kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 918
- Tepkime puanı
- 2,376
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Nice Ateşler Gülistan Olur
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“De ki: Ben, dîni Allâh’a has kılarak ihlâslı bir şekilde O’na kulluk etmekle emrolundum.” (Zümer, 11)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Kırk sabah Allah için samîmî davranan kimsenin hikmet menbâları (kaynakları) kalbinden diline çıkar, ulaşır.” (Münâvî, VI, 43)
Allah Teâlâ kudsî bir hadîste şöyle buyurmuştur:
“İhlâs, Benimle kulum arasında mukarreb (yaklaştırılmış) meleğin ve gönderilmiş (mürsel) peygamberin kavrayamayacağı bir
sırdır. Ben, cemâl ve celâl sıfatlarımın tecellîsiyle ihlâslı kullarımın kaplerini süslemeyi üstlenirim.” (Irakî, Muğnî, IV, 376)
Bağdat’ta bakırcılar çarşısında büyük bir yangın çıkmıştı. İki çocuk, yanmakta olan dükkânların birinde mahsur kalmıştı. Çocuklar
“İmdât!” diye feryâd etmelerine rağmen, alevler çok şiddetli olduğundan hiç kimse kurtarmaya cesâret edemiyordu. Çocukların ustası ise dışarıda çâresizlik içinde:
“–Kim çocukları kurtarırsa ona bin altın vereceğim!” diye nidâ ediyordu.
O sırada oradan geçmekte olan Ebu’l-Hüseyin Nûrî Hazretleri, bu hâdiseyi görünce hemen büyük bir şefkat ve merhametle ateşin
içine daldı. Ateş, sanki ona gülistân oluverdi. Hazret-i Pîr, herkesin hayret dolu bakışları arasında, çocukları alevlerin ortasından Cenâb-ı Hakk’ın inâyetiyle sağ-sâlim kurtardı.
Çocukların ustası, büyük bir sevinç içinde Ebu’l-Hüseyin Nûrî Hazretleri’ne altınları takdîm etti. Hazret-i Pîr ise birden kaşlarını çattı ve şöyle dedi:
“–Sen altınlarını al ve Allâh Teâlâ’ya şükret! Şâyet ben şu yaptığımı Allâh için değil de, maddî bir karşılık ümîdiyle yapmış olsaydım,
çocukları o alevlerin içinden aslâ çıkaramazdım!”
Bu misalde de görüldüğü gibi, ihlâs bereketiyle nice ateşler gülistân oluverir. (Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti-1,Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Mukaddim:
Arzu ettiğini öne alan, ileri geçiren, yakınlaştıran demektir.
Kısa Günün Kârı
İhlâs, zor elde edilen ve zor muhâfaza edilen bir cevherdir ki, kıymetini Allâh’tan başka kimse takdîr edemez. Zîrâ kalb pencereleri
Allâh’a açıktır. İhlâs, kulu dünyâda ve âhirette yüksek mertebelere nâil kılan ve Allâh’a yaklaştıran ulvî bir haslettir. Allâh Teâlâ,
ihlâstan mahrum amelleri kabûl etmez. Ucub (kendini beğenme) ve riyâ gibi kalbî hastalıklarla yapılan ameller, kıyâmet günü,
eskiyip dökülmüş bir paçavra gibi sâhibinin yüzüne çarpılır. İhlâsa ise Allâh Teâlâ bereket lutfederek kulunun azını çok yapar, ömrünü uzun ve feyzini dâim kılar.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“De ki: Ben, dîni Allâh’a has kılarak ihlâslı bir şekilde O’na kulluk etmekle emrolundum.” (Zümer, 11)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Kırk sabah Allah için samîmî davranan kimsenin hikmet menbâları (kaynakları) kalbinden diline çıkar, ulaşır.” (Münâvî, VI, 43)
Allah Teâlâ kudsî bir hadîste şöyle buyurmuştur:
“İhlâs, Benimle kulum arasında mukarreb (yaklaştırılmış) meleğin ve gönderilmiş (mürsel) peygamberin kavrayamayacağı bir
sırdır. Ben, cemâl ve celâl sıfatlarımın tecellîsiyle ihlâslı kullarımın kaplerini süslemeyi üstlenirim.” (Irakî, Muğnî, IV, 376)
Bağdat’ta bakırcılar çarşısında büyük bir yangın çıkmıştı. İki çocuk, yanmakta olan dükkânların birinde mahsur kalmıştı. Çocuklar
“İmdât!” diye feryâd etmelerine rağmen, alevler çok şiddetli olduğundan hiç kimse kurtarmaya cesâret edemiyordu. Çocukların ustası ise dışarıda çâresizlik içinde:
“–Kim çocukları kurtarırsa ona bin altın vereceğim!” diye nidâ ediyordu.
O sırada oradan geçmekte olan Ebu’l-Hüseyin Nûrî Hazretleri, bu hâdiseyi görünce hemen büyük bir şefkat ve merhametle ateşin
içine daldı. Ateş, sanki ona gülistân oluverdi. Hazret-i Pîr, herkesin hayret dolu bakışları arasında, çocukları alevlerin ortasından Cenâb-ı Hakk’ın inâyetiyle sağ-sâlim kurtardı.
Çocukların ustası, büyük bir sevinç içinde Ebu’l-Hüseyin Nûrî Hazretleri’ne altınları takdîm etti. Hazret-i Pîr ise birden kaşlarını çattı ve şöyle dedi:
“–Sen altınlarını al ve Allâh Teâlâ’ya şükret! Şâyet ben şu yaptığımı Allâh için değil de, maddî bir karşılık ümîdiyle yapmış olsaydım,
çocukları o alevlerin içinden aslâ çıkaramazdım!”
Bu misalde de görüldüğü gibi, ihlâs bereketiyle nice ateşler gülistân oluverir. (Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti-1,Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Mukaddim:
Arzu ettiğini öne alan, ileri geçiren, yakınlaştıran demektir.
Kısa Günün Kârı
İhlâs, zor elde edilen ve zor muhâfaza edilen bir cevherdir ki, kıymetini Allâh’tan başka kimse takdîr edemez. Zîrâ kalb pencereleri
Allâh’a açıktır. İhlâs, kulu dünyâda ve âhirette yüksek mertebelere nâil kılan ve Allâh’a yaklaştıran ulvî bir haslettir. Allâh Teâlâ,
ihlâstan mahrum amelleri kabûl etmez. Ucub (kendini beğenme) ve riyâ gibi kalbî hastalıklarla yapılan ameller, kıyâmet günü,
eskiyip dökülmüş bir paçavra gibi sâhibinin yüzüne çarpılır. İhlâsa ise Allâh Teâlâ bereket lutfederek kulunun azını çok yapar, ömrünü uzun ve feyzini dâim kılar.