Şu ülkenin kaderine bakalım...
Osmanlı'nın son dönemi, skypicotun imzalandığı dönemler, Osmanlı yıkılıyor, lakin batılı emperyaller 1800 lü yıllardan bu topraklarda direk yönetimin kendilerine kaybettirdiğini hep görmüş ve tecrübe etmişlerdir.
Süreç artık kendi. Adlarına yönetecek yerli taşeronlar seçmek ve yeniden ülkelerin sadece haritaların değil tarihini yazmak içinde kolları sıvadılar...
Türkiye Cumhuriyeti bu sancılı dönemin bir eseri Tek adamın iktidar serüveni ile başlar, katliamlar, istiklal mahkemeleri, Peşkeş çekilen topraklar, zenginleştirilen aileler vs vs...
O günden bugüne bu ülkede sağda solda gelse bişey pek değişmedi. Konjektüre göre konumlanma, batılı efendiler selam çakma, iktidar ve bürokrasi çatışması hem koalisyon hemde tek parti iktidarının yaşadığı şeylerdir.
Çünkü bu ülkede siyaset halk için değil halka rağmen siyaset yapılır. Halka rağmen halk için mantığı devletin her kademesine işlemiş, suç unsurunu üreten mekanizma ile onu yargılayan mekanizma aynı...
Diyeceksiniz ki özgürlükler genişledi, hizmet arttı falan filan... Diğer cepheden bakın birde...
Sol geldiğinde sağı, sağ geldiğinde solu baskı altına alır, her iktidar kendi kadrolarını kurar....
Bu bu ülke kurulduğundan beri değişmedi.
Açıkçası şuan ki kanunkarımızın askeri darbe kanunlarında farkı yok.
Bir ülke düşünün kendi tarihini konuşamaz. 1. Meclis tutanakları bile kilit altında...
Rıza Nuru yani Lozanın ikinci adamını kaç kişi tanır bilmem, ama hatıralarını okumanızı tavsiye ederim.
Ülke güzel yerlere gitmiyor...
Bu ülkenin bğrakrasisinin ve hem yerel hemde ülke yönetim kadrolarının kokuşmuş insanlardan temizlenmesi lazım.
Si hiç mecliste fakir, halktan, işçi millet vekili gördünüz mü? Milletin vekili olmak için bile zenginlik, makam mevki sahibi olma şartı var...
Liyakat da neymiş...
Dürüstlük de ney...
Bu hem sağ hem sol, hem iktidar hemde muhalefet için geçerli, ikiside birbirinden daha kokuşmuş...
Konuya farklı açılardan döneceğim...