Hep bişeyler karalıyoruz değil mi, düne bugüne yarına ait.
Birazda edebi buhranlar karalayalım mı?
Başıma geldikçe; Üzüldüm, kırıldım, ağladım, kabullenemedim, şaşırdım, konduramadım,inanamadım…
Günlerce düşündüm, çıkamadım, baktım geçmiyor… Takılıyor plak gibi… Ne öne yürütüyor , ne geri gidiliyor… Takıldığım yere karşı savaşmayı bırakıp kabul ettiğimde ilerleyebildim ancak…
Kabul ettim “O” öyle,
“Bu” da kırabilir,
“Şu” da yalan söyler ve “bunlar” da kandırabilir…
En sevdiğim beni geri sevmeyebilir,
En gitmez dediğim ardına bakmadan kaçabilir,
En kıymet verdiğim en çok kırabilir,
Yola çıktığım beni yarı yolda bırakabilir…
Ve biliyor musunuz bu senaryolar, Bu oyuncular… tesadüfen oluşmuyor, Her biri titizlikle, zekayla çıkarılıyor önümüze…
Başta hep “neden ben” diye sorarken, Sonra anlamaya başlıyoruz… “Tabii ki ben” demeyi öğreniyoruz…
Elbette ben; çünkü o derse ihtiyacım varmış,
Tabii ki düşmeliydim çünkü tekrar ve tekrar kalkmayı hatta kalkarken yerden bir avuç toprak almayı öğrenmeliydim, Tabii ki terkedilmeliydim yoksa kendimi sevmeyi öğrenemezdim,
Mutlu olmayı “ancak hayatımda birileri olunca” sanmaya devam ederdim yoksa…
Yalanı da ihaneti de görmeliydim, yoksa güvenebileceğim insanların kıymetini bilemezdim…
Ve yolda elim bırakılmasaydı , yalnız da olsa devam etmeyi bilemezdim, Hepimizin yolunun farklı olduğunu anlayamazdım..
Dert sandıklarımın derman olacağını tasavvur bile edemezdim…Hep ama hep kurduğum cümleyi tekrar yazıyorum belki..ve daha iyi nasıl anlatılır inanın bilemiyorum…
Hayat bize olanlardan değil, “bizim için olanlardan” ibaret… Ve hayat yolculuğunun kendisi bir macera, varılacak bir destinasyon yok… Bu yüzden inatla hergün.. .hergün hayata yeniden aşık olacak birşey bulmam…
Sevin… çoksevin..çünkü sevgiye kayıtsız kalabilen bir ruh yok, çünkü sevgi dünyayı daha güzel bir yer kılacak...