MAKLÛBENİN HİKÂYESİ (1 Görüntüleyen)

  • Kullanıcı AsyA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • - Türk Tarihi
MAKLÛBENİN HİKÂYESİ
Bizde malum güruhla özdeşleşen maklûbenin, aslında 1187'de Salahaddîn Eyyûbî'nin Kudüs'ü Haçlılardan kurtarmasını simgeleyen bir "zafer yemeği" olduğunu biliyor muydunuz?
İşte hikâyesi:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için Giriş yap veya üye ol.

* * *
Fotoğraflara da özel dikkat rica ediyorum:
Filistinli kardeşlerimizin bugün "direniş yemeği" olarak isimlendirdiği maklûbe, geçtiğimiz yıllarda İsrail'in direkt şekilde taarruzuna bile maruz kaldı... Mescid-i Aksâ'da "direniş yemeği" maklûbe ikram eden hanımlar -özellikle de Hanâdî Halavânî ve Hatîce Huyevs-, önce Aksâ dışına, sonra Kudüs Eski Şehir dışına, sonra da Kudüs dışına çıkarıldı. Onlar ise işgalciyi çatlatırcasına, maklûbe pişirmeyi ve ikram etmeyi sürdürdüler.
Ayrıca Gazze'de düzenlenen bir maklûbe pişirme yarışmasında, kermes usulüyle "direniş yemeği" satılarak, geliri İsrail tarafından evleri yıkılanlara ulaştırıldı.
* * *
Maklûbe... Esas anlamını unuttuğumuz ve kaybettiğimiz onca sembolden biri bugün.


Ekli dosyayı görüntüle 433


Ekli dosyayı görüntüle 434


Ekli dosyayı görüntüle 435


Ekli dosyayı görüntüle 436



Ekli dosyayı görüntüle 437
 
MAKLÛBENİN HİKÂYESİ
Taha Kılınç

Salahaddîn Eyyûbî komutasındaki İslâm ordusu, 4 Temmuz 1187’de, tarihin şahit olduğu en kesin zaferlerden birini kazanarak Haçlıları mağlubiyete uğratmıştı. Taberiye Gölü yakınlarındaki Hıttîn’de gerçekleşen savaşın ardından Akkâ, Kayserya, Nâsıra ve Yâfâ’yı fetheden Salahaddîn, nihayet 2 Ekim günü muzaffer bir kumandan olarak Kudüs’e girmişti. 1099’da başlayan Haçlı işgali böylece sona eriyor, Kudüs yeniden Müslümanların himaye ve hâkimiyetiyle buluşuyordu.

Zaferden sonra Kudüs’te bir süre konaklayan ve şehirde gerekli düzenlemeleri yapmakla ilgilenen Salahaddîn’e, Filistin havalisinde çok sevilen “bâzincâniyye” isimli bir yemek ikram edildi. Pirinç ve sebze karışımıyla yapılan yemeğin ana maddesi patlıcan olduğu için, bu ismi almıştı. Başkomutana ikram edildiğinden, bu defa içeriğine parça et de eklenmişti. Salahaddîn, kendisine ters çevrilmiş bir tencere içinde servis edilen yemeğin hem görünüşünü hem de tadını çok beğenmişti. “Bu ters çevrilmiş (‘maklûbe’) yemeğin adı nedir?” diye sorunca, Kudüslüler onun kullandığı kelimeyi yemeğe isim olarak verdiler. Salahaddîn’e duyulan derin muhabbetin tesiriyle, “bâzincâniyye” artık “maklûbe” olarak anılmaya başladı. Bu hatıradan ötürü, Arap kaynaklarında maklûbenin unvanı “zafer yemeği”dir. Kudüslülerin zihninde, Haçlıların şehirden sökülüp atılmasını çağrıştırır.

Maklûbenin ilk defa, Filistin’in sahil yörelerinde, bulgur ve balık kullanılarak pişirildiği biliniyor. Yemek, Kudüs ve diğer iç mıntakalarda yaygınlaştıktan sonra, bulgurun yanı sıra pirinçle de pişirilmiş, balığın yerini de patlıcan ve diğer sebzeler almış. Et ise, ancak çok önemli kutlamalarda ve törenlerde içeriğe dâhil olmuş. Günümüzde de maklûbe, özellikle Kudüs ve çevresinde “millî yemek” mesabesindedir. Kudüslüler maklûbeyi çeşitli vesilelerle birbirlerine ikram ederken, Özgür Kudüs’ün hayalini kurarlar.

***

Kudüslülerin şuur altında “zafer yemeği” olarak kodlanan maklûbe, 2015’te Kudüslü öğretmen Hanâdî Halavânî tarafından “işgale karşı direniş” yöntemi olarak yeniden sahneye çıkarıldı. Ramazan ayında iftar ve sahurlarda Mescid-i Aksâ’daki Müslümanlara tencere tencere maklûbe ikram eden Halavânî ve arkadaşları, Salahaddîn’in bu muhteşem hatırasını tekrar Müslümanların gündemine taşıdı.

İsrail, önce eylemin siyasî ve tarihî yönünü fark etmedi, ancak maklûbe tencerelerinin ifade ettiği derin mana anlaşılır anlaşılmaz, Halavânî ve arkadaşlarına Mescid-i Aksâ yasağı getirildi. Ancak bu yasak, onları durdurabildi mi? Elbette hayır. Kendilerine “murâbıt” (nöbet tutanlar) adını veren Filistinli hanımlar, bu defa Aksâ’ya giden yollar üzerinde kamp kurdular. Bilhassa Bâbu’s-Silsile önünde maklûbe ikramına başladılar. Onların kendilerinden emin ve mütebessim bir eda ile tencereleri ters çevirip, sebzeli ve etli pilavları etrafa ikram etmeleri, bir süre sonra İsrail askerleri tarafından engellendi. Zor kullanarak, Bâbu’s-Silsile’de de maklûbe ikramını yasakladılar.

Pirinç, patlıcan, sebze ve et karışımı basit bir yemek, işgalcileri deliye döndürmüştü adeta. Derin manası ve hatırlattıkları düşünüldüğünde, deliye dönmekte hiç de haksız sayılmazlardı.

***

Maklûbe, Türkiye’de malum yapılanmayı çağrıştıran bir yemek. Maklûbenin aslında Kudüs’ün kurtuluşunu simgeleyen, bizzat Salahaddîn Eyyûbî’nin isimlendirdiği, Müslümanlara umut ve şuur aşılayan bir “zafer yemeği” olduğundan çoğumuz haberdar değiliz bu sebeple. Maklûbe çalınmış, anlamı değiştirilmiş ve içi boşaltılmış bir İslâmî simge. Malum yapılanma sadece “abilik”, “kardeşlik”, “cemaat”, “himmet” gibi kavramları zedelemekle kalmadı, maklûbeyi de elimizden aldı. Maklûbe bugün artık yalnızca “ihanet”, “darbe”, “samimiyeti istismar” gibi kötülükleri canlandırıyor zihnimizde. Düşününce, bu ne büyük bir kayıptır.

Daha önce de bu köşede
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için Giriş yap veya üye ol.
, hatırlayanlar olacaktır:

İsrail, Hz. Yakub’un lakabını kendisine isim olarak seçmekle, zihinlerimizde bir peygamberin imajını yok etti. İsrail deyince, sadece zulüm akla geliyor, haklı olarak. İsrail’in kendisine bayrak olarak seçtiği altı köşeli yıldızın, Hz. Davud ve Hz. Süleyman tarafından kullanılan mühürler olduğunu da belki çoğumuz bilmiyoruz. Altı köşeli yıldız da, işgalle özdeşleşti çünkü. İsrail sadece Filistin topraklarını işgal etmedi, bize ait sembolleri de işgal ederek bizden koparıp aldı.

Bu çerçeveden bakınca: Maklûbenin malum yapılanmanın ana yemeği olarak seçilmesi, yaygınlaştırılması ve böylece hakiki manasının ve hikâyesinin unutturulması, acaba planlı bir hareket olabilir mi, diye düşünmeden edemiyor insan.
 
Son düzenleme:
Hiç yapmadım tadınıda bilmiyorum fakat "direniş yemegi" olarak sembolleşmesi hoşuma gitti ..

Yapılıp misafirlere ikram edilebilir aslında. Hemde hikayesi anlatılarak farkındalık oluşturulabilir.
 
Bizim ülkede malum cemaatle ilişkili malesef
 
Bizim ülkede malum cemaatle ilişkili malesef

Bu çerçeveden bakınca: Maklûbenin malum yapılanmanın ana yemeği olarak seçilmesi, yaygınlaştırılması ve böylece hakiki manasının ve hikâyesinin unutturulması, acaba planlı bir hareket olabilir mi, diye düşünmeden edemiyor insan.

Yazar da seninle aynı konudan bahsetmiş. Bizde doğrusunu anlatmaya çalışırız :)
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Tema editörü

Ayarlar Renkler

  • Mobil kullanıcılar bu fonksiyonları kullanamaz.

    Alternatif header

    Farklı bir görünüm için alternatif header yapısını kolayca seçebilirsiniz.

    Görünüm Modu Seçimi

    Tam ekran ve dar ekran modları arasında geçiş yapın.

    Izgara Görünümü

    Izgara modu ile içerikleri kolayca inceleyin ve düzenli bir görünüm elde edin.

    Resimli Izgara Modu

    Arka plan görselleriyle içeriğinizi düzenli ve görsel olarak zengin bir şekilde görüntüleyin.

    Yan Paneli Kapat

    Yan paneli gizleyerek daha geniş bir çalışma alanı oluşturun.

    Sabit Yan Panel

    Yan paneli sabitleyerek sürekli erişim sağlayın ve içeriğinizi kolayca yönetin.

    Box görünüm

    Temanızın yanlarına box tarzı bir çerçeve ekleyebilir veya mevcut çerçeveyi kaldırabilirsiniz. 1300px üstü çözünürler için geçerlidir.

    Köşe Yuvarlama Kontrolü

    Köşe yuvarlama efektini açıp kapatarak görünümü dilediğiniz gibi özelleştirin.

  • Renginizi seçin

    Tarzınızı yansıtan rengi belirleyin ve estetik uyumu sağlayın.

Geri