- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,685
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,610
- Puanları
- 113
TOKİ'DEN EV SATIN ALMAK
Toki uzun vadeli ev satıyor. Peşin satın alma durumunda sabit bir fiyatı olan ev uzun vadeli satın alındığında enflasyona veya memur maaşına endeksli satılıyor. Enflasyon veya memur maaş zam oranı her yıl değişik olabileceği için evin mesela 10 yıl veya 20 yıl sonraki toplam bedeli baştan bilinmiyor. Bu şartlar altında Toki'den ev satın almanın hükmü nedir?
Bu konuda iki görüşün bulunduğu görülmektedir. Ben aşağıda her iki görüşün de mevcut ve muhtemel delillerini serdedip bir tercihte bulunmaya çalışacağım.
Birinci görüş: Bu satım caiz değildir.
Vâdeli bir satımda satım bedelinin bilinir olması tüm mezheplere göre şarttır. Bu şart sağlanmadığı takdirde Hanefîler dışındaki mezheplere göre akit [eş anlamlı olmak üzere] bâtıl / fâsit olarak nitelendirilir ve hiçbir hüküm ifade etmez. Hanefîlere göre ise fâsittir, bilinmezlik ortadan kaldırılmalıdır. Fasit bir akdi bilerek yapmak ise caiz değildir. Buradaki bilinmezlik "tarafları anlaşmazlığa götürebilecek" bilinmezlik kapsamında yer alır. Bu şartlar altında Toki'den ev satın almak caiz değildir. Uzun vadeli ev satımının caiz olması için, vade içinde evin ne kadar olabileceği devletin önceki yıllardaki ortalama enflasyonu dikkate alınarak belirlenmeli, ev satın alacak kişiye on veya yirmi yıllık vadede toplam olarak ne ödeyeceği baştan net olarak açıklanmalıdır.
İkinci görüş: Bu satım caizdir.
Akitleri bâtıl veya fâsid kılacak olan belirsizlik [cehâlet] tarafları anlaşmazlığa götürebilecek özellikte olan cehalettir. Bu raddeye varmayan belirsizlikler cehalet-i yesire kapsamında görülür ve müsamaha ile karşılanır. Mesela mudarebe akdinde mudaribin kâr edip edemeyeceği, kâr ederse ne miktarda edeceği belirsizdir. Bununla birlikte kâr olması halinde bu kârın hangi oranda paylaşılacağı belirlendiğinde bu belirsizlik bir ölçüde giderilip bir ölçüye bağlandığı ve artık tarafları anlaşmazlığa götürecek seviyenin dışına çekildiği için akit caiz olmaktadır.
Klasik dönem fıkıh kitaplarında, vadeli satımda satım bedelinin baştan belirlenmesi istenmiş, bu konudaki belirsizliğin "tarafları anlaşmazlığa götürebilecek" bir cehalet olduğu, bu sebeple akdi fasit kılacağı belirtilmiş olmakla birlikte vadedeki belirsizliğin azaltılması durumunda hükmün ne olacağı belirtilmemiştir.
Toki'nin yaptığı satımlarda, vade bitiminde evin toplam maliyetinin ne olacağının belli olmaması "tarafları anlaşmazlığa götürecek bir belirsizlik" olarak görülemez. Çünkü ev taksitlerinin her altı ay veya her yıl ne oranda arttırılacağı baştan sabit bir esasa [enflasyon oranı veya memur maaş zammı] bağlanmıştır. Bu oranın en baştan bilinemiyor olması tarafları anlaşmazlığa götürecek bir durum değildir.
Tercih:
Şahsen ikinci görüşü tercih ediyorum. Zira;
1) Fıkıh kitaplarındaki "tarafları anlaşmazlığa götüren her belirsizlik akdi fâsit kılar" ilkesinin mutlak ve genel geçer bir ilke olmakla birlikte hangi tür belirsizliklerin bu kapsamda görülmesi gerektiği meselesi, yani ilkenin somut durumlara tek tek uygulanması çağlara, durumlara, akit tiplerine göre değişebilir.
2) Mutlak belirsizlik ile mukayyed belirsizlik aynı kapsamda görülemez. Klasik fıkıh literatüründe ortaklık mahiyetindeki akitlerin neredeyse tamamında [mudarebe, müzaraa, muğarese, müsakat] mukayyed bir belirsizlik olmasına rağmen akitlerin geçerli olması fukahanın da bu anlayışta olduğunu göstermektedir.
(Soner Duman / 19. Şubat. 2017 / Pazar)
Toki uzun vadeli ev satıyor. Peşin satın alma durumunda sabit bir fiyatı olan ev uzun vadeli satın alındığında enflasyona veya memur maaşına endeksli satılıyor. Enflasyon veya memur maaş zam oranı her yıl değişik olabileceği için evin mesela 10 yıl veya 20 yıl sonraki toplam bedeli baştan bilinmiyor. Bu şartlar altında Toki'den ev satın almanın hükmü nedir?
Bu konuda iki görüşün bulunduğu görülmektedir. Ben aşağıda her iki görüşün de mevcut ve muhtemel delillerini serdedip bir tercihte bulunmaya çalışacağım.
Birinci görüş: Bu satım caiz değildir.
Vâdeli bir satımda satım bedelinin bilinir olması tüm mezheplere göre şarttır. Bu şart sağlanmadığı takdirde Hanefîler dışındaki mezheplere göre akit [eş anlamlı olmak üzere] bâtıl / fâsit olarak nitelendirilir ve hiçbir hüküm ifade etmez. Hanefîlere göre ise fâsittir, bilinmezlik ortadan kaldırılmalıdır. Fasit bir akdi bilerek yapmak ise caiz değildir. Buradaki bilinmezlik "tarafları anlaşmazlığa götürebilecek" bilinmezlik kapsamında yer alır. Bu şartlar altında Toki'den ev satın almak caiz değildir. Uzun vadeli ev satımının caiz olması için, vade içinde evin ne kadar olabileceği devletin önceki yıllardaki ortalama enflasyonu dikkate alınarak belirlenmeli, ev satın alacak kişiye on veya yirmi yıllık vadede toplam olarak ne ödeyeceği baştan net olarak açıklanmalıdır.
İkinci görüş: Bu satım caizdir.
Akitleri bâtıl veya fâsid kılacak olan belirsizlik [cehâlet] tarafları anlaşmazlığa götürebilecek özellikte olan cehalettir. Bu raddeye varmayan belirsizlikler cehalet-i yesire kapsamında görülür ve müsamaha ile karşılanır. Mesela mudarebe akdinde mudaribin kâr edip edemeyeceği, kâr ederse ne miktarda edeceği belirsizdir. Bununla birlikte kâr olması halinde bu kârın hangi oranda paylaşılacağı belirlendiğinde bu belirsizlik bir ölçüde giderilip bir ölçüye bağlandığı ve artık tarafları anlaşmazlığa götürecek seviyenin dışına çekildiği için akit caiz olmaktadır.
Klasik dönem fıkıh kitaplarında, vadeli satımda satım bedelinin baştan belirlenmesi istenmiş, bu konudaki belirsizliğin "tarafları anlaşmazlığa götürebilecek" bir cehalet olduğu, bu sebeple akdi fasit kılacağı belirtilmiş olmakla birlikte vadedeki belirsizliğin azaltılması durumunda hükmün ne olacağı belirtilmemiştir.
Toki'nin yaptığı satımlarda, vade bitiminde evin toplam maliyetinin ne olacağının belli olmaması "tarafları anlaşmazlığa götürecek bir belirsizlik" olarak görülemez. Çünkü ev taksitlerinin her altı ay veya her yıl ne oranda arttırılacağı baştan sabit bir esasa [enflasyon oranı veya memur maaş zammı] bağlanmıştır. Bu oranın en baştan bilinemiyor olması tarafları anlaşmazlığa götürecek bir durum değildir.
Tercih:
Şahsen ikinci görüşü tercih ediyorum. Zira;
1) Fıkıh kitaplarındaki "tarafları anlaşmazlığa götüren her belirsizlik akdi fâsit kılar" ilkesinin mutlak ve genel geçer bir ilke olmakla birlikte hangi tür belirsizliklerin bu kapsamda görülmesi gerektiği meselesi, yani ilkenin somut durumlara tek tek uygulanması çağlara, durumlara, akit tiplerine göre değişebilir.
2) Mutlak belirsizlik ile mukayyed belirsizlik aynı kapsamda görülemez. Klasik fıkıh literatüründe ortaklık mahiyetindeki akitlerin neredeyse tamamında [mudarebe, müzaraa, muğarese, müsakat] mukayyed bir belirsizlik olmasına rağmen akitlerin geçerli olması fukahanın da bu anlayışta olduğunu göstermektedir.
(Soner Duman / 19. Şubat. 2017 / Pazar)