınız meskenler, Kârun’un yaşadığı meskenlere,
– Kapılarınız, Tâlût’un kapısına,
– Kıyafetleriniz, Câlût’un süslü kıyafetine,
– Hayat tarzınız, şeytanın hayat tarzına,
– Yok oluşunuz, inkârcıların yok oluşuna,
– Yönetiminiz, Firavun’un yönetimine,
– Hâkimleriniz, aceleci ve rüşvetçi hâkimlere,
– Ölümünüz câhiliye ölümüne benziyor.
Peki Muhammedîlik bunun neresinde?!”
İşte bizler de kendi hâlimizi bu nevî suâllerle sık sık gözden geçirerek hata ve noksanlarımızı samimiyetle tespit etmek ve telâfisine ciddiyetle gayret etmek
mecburiyetindeyiz. (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi Aralık – 2016)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Hâlık: Her şeyi yoktan var eden, yaratan, yarattığı her şeyin bütün ayrıntılarını bilen ve mahlûkuna takdir ettiği ömür içerisinde, onun göreceği her hâli, hadiseyi tespit ve tayin eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Unutmayalım ki hepimiz, dünyaya âhiret için geldik. O hâlde hiçbir dünya endişesi, âhiret endişemizi bastırmamalı. Hiçbir fânî lezzet, bizi asıl menzilimizden gâfil bırakmamalıdır.