- Katılım
- 3 May 2020
- Mesajlar
- 16,492
- Çözümler
- 12
- Tepkime puanı
- 44,127
- Puan
- 113
- Konum
- FK
- Web sitesi
- forumkalemi.com
- Burç
- Akrep
- İsim
- Murat
- Cinsiyet
- Takım
Bu kısa yazımızda Ali Murat Güven'in Türkiyede eğitim sistemi üzerine eleştirisine yer vereceğiz.
Dünya üzerinde, 18 yaşına gelen her vatandaşının mutlaka üniversiteye gitmesi gerektiğine ve gitmediğinde de cahil kalacağına inanan tek ülke, Türkiye'dir.
O yüzden de Türkiye bir üniversite çöplüğüne dönüşmüştür. Türkiye'nin nüfusu, hayatta hiçbir iş kolunda uzmanlaşamamış, 24-25 yaşına kadar ekonomik döngüye girememiş, üretici konumuna geçememiş milyonlarca diplomalı işsizle doludur.
Oysa;
Kendisine teslim edilen bir evi muhteşem şekilde boyayan ve sahibine teslim eden lise mezunu bir boyacı, o evin musluklarını yapan lise mezunu bir sıhhi tesisatçı, elektrik hatlarını döşeyen lise mezunu bir elektrikçi, çalışan, üreten, vergi ödeyen, kendisine, ailesine, ülkesine ve insanlığa fayda sağlayan bireyler olarak binlerce niteliksiz üniversite mezunundan çok daha değerlidir.
En gelişmiş Batı toplumlarında üniversite mezunlarının genel nüfusa oranı yüzde 10-15'i geçmezken, Türkiye'de ise liseyi bitiren herkesin (en gereksiz bölümler bile olsa, o kişilerin okumaya yatkınlığı bile olmasa) üniversiteye gitmesi artık neredeyse Allah'ın bir emri olarak görülür olmuştur.
Bu kofluk da üretim-tüketim-üretime katılım dengesi açısından adım adım ülkenin felaketini getirmektedir.
Güçlü bir ülkede esas olan, insanları son derece sağlam bir lise eğitimi aracılığıyla 18 yaşının sonunda meslek sahibi yapmak ve o yıldan itibaren ekonomiye kazandırmaktır.
Üniversiteye gitmesi gerekenler ise akademik eğitimde ilerlemeye yatkınlığı olanlardır.
Milyonlarca genç, tepeden tırnağa yanlış planlanmış bir eğitim sisteminde hayatlarının en az 4-5 yılını ziyan etti ve erken yaşta geçerli bir mesleğin sahibi olup üretici konuma geçme şansını kaybetti.
Dünya üzerinde, 18 yaşına gelen her vatandaşının mutlaka üniversiteye gitmesi gerektiğine ve gitmediğinde de cahil kalacağına inanan tek ülke, Türkiye'dir.
O yüzden de Türkiye bir üniversite çöplüğüne dönüşmüştür. Türkiye'nin nüfusu, hayatta hiçbir iş kolunda uzmanlaşamamış, 24-25 yaşına kadar ekonomik döngüye girememiş, üretici konumuna geçememiş milyonlarca diplomalı işsizle doludur.
Oysa;
Kendisine teslim edilen bir evi muhteşem şekilde boyayan ve sahibine teslim eden lise mezunu bir boyacı, o evin musluklarını yapan lise mezunu bir sıhhi tesisatçı, elektrik hatlarını döşeyen lise mezunu bir elektrikçi, çalışan, üreten, vergi ödeyen, kendisine, ailesine, ülkesine ve insanlığa fayda sağlayan bireyler olarak binlerce niteliksiz üniversite mezunundan çok daha değerlidir.
En gelişmiş Batı toplumlarında üniversite mezunlarının genel nüfusa oranı yüzde 10-15'i geçmezken, Türkiye'de ise liseyi bitiren herkesin (en gereksiz bölümler bile olsa, o kişilerin okumaya yatkınlığı bile olmasa) üniversiteye gitmesi artık neredeyse Allah'ın bir emri olarak görülür olmuştur.
Bu kofluk da üretim-tüketim-üretime katılım dengesi açısından adım adım ülkenin felaketini getirmektedir.
Güçlü bir ülkede esas olan, insanları son derece sağlam bir lise eğitimi aracılığıyla 18 yaşının sonunda meslek sahibi yapmak ve o yıldan itibaren ekonomiye kazandırmaktır.
Üniversiteye gitmesi gerekenler ise akademik eğitimde ilerlemeye yatkınlığı olanlardır.
Milyonlarca genç, tepeden tırnağa yanlış planlanmış bir eğitim sisteminde hayatlarının en az 4-5 yılını ziyan etti ve erken yaşta geçerli bir mesleğin sahibi olup üretici konuma geçme şansını kaybetti.