- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,915
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
“Padişah anaları yabancıdır, Türk ırkını bozmuştur” demek, onlara atılabilecek en büyük iftiradır…
Böyle bir iftira ruhlarını incitmekle kalmaz, hayatın gerçeklerine de aykırı düşer. Çünkü insan mensup olduğu ırktan değil, insanlığa katkılarından kıymet alır. Bu anlamda padişah anaları, eşleri ve kızları son derece kıymetlidir. Zira hemen hemen hepsi kendilerine verilen tahsisatı israf etmeyerek “eser”e dönüştürmüş ve kendilerinden sonraki insanlığa armağan bırakmışlardır.
Birkaçı dışında, farklı etnik kökenlerden gelen hanım sultanların çoğu çocuk yaşta saraya alınarak eğitilir, padişah eşi olmaya layık hâle gelenler valide sultanın (padişahın annesi) arzu ve onayı sonucu padişahla evlendirilirlerdi…
Farklı ırklara mensup olmalarına rağmen, Müslümanlaştıktan sonra eski dinlerine yahut kökenlerine yönelik küçücük bir duruş sergilediklerine dair en küçük bir emare bile yoktur.
Padişah anaları, eşleri ve kızları kendilerini bir nevi “toplumun annesi” gibi gördüklerinden topluma şefkatle yaklaşmışlardır. Bu sebeple, insanın yararlanacağı hayır eserleri vücuda getirmekte âdeta yarışmışlardır.
Saray kadınlarına bu yönden bakılınca, padişah annelerine, eşlerine ve kızlarına, özellikle yabancı yazarların yazdıkları romanlarda attıkları iftiraların mesnetsizliği iyice ortaya çıkıyor.
Osmanlı saray kadınları, birkaçı hariç tutulursa, ortalıkta fazlaca gözükmezler. Çoğu “evinin kadını” tanımlamasına uygun yaşar, devlet işlerine hiç karışmazlar.
Böyle bir iftira ruhlarını incitmekle kalmaz, hayatın gerçeklerine de aykırı düşer. Çünkü insan mensup olduğu ırktan değil, insanlığa katkılarından kıymet alır. Bu anlamda padişah anaları, eşleri ve kızları son derece kıymetlidir. Zira hemen hemen hepsi kendilerine verilen tahsisatı israf etmeyerek “eser”e dönüştürmüş ve kendilerinden sonraki insanlığa armağan bırakmışlardır.
Birkaçı dışında, farklı etnik kökenlerden gelen hanım sultanların çoğu çocuk yaşta saraya alınarak eğitilir, padişah eşi olmaya layık hâle gelenler valide sultanın (padişahın annesi) arzu ve onayı sonucu padişahla evlendirilirlerdi…
Farklı ırklara mensup olmalarına rağmen, Müslümanlaştıktan sonra eski dinlerine yahut kökenlerine yönelik küçücük bir duruş sergilediklerine dair en küçük bir emare bile yoktur.
Padişah anaları, eşleri ve kızları kendilerini bir nevi “toplumun annesi” gibi gördüklerinden topluma şefkatle yaklaşmışlardır. Bu sebeple, insanın yararlanacağı hayır eserleri vücuda getirmekte âdeta yarışmışlardır.
Saray kadınlarına bu yönden bakılınca, padişah annelerine, eşlerine ve kızlarına, özellikle yabancı yazarların yazdıkları romanlarda attıkları iftiraların mesnetsizliği iyice ortaya çıkıyor.
Osmanlı saray kadınları, birkaçı hariç tutulursa, ortalıkta fazlaca gözükmezler. Çoğu “evinin kadını” tanımlamasına uygun yaşar, devlet işlerine hiç karışmazlar.