Puan
113
Çözümler
1
- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 16,718
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 46,124
- Puan
- 113
SOSYAL MEDYADAN DİN ÖĞRENMEK
Modern zamanlarda dine ilişkin en büyük problemlerinden birisi, dinî bilginin üretilmesi ve aktarılmasında kurumsal eğitimin değerini kaybetmesi, bunun yerine kitlesel iletişim araçlarının dinî bilgilerin kitlelere aktarılmasında temel belirleyici haline gelmesidir.
İnternetin gündemimize girmesiyle birlikte hemen her şey sanallaşmaya başladığı gibi dine ilişkin bilgi aktarımı da sanal hale gelmeye başlanmıştır.
Uzun asırlar boyunca dinî bilginin ister örgün isterse yaygın bir biçimde kitlelere aktarımı, günümüzdeki gibi popüler ve sansasyonel bir tarzda değil, otoritesi kabul edilen âlimlerden, klasikleşmiş eserler (müfredat) aracılığıyla, belirli bir usul takip edilerek uzun soluklu bir zaman dilimine yayılacak şekilde yapılmıştır. (Geçmiş zamanlarda yaygın din eğitimi kapsamında görülen halka vaaz etme ve onları irşad etme konusunda bile özel eserler üretilmişti. Söz gelimi Riyazü's-sâlihîn, böyle bir ihtiyacın sonucu üretilmiş bir derleme hadis metnidir.)
İnternet ve sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile birlikte hayatımızda pek çok şey değiştiği gibi dinî bilginin aktarımı da baştan sona değişikliğe uğramıştır. Çoğu zaman genel tarzda bir ilahiyat ya da medrese eğitimine sahip olmakla birlikte dinî ilimlerin herhangi bir konusunda uzmanlığı olmayan kimselerin dine ilişkin başta itikadî konular gibi hassas meseleler olmak üzere, ibadetler, ahlak, adab, güncel fıkıh problemleri gibi konularda ulu orta görüş serdettikleri, hatta hızlarını alamayarak fetvalar verdikleri, çeşitli mezhep görüşleri arasında dilediğince tercih yaptıkları, görüş beyan ettikleri ve hatta ictihad ettikleri (!) görülmektedir.
Bu neye yol açmaktadır?
"Kitap okuma", "derse hazırlanma” sıkıntısından kurtulan kitleler nezdinde bu türden yazı ya da yayınlar kısa zamanda popüler hale gelebilmekte, belirli bir usulün takip edilmediği, geleneksel ilim öğretme-öğrenme yöntemlerinin ıskalandığı, bilginin kaynakları, hiyerarşisi, doğruluğu gibi hususların denetlenmediği sesli, yazılı, görüntülü paylaşımlar bir zaman sonra bunları yapan sosyal medya fenomenlerini "din konusunda uzman", "zamanın müctehidi", “her şeyin kendisinden sorulduğu âlim” gibi algılanmasına sebep olmakta, Allah nezdindeki doğruluğun, fenomenin beğeni sayısına kurban edildiği bir vasatın oluşmasına yol açmaktadır. (Bu fenomenlerin zaman zaman, hatta çoğu zaman birbiriyle isim vererek ya da vermeden çatışması, kendi bağlı bulunduğu yapının propagandasını yapması ise kitleleri birbirinden uzaklaştırmakta, dahası düşmanlıkları körüklemektedir.)
Yakın gelecekte bu durumun değişmeyeceği, tersine daha da artarak devam edeceğini söylersek bir kehanette bulunmuş olmayız. Böylesi bir durumda dinini önemseyen, âhiretini düşünen kimselerin dinlerine ilişkin bilgiyi kimlerden, hangi usulle, hangi müfredata bağlı olarak aldıklarına dikkat etmeleri son derece önemlidir.
Eskiler, kaynağını yeterince araştırmaksızın her önüne gelenden hadis rivayeti kabul edenleri, "geceleyin ormanda odun toplamaya çıkan kişiye" benzetmişlerdir. Ortamın karanlığı, kişinin eline aldığı şeyin odun mu yılan mı olduğunu hissetmesine engel olur. İnterneti bir ormana, dinini yalnızca internetteki verilerden öğrenmeye çalışan kimseleri de gece odun toplayıcısına benzetmek mümkündür.
Kanaatimce dinini önemseyen kimseler açısından yapılması gereken şey, alanında uzman âlimlerin uyarı ve irşadlarını dikkate almak, sanal ortamdan sıyrılarak kitaba dönmek, asırlardır İslam ümmetine yön veren klasikleri ve bu doğrultuda çağdaş zamanlar için üretilen eserleri, ehil olan kimselerden okumaktır.
Kim bilir belki de zaman, şu hadisi yeniden düşünme zamanıdır:
"Allah ilmi insanlardan söküp almak suretiyle kaldırmaz., bilakis alimlerin canlarını almak suretiyle ilmi kaldırır. Nihayet aralarında hiçbir âlim kalmaz da insanlar cahilleri önderler edinirler, onlara sorular sorarlar, onlar da bilgisizce fetva verirler ve böylece hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar. “
(Soner Duman/10.Muharrem.1444/8.Ağustos.2022/Pazartesi)
Modern zamanlarda dine ilişkin en büyük problemlerinden birisi, dinî bilginin üretilmesi ve aktarılmasında kurumsal eğitimin değerini kaybetmesi, bunun yerine kitlesel iletişim araçlarının dinî bilgilerin kitlelere aktarılmasında temel belirleyici haline gelmesidir.
İnternetin gündemimize girmesiyle birlikte hemen her şey sanallaşmaya başladığı gibi dine ilişkin bilgi aktarımı da sanal hale gelmeye başlanmıştır.
Uzun asırlar boyunca dinî bilginin ister örgün isterse yaygın bir biçimde kitlelere aktarımı, günümüzdeki gibi popüler ve sansasyonel bir tarzda değil, otoritesi kabul edilen âlimlerden, klasikleşmiş eserler (müfredat) aracılığıyla, belirli bir usul takip edilerek uzun soluklu bir zaman dilimine yayılacak şekilde yapılmıştır. (Geçmiş zamanlarda yaygın din eğitimi kapsamında görülen halka vaaz etme ve onları irşad etme konusunda bile özel eserler üretilmişti. Söz gelimi Riyazü's-sâlihîn, böyle bir ihtiyacın sonucu üretilmiş bir derleme hadis metnidir.)
İnternet ve sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile birlikte hayatımızda pek çok şey değiştiği gibi dinî bilginin aktarımı da baştan sona değişikliğe uğramıştır. Çoğu zaman genel tarzda bir ilahiyat ya da medrese eğitimine sahip olmakla birlikte dinî ilimlerin herhangi bir konusunda uzmanlığı olmayan kimselerin dine ilişkin başta itikadî konular gibi hassas meseleler olmak üzere, ibadetler, ahlak, adab, güncel fıkıh problemleri gibi konularda ulu orta görüş serdettikleri, hatta hızlarını alamayarak fetvalar verdikleri, çeşitli mezhep görüşleri arasında dilediğince tercih yaptıkları, görüş beyan ettikleri ve hatta ictihad ettikleri (!) görülmektedir.
Bu neye yol açmaktadır?
"Kitap okuma", "derse hazırlanma” sıkıntısından kurtulan kitleler nezdinde bu türden yazı ya da yayınlar kısa zamanda popüler hale gelebilmekte, belirli bir usulün takip edilmediği, geleneksel ilim öğretme-öğrenme yöntemlerinin ıskalandığı, bilginin kaynakları, hiyerarşisi, doğruluğu gibi hususların denetlenmediği sesli, yazılı, görüntülü paylaşımlar bir zaman sonra bunları yapan sosyal medya fenomenlerini "din konusunda uzman", "zamanın müctehidi", “her şeyin kendisinden sorulduğu âlim” gibi algılanmasına sebep olmakta, Allah nezdindeki doğruluğun, fenomenin beğeni sayısına kurban edildiği bir vasatın oluşmasına yol açmaktadır. (Bu fenomenlerin zaman zaman, hatta çoğu zaman birbiriyle isim vererek ya da vermeden çatışması, kendi bağlı bulunduğu yapının propagandasını yapması ise kitleleri birbirinden uzaklaştırmakta, dahası düşmanlıkları körüklemektedir.)
Yakın gelecekte bu durumun değişmeyeceği, tersine daha da artarak devam edeceğini söylersek bir kehanette bulunmuş olmayız. Böylesi bir durumda dinini önemseyen, âhiretini düşünen kimselerin dinlerine ilişkin bilgiyi kimlerden, hangi usulle, hangi müfredata bağlı olarak aldıklarına dikkat etmeleri son derece önemlidir.
Eskiler, kaynağını yeterince araştırmaksızın her önüne gelenden hadis rivayeti kabul edenleri, "geceleyin ormanda odun toplamaya çıkan kişiye" benzetmişlerdir. Ortamın karanlığı, kişinin eline aldığı şeyin odun mu yılan mı olduğunu hissetmesine engel olur. İnterneti bir ormana, dinini yalnızca internetteki verilerden öğrenmeye çalışan kimseleri de gece odun toplayıcısına benzetmek mümkündür.
Kanaatimce dinini önemseyen kimseler açısından yapılması gereken şey, alanında uzman âlimlerin uyarı ve irşadlarını dikkate almak, sanal ortamdan sıyrılarak kitaba dönmek, asırlardır İslam ümmetine yön veren klasikleri ve bu doğrultuda çağdaş zamanlar için üretilen eserleri, ehil olan kimselerden okumaktır.
Kim bilir belki de zaman, şu hadisi yeniden düşünme zamanıdır:
"Allah ilmi insanlardan söküp almak suretiyle kaldırmaz., bilakis alimlerin canlarını almak suretiyle ilmi kaldırır. Nihayet aralarında hiçbir âlim kalmaz da insanlar cahilleri önderler edinirler, onlara sorular sorarlar, onlar da bilgisizce fetva verirler ve böylece hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar. “
(Soner Duman/10.Muharrem.1444/8.Ağustos.2022/Pazartesi)