- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Ne çok şükredecek şeyimiz var, diyorum bugünlerde.
Mavi bir gökyüzümüz var meselâ başımızın üstünde. Milyon kere üstüne bastığımız halde, "bana mısın", demeyip altından coşkun sular çıkartan, yemyeşil ağaçları , meyvesi, sebzesiyle bizi kucaklayan basacak bir toprağımız da.
"Sen beni yanlış yerlere götürdün, döne döne yanlıştan, bir daha, bir daha sürükledin, tökezlesen de düşmedim, seni düşürmedim.. Koşturdun, adımlattın , bir kere bile teşekkür etmedin" , demeyen yarım yüzyıldır üstünde yürüdüğümüz ayaklarımız, bir de.
Ya kalbimiz..? Onca değmeyecek kişilerle üzüp parçalayıp yıprattığımız halde, hâlâ saat gibi "tık, tık", vazifesinde.
Gözlerimiz görmemesi gereken bin milyon karanlığı gördüğü halde, daha güzele, daha iyiye bakar diye, ağacı görsün, kuşu görsün, iyiliği, güzelliği görsün diye usanmadan bakmakta. Görebilmek için sevgiyi ve şefkâti, karanlıkta ışık aramakta, sonuna ve sonsuza kadar umutla.
Ya ellerimiz..? Tutulmayacağı tutup, yana yakıla boş kalsa da tutunacak dal ararken bıkmadı hâlâ. Her seferinde parmak uçlarına kader alev alev yansa da, sevgi ile uzatmaktan ve uzanmaktan usanmadı bir kere bile.
En başı ve en sonu, en özeli: Şu "beynimiz". Ruhun çalkantılı depdebesi içinde bir oraya bir buraya savrulmaktan, düşünmekten ve düşüncesizlikten bir gün bile şikayeti olmayan şu " kafamızın içi". Bir tek kuruş etmeyenler için altın, pırlanta değerini verip ucuza giden hislerimiz. Baş ağrımız, tansiyonumuz, yorula yorula unutkanlığın dibine varan aklımız.
Niçin kıymetini bilmeyiz..?
***
Sanırım şimdi tam da vakti:
Teşekkürler verdiğin nimetlere Rabbîm.
Teşekkürler bedenim , ruhum, ellerim, zihnim. Beni bunca nankörlüğe rağmen hiç terketmedin.
Sizi artık hiç üzmeyeceğim...
........................................................................
ferkul
13 Ekim 2022
20.18
Mavi bir gökyüzümüz var meselâ başımızın üstünde. Milyon kere üstüne bastığımız halde, "bana mısın", demeyip altından coşkun sular çıkartan, yemyeşil ağaçları , meyvesi, sebzesiyle bizi kucaklayan basacak bir toprağımız da.
"Sen beni yanlış yerlere götürdün, döne döne yanlıştan, bir daha, bir daha sürükledin, tökezlesen de düşmedim, seni düşürmedim.. Koşturdun, adımlattın , bir kere bile teşekkür etmedin" , demeyen yarım yüzyıldır üstünde yürüdüğümüz ayaklarımız, bir de.
Ya kalbimiz..? Onca değmeyecek kişilerle üzüp parçalayıp yıprattığımız halde, hâlâ saat gibi "tık, tık", vazifesinde.
Gözlerimiz görmemesi gereken bin milyon karanlığı gördüğü halde, daha güzele, daha iyiye bakar diye, ağacı görsün, kuşu görsün, iyiliği, güzelliği görsün diye usanmadan bakmakta. Görebilmek için sevgiyi ve şefkâti, karanlıkta ışık aramakta, sonuna ve sonsuza kadar umutla.
Ya ellerimiz..? Tutulmayacağı tutup, yana yakıla boş kalsa da tutunacak dal ararken bıkmadı hâlâ. Her seferinde parmak uçlarına kader alev alev yansa da, sevgi ile uzatmaktan ve uzanmaktan usanmadı bir kere bile.
En başı ve en sonu, en özeli: Şu "beynimiz". Ruhun çalkantılı depdebesi içinde bir oraya bir buraya savrulmaktan, düşünmekten ve düşüncesizlikten bir gün bile şikayeti olmayan şu " kafamızın içi". Bir tek kuruş etmeyenler için altın, pırlanta değerini verip ucuza giden hislerimiz. Baş ağrımız, tansiyonumuz, yorula yorula unutkanlığın dibine varan aklımız.
Niçin kıymetini bilmeyiz..?
***
Sanırım şimdi tam da vakti:
Teşekkürler verdiğin nimetlere Rabbîm.
Teşekkürler bedenim , ruhum, ellerim, zihnim. Beni bunca nankörlüğe rağmen hiç terketmedin.
Sizi artık hiç üzmeyeceğim...
........................................................................
ferkul
13 Ekim 2022
20.18