Size bilmediğiniz bir şey söylemeye gelmedim. Zaten amacım da bu değil. Öğrenme ve öğretme egomuzdan sıyrılıp her türlü hastalıktan arınmış tertemiz bir ferasetle dertleşmek ve unuttuğumuz en önemli şeyi hatırlatmak istiyorum sadece:
İnsan olmak.
İnsanın en zor yolculuğu, ala-yı iliyyin ile esfel-i safilin arasındakidir. Kişi, dünya seferinde ya "âlâ"ya yükselmek için, ya da "esfel"e düşmek için mücadele eder. Diyeceksiniz ki insan sefil olmak için neyle neden mücadele etsin?
Bu soru burada kalsın. Asıl hatırlatma şuydu:
-İnsan olmak nedir?
Adaleti, bütün politik zırvaların ve çizilmiş sınırların üzerinde tutabilmektir mesela. İnsana insan olduğu için değer verebilmek; kimseyi dininden, renginden, doğduğu coğrafyadan, banka hesabından ötürü üstün ya da aşağı görmemek, kendimiz için arzuladıklarımızı başkaları için de dileyebilmektir. Bize aşılanmaya çalışılan zihni ve kalbi marazlardan inatla kaçınabilmek; ırkçı, bölücü, ayrıştırıcı, söylemlere kulak asmamak, hatta bu cerahat akan kokuşmuş fikirlerin doğurduğu sistemlere cesurca karşı koyabilmektir. "Ama" demeden zalimin karşısında, mazlumun yanında durabilmek, dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa uğrayan herkesle hemhal olabilmektir.
Aşağılık bir işgale net bir duruşla hayır diyebilmektir mesela. Bütün farklılıklara rağmen, insan olmanın bize verdiği yetkiye dayanarak masumlara içtenlikle destek olabilmektir. Fakat bunu Avrupalı ya da "sarı saçlı, mavi gözlü" oldukları için değil, sadece İNSAN oldukları için yapabilmektir. Rengi siyah diye kimseyi potansiyel suçlu olarak görmemek, bir Müslüman öldürülünce ölmeyi hak ediyormuş gibi susmamaktır. İnsanları değil, acıları paylaşmaktır insan olmak.
Eğer bunları yapamıyorsak; kendi iki yüzlü, çıkarcı, önyargılı ve bencil dünyamızda nefretle yaşamaya devam edebilir, karmaşadan beslenen sistemin bir parçası olabilir ve dökülen kanları ellerimize değilse de zihnimize bulaştırarak katillerden olabiliriz...
Ezcümle, insan olmak için yaptığımız her şey, sefil olmak için mücadele ettiğimiz her şeydir.
FK / Hatra
İnsan olmak.
İnsanın en zor yolculuğu, ala-yı iliyyin ile esfel-i safilin arasındakidir. Kişi, dünya seferinde ya "âlâ"ya yükselmek için, ya da "esfel"e düşmek için mücadele eder. Diyeceksiniz ki insan sefil olmak için neyle neden mücadele etsin?
Bu soru burada kalsın. Asıl hatırlatma şuydu:
-İnsan olmak nedir?
Adaleti, bütün politik zırvaların ve çizilmiş sınırların üzerinde tutabilmektir mesela. İnsana insan olduğu için değer verebilmek; kimseyi dininden, renginden, doğduğu coğrafyadan, banka hesabından ötürü üstün ya da aşağı görmemek, kendimiz için arzuladıklarımızı başkaları için de dileyebilmektir. Bize aşılanmaya çalışılan zihni ve kalbi marazlardan inatla kaçınabilmek; ırkçı, bölücü, ayrıştırıcı, söylemlere kulak asmamak, hatta bu cerahat akan kokuşmuş fikirlerin doğurduğu sistemlere cesurca karşı koyabilmektir. "Ama" demeden zalimin karşısında, mazlumun yanında durabilmek, dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa uğrayan herkesle hemhal olabilmektir.
Aşağılık bir işgale net bir duruşla hayır diyebilmektir mesela. Bütün farklılıklara rağmen, insan olmanın bize verdiği yetkiye dayanarak masumlara içtenlikle destek olabilmektir. Fakat bunu Avrupalı ya da "sarı saçlı, mavi gözlü" oldukları için değil, sadece İNSAN oldukları için yapabilmektir. Rengi siyah diye kimseyi potansiyel suçlu olarak görmemek, bir Müslüman öldürülünce ölmeyi hak ediyormuş gibi susmamaktır. İnsanları değil, acıları paylaşmaktır insan olmak.
Eğer bunları yapamıyorsak; kendi iki yüzlü, çıkarcı, önyargılı ve bencil dünyamızda nefretle yaşamaya devam edebilir, karmaşadan beslenen sistemin bir parçası olabilir ve dökülen kanları ellerimize değilse de zihnimize bulaştırarak katillerden olabiliriz...
Ezcümle, insan olmak için yaptığımız her şey, sefil olmak için mücadele ettiğimiz her şeydir.
FK / Hatra
Moderatör tarafında düzenlendi: