Herkese Merhabalar,
Bu saatte yazıyorum. Çünkü uyku uyuyamıyorum. Yarın, müsaitlik durumunuza göre cevap vereceğinizi bilsem de şimdiden yazmak istedim. Ağlamaktan bir hal oldum. Sinirlerim boşaldı gece gece. Evde bulunduğum süre içerisinde narsistik kişilik bozukluğuna sahip bir anne ve (pasif) "vur ağzına al ekmeğini" tarzı bir babayla yaşıyorum. Annemin evde huzur bırakmaması ve benim de iş beğenmemek, kendimi başkalarına ezdirmemek adına asgari ücretlere çalışmak istememem gibi bir durum varken; herkesin başına gelebilse de ben kedimin ölümüne takmazsam kafayı yiyeceğim.
Uzun vadeli yaşanmışlıklarım dolayısıyla da dümdüz bir hayatım var.
Monoton ve bilgisayar da olmasa kafama sıkar ya da intihar ederdim ki bunu birkaç kez denedim, beceremedim.
Bu durumu, potansiyelimi gerçekleştirmeden ölmek istemememe bağlıyorum.
Bugün, hergün ki gibi her gördüğümde kedilerimi yercesine seven ben, kapıya elimde dört tane patatesli poğaça ile çıktım. Sanki öleceklerini mi sezdim bilmiyorum, bana o kadar tatlıydılar ki... Özellikle küçük yavru kedim havaya kaldırıp severken minicik patilerini dudaklarıma değdiriyordu. Hani aslanımı ağzıma alıp ısırıyorum gibi bir an. Çoğu gün aynı duyguları, aynı davranışları yapıp hissetsem de bugün bambaşkaydı.

Tabii ki akşam olmaya çok az vakit vardı. Hava karardı kararacak. Yemeklerini verdim, sonra aşağı amcamların evinin arkasına giderim hep akşam erik alırım; canım çekti işte ne bileyim. Aldım erikleri, geliyordum; garip bir huzur vardı içimde, iyi hissediyordum. Artık daha da dışarı çıkmayı düşünmüyorum.
Tam evin önünde yol ağzına geliyordum derken yeğenim motosikletini evin yan tarafına park edecek ve hızlı da girmedi. Ama gözleri de açık mıydı kapalı mıydı bilmiyorum. Baktım, "Allah kahretsin" gibi cümleler kurdu. Ben de dalga geçiyorum, "Allahu Ekber" falan diyorum. Hâlâ bilmiyordum kedimi ezdiğini. Sonra "Kediyi ezdim!" deyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Bağırdım ona. Bana, "Vizörüm önce kapalıydı," dedi, beş dakika sonra "Gözlerim açıktı, hiç anlamadım," dedi. Kedimle ilgilenmekten tepki veremedim. O da içimde kaldı. Kediyi bırakıp aşağıya erik almaya gitmemden dolayı sahipsiz gibi kalması da içimde kaldı. Annem yüzünden eve geç gireyim diye erik almak gibi, biraz daha oyalanmak gibi şeyler de yaptığımdan kendime kızıyorum. Ben varken kedilerinin kılına zarar gelmezdi, gelmedi, gelemezdi. Çünkü gözüm gibi bakardım ve hâlâ inanamıyorum.
Ben bu aramızdaki sıcaklığı, sevmeleri, anılarımızı nasıl unutacağım? Bunu neye bağlayacağım? Allah'tan reva mı bu? Bu şekilde kedimi benden alarak Allah'a yakın olmam mı bekleniyor? Buna mı inanmalıyım? Buna asla inanmak istemiyorum. Ben ne yapacağım? Ne güzel dedim ki zaten zor günler geçiriyorum. Kitaplar aldım travmalarla ilgili, hayatıma düzen getireceğim. Bir yandan hedef olan program için uygulamalar satın aldım. Yeni alışkanlıklar edineyim istedim. Üstüne bunlar yaşandı. Bu gerçekten çok sinir bozucu bir durum. Tam üstüne gelmesi tesadüf mü? Neyle sınanıyorum Allah aşkına, bir bilsem?
Bu saatte yazıyorum. Çünkü uyku uyuyamıyorum. Yarın, müsaitlik durumunuza göre cevap vereceğinizi bilsem de şimdiden yazmak istedim. Ağlamaktan bir hal oldum. Sinirlerim boşaldı gece gece. Evde bulunduğum süre içerisinde narsistik kişilik bozukluğuna sahip bir anne ve (pasif) "vur ağzına al ekmeğini" tarzı bir babayla yaşıyorum. Annemin evde huzur bırakmaması ve benim de iş beğenmemek, kendimi başkalarına ezdirmemek adına asgari ücretlere çalışmak istememem gibi bir durum varken; herkesin başına gelebilse de ben kedimin ölümüne takmazsam kafayı yiyeceğim.
Uzun vadeli yaşanmışlıklarım dolayısıyla da dümdüz bir hayatım var.
Monoton ve bilgisayar da olmasa kafama sıkar ya da intihar ederdim ki bunu birkaç kez denedim, beceremedim.
Bu durumu, potansiyelimi gerçekleştirmeden ölmek istemememe bağlıyorum.
Bugün, hergün ki gibi her gördüğümde kedilerimi yercesine seven ben, kapıya elimde dört tane patatesli poğaça ile çıktım. Sanki öleceklerini mi sezdim bilmiyorum, bana o kadar tatlıydılar ki... Özellikle küçük yavru kedim havaya kaldırıp severken minicik patilerini dudaklarıma değdiriyordu. Hani aslanımı ağzıma alıp ısırıyorum gibi bir an. Çoğu gün aynı duyguları, aynı davranışları yapıp hissetsem de bugün bambaşkaydı.

Tabii ki akşam olmaya çok az vakit vardı. Hava karardı kararacak. Yemeklerini verdim, sonra aşağı amcamların evinin arkasına giderim hep akşam erik alırım; canım çekti işte ne bileyim. Aldım erikleri, geliyordum; garip bir huzur vardı içimde, iyi hissediyordum. Artık daha da dışarı çıkmayı düşünmüyorum.
Tam evin önünde yol ağzına geliyordum derken yeğenim motosikletini evin yan tarafına park edecek ve hızlı da girmedi. Ama gözleri de açık mıydı kapalı mıydı bilmiyorum. Baktım, "Allah kahretsin" gibi cümleler kurdu. Ben de dalga geçiyorum, "Allahu Ekber" falan diyorum. Hâlâ bilmiyordum kedimi ezdiğini. Sonra "Kediyi ezdim!" deyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Bağırdım ona. Bana, "Vizörüm önce kapalıydı," dedi, beş dakika sonra "Gözlerim açıktı, hiç anlamadım," dedi. Kedimle ilgilenmekten tepki veremedim. O da içimde kaldı. Kediyi bırakıp aşağıya erik almaya gitmemden dolayı sahipsiz gibi kalması da içimde kaldı. Annem yüzünden eve geç gireyim diye erik almak gibi, biraz daha oyalanmak gibi şeyler de yaptığımdan kendime kızıyorum. Ben varken kedilerinin kılına zarar gelmezdi, gelmedi, gelemezdi. Çünkü gözüm gibi bakardım ve hâlâ inanamıyorum.
Ben bu aramızdaki sıcaklığı, sevmeleri, anılarımızı nasıl unutacağım? Bunu neye bağlayacağım? Allah'tan reva mı bu? Bu şekilde kedimi benden alarak Allah'a yakın olmam mı bekleniyor? Buna mı inanmalıyım? Buna asla inanmak istemiyorum. Ben ne yapacağım? Ne güzel dedim ki zaten zor günler geçiriyorum. Kitaplar aldım travmalarla ilgili, hayatıma düzen getireceğim. Bir yandan hedef olan program için uygulamalar satın aldım. Yeni alışkanlıklar edineyim istedim. Üstüne bunlar yaşandı. Bu gerçekten çok sinir bozucu bir durum. Tam üstüne gelmesi tesadüf mü? Neyle sınanıyorum Allah aşkına, bir bilsem?