Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Hayallerime Mektup

Katılım
3 May 2020
Mesajlar
15,879
Çözümler
12
Tepkime puanı
42,512
Puanları
113
Konum
Avrupa
Web sitesi
forumkalemi.com
Burç
Akrep
İsim
Murat
Cinsiyet
Takım
lIr3ry
Bu Konu bir tür öyküleme / deneme içermektedir.
Konu tamamen hayal dünyamda oluşturduğum bir ütopyadır.
Amaç edebi deneme çalışması yapmak olup gerçeklikle alakası yoktur.
Hayal ürünü olduğunu unutmayınız.
Konuya yorum yada katkıda bulunmayınız.
Katkı yapmak istediğiniz bölümler yada yorumlamak istediğiniz yerleri alıntılama yaparak karalama defterine beni etiketleyerek yapınız...

Bismillah deyip başlayalım...
 
Hayatta en zor şey başlamak.
Belkide bu yüzden herşeyimiz yarım yamalak. Nereden başlayacağımızı ve nerede keseceğimizi bilemediğimiz için. Bende nereden başlacağımı pek kestiremedim.
Belkide en doğrusu görmeye başladığım yerden başlamak.
İnsan görmeye nereden başlar?
Doğarken mi? Yürürken mi? Bocalarken mi? yoksa benliğini bulurken mi?
Bilinmezlikler girdabında bir savruluş sezimliyorsanız, başlangıcı bulmuşsunuz demektir.

Hatırlıyor musun?
Arabanın dikiz aynasında bana bakışlarını...
Yo yo belkide bir seraptı, Akdenizin o beyin yakan güneşi belkide benle oyun oynuyordu. Yoksa sadece hayal mi yada rüyamıydı. Oradaydın! Akdenizin sıcak güneşinde ayı yararcasına bakan o zeytin gözlerinle yüreğimi parçalıyordun. Belkide hayal meyal bir resimden ibaretti...
Bu senle sanki ilk karşılaşmamız belkide ilk göz göze gelmemizdi. Seni alımlı kılan arabamıydı, ayna mı, yoksa gördüğüm serap mı?
Ve o gün başladı senle yolculuğumuz. Kısaydı ama bir ömre sığacak kadar uzun...
Bakışların okadar çok şey anlatıyordu ki, özlem, hasret, bunalmışlık, yorgunluk, tedirginlik, tereddüt her biri ayrı bir gşrdaba yolculuktu, bunuda başka mektuba saklayayım.

Bu arada sana isim bulmalıyım...
İtiraf etmeliyim ki isim bulmakta okadar başarılı değilim. Belkide kopya çekmeliyim. Belkide rüyamda sen kulaklarıma fısıldamalısın!

Seninle hep...
 
Günlerden Hayal...

Yazmak insanı rahatlatıyor mu, bunaltıyor mu bilmiyorum ama beni dizginliyor. Yüksek sesle bağırmak çağırmak istediğim herşeye karşı...
Kelimeler ses dalgalarını aşıp geçiyor aslında, anlayabilene.. Lakin bunu anlayabilecek insan pek kaldımı doğrusu bilmiyorum.
Bağırmak istiyorum, tiz sesimle arşı inletmek, lakin sensin beni dizginleyen. Sana yazmak, seni yazmak...
Arabanın dikiz aynasından demiştik değil mi? Gözlerin hayat dolu cıvıl cıvıl bakarken yüreğin durgun, hayatın yükü sırtında bir yıldız gibiydi, kayıp gidecekmişçesine.
Yollara camdan, bana dikiz aynasından bakıyordun. Dünyaya farklı bakmak gibi. Çünkü aynalar farklıdır. Olduğu gibi gösterirler herşeyi. Değiştirmeden, eklemeden, eklemlenmeden...
Ogün o aynaydı seni bana bırakan. Elinde makinan çektiğin kişi bendim, gözlerinin en derin noktasından. Senle anlam buluyordu herşey, çünkü içinde bende vardım, göğsünde atan kalp, aldığın nefes, damarlarındaki kan..

Dönelim sana,
İsim buldum sana, Handan diyeceğim sana.
Handan...
Yarınlara umut olsun diye.
Belki hayal ettiğim gibi papatyalar tarlasında sonsuzluğa koşarız.
Avucun avuçlarımda, ortak hayallere...
 
Sana...

Hatırlıyormusun!
Papatya tarlasında senle özgürlüğe koştuğumuzu...
Gök açık, tek bulut yoktu etrafta. Her şey olanca çıplaklığıyla şahitlik ediyordu ellerinin ellerimde oluşuna.
Ellerin pamuk gibi yumuşak, narin ve tizdi, anlamsız bir titreme vardı. Avuç içlerin terliyor, yüzünde utangaç ama masumane tatlı bir tebessüm.
Papatyaların güzelliği güneşle beraber tenini parlatıyırdu...

Gökyüzü ayna misali sanki seni yansıtıyor heryere. Nereye kafamı çevirsem senmiydin yoksa nerde olsan kafam o yönemi dönüyor kestiremiyorum...
Avuçların avuçlarımı sımsıkı sarmış, gözlerin ötelere bakıyordu, ötelere daha ötelere...
Yarınlara dair bişeyler dökülecekti dudaklarından, her halinden belliydi. Çünkü avuç içlerin daha çok terlemeye, titremelerin artmaya, kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı;
"Beyin, beyin, beyin... Sense ten' e önem veriyorsun"
Bunlar dökülürken dudaklarından, daha sıkı tutuyorsun elimi...
Masmavi gk şahitlik ediyordu, yemyeşil dağlar, papatya ile örtülmiş vadi, şarıl şarıl su sesleri ve tabiatla bir olmuş kuş cıvıltıları. Belkide bu bir orkestraydı...
Gözlerimin içine uzun uzun baktın ve yine ötelere daldın;
- William (derin bir sessizlik)
-Handan (Yürekten bir ses ve yerini derin bir sessizliğe bırakır. )
-William biliyorsun değil mi? Senle hiç bir zaman evlenmeyeceğim...

.....
Bana...
 
Bize...

- Ben öyle uçsuz bucaksız hayaller kuran biri değilim ki! Zamansız kayboluşları olan, hüznü sinesinde barındıran, geleceğe dair umutları olan hiç olmadım. Ben anı doya doya yaşamayı bilen, anın tadını çıkaran, elindekinin kıymetini bilen, bencil olmayan, yarınlara boş hayallerle yatırım yapmayan Williamım. Yarınlar seni bana getirecekse varsın getirsin. Bugün, ati için ne dediğine değil, şuan benle ne yaşadığına bakıyorum... Değişmez dediğimiz, neler değişti. Yapmayız dediğimiz neler neler yaptık...

Handan gözlerini williama uzun uzun dikti...
O an Williamın onun dudaklarına baktığını farkettim ve dudağındaki izin hikayesini anlatacağı aklına geldi.

- Uzun zaman önce ben çocukken diye başlayan cümleler döküldü handanın dudaklarından...
( Handanın teni ile alakalı her şey William için kendisi için özel olduğunu düşündüğü için bize anlatmamaktadır.)

William gözlerinde biriken damlalarla Handanın sözlerini bitirmesini bekler, o konuştukça gökyüzü kararır, etraf williama görünmez olur. Her yer canlılığını kaybeder. William gündüz içinde karanlık geceyi yaşar adeta...

Handan bunu farkedince uzun uzun sarılır William'a.
Willamın zihninde deli sorular oluşur! (zihin dünyasında mırıldanır kendi kendine) ;
- Zeytin gözlüm bazen yüreğimin en derin yerinde, kalbimin en ucra köşelerine taht kurar, bana benden bile yakın oluverirsin. Bazende bir yabancı gibi soğuk, kutuplar gibi buz yığını kesilirsin. Nezaman dinecek bu gelgitler. Nezaman yeniden anlam bulacak ve sadece ikimiz olacağız bu yürek dünyasında... Birgün mutlaka çocuklarımızla burada yeniden bu hayale dalacam...

Ve elleri ellerimde yeniden yürümeye başladık papatya tarlasında...

Yarınlara...
 
Çok uzun zaman olmuş...
Üzerine yazmayalı, oysa kaleme almaya başladığımda uzun zaman yazacağım dediğim bir hikaye bir serüvendi.
Madem başladım kaldığım yerden farklı bir paradigma ile devam edeyim belki ileride bir kitaba dönüşür.

Ama William artık çözmüştür handanı, ve hikayeye farklı bir paradigma ile yeniden başlamak ister.

Yarın ola hayrola der ve Kalemi elinden bırakır.



Ne William bir sondur ne Handan bir başlangıç...
 
Hayat bazen öyle bir akar ki, hikayenin başındamısınız, sonunda mı bir türlü kestiremezssiniz. İşte William ve Handanın hikayesi de buna benzer. Uzaktan uzağa, neden ve niçin diyerek devam eden içsel kavgalarla. Son görüşmeleriydi papatya tarlasında el ele tutuşarak koşturmaları. Belkide sondan önceki en sondu. Lakin William hayata farklı bakıyordu. Yürekten sevmenin ne olduğunu biliyor ve sabırla o günü bekliyordu. Aslında handanı tanıyordu. Handan her nekadar kendini ele vermek istemesede William herşeyin farkındaydı. Anlatamadıklarının da...

William o gece çok düşünceliydi, gözleri derine akıyor, yüreğinde ise binlerce cevapsız sorular...
Nedenler, niçinler, nasıllar havada uçuşuyor, bir çok şeye anlam vermekte de zorlanıyordu. Ve oturup yazmaya içini dökmeye karar vermişti...

Denemenin bundan sonraki yazıları Handandan bağımsız olarak Williamın Handana karşı yaşadığı iç sesi, yeni bir dünyayı okuyacağız.
 
William gecenin zifiri karanlığını yaran özlem ve duygularını perşümanlara dökmeye başlayalı daha bir kaç gün olmuş, kalem cümlelerinin ihtilamından dize gelmişti. Ne mavi gök ne kara yer Willamın duygularına tercüman olamıyordu.

Handan la geçirdiği zamanlar hayatımın en anlamlı zamnalarıydı.
Ne gözlerinin keskinliği nede nede tenin sıcaklığı hala Williamı terk etmemişti;

Sanaydı belki anlamsız sitemlerim, ama yanlız sanaydı bitmek bilmeyen sevgim.
Senle anlam bulunca hayat, yeniden doğuyor gibiydi herşey...
Senle büyüyordu herşey...
 
Aslında herşey senle başladı, yeniden bakmak, yeniden görmek, yeniden hayata gelmek gibiydi, belkide bir rüya. Herşey senle anlam buluyordu.
Hatırlıyormusun tatile gidiyorsun sen, arabanın dikiz aynasından en masum ve içten tebessümünle yüreğime kuş olarak konmuş sıcak bir yuva yapmıştın bize. Ben o yuvayı hep sıcacık tuttum, bir gün dönersin diye. Çünkü tanıyordum seni, sana verilen değeri bir kenara atacak insan değildin sen. Samimi içten insanları sadece sen özlemedin ki...

Yol ayandır, yolculuk ise baki...
Ne yolcu biter ne yol, önemli olan nerde değil kiminle yürüdüğündür.

Seni yazmak istiyor mürekkep, seni çizmektir kalemin tek derdi. Çünkü sen Hayatımdaki en değerli şeysin. Benden ırak olsanda...
 
Son düzenleme:
Williamı derin bir sessizlik kaplamıştı, uzun zamandır. Artık çok daha yorgundu. Değişen sadece dünyası değil duygularıydıda da. Eskiden özlemini duyduğu şeylere pek benzemiyordu Handanı özlemek.

O kırlarda handanla gezen yüreği şimdilerde sadece özleme, sevgiye, samimiyete, daha doğrusu handanın varlığına açtı. Mürrekebini damlatmak istiyordu artık kalkmayı bilmediği çalışma masasının başında. Artık bir o bşrde Kalemi vardı ve birde o'nun birgün döneceği umudu.

Umut insanın yaşam kaynağı değilmi diyordu hep, umudun kadar varsın yada anlaşılabildiğin kadar.

Belkide sessizliklerimizdi bizi en çok yoran yada çıkmazlarımız. William artık çok daha yorgudu. Vücudu kendisine ağır gelen bir ruh gibi. Ama bir yanı cennet bahçesiydi Handanı umutla bekleyen....
 
William sabahın erken saatlerinde gecenin uykusuzluğu ile uyanmış pencereden dışarıyı, beklediği özlemine hasretine düş kuruyordu...
Dünden beri kalbi sıkışıyor nefesi daralıyordu, o yoktu, dünyasından ırak benliğinden yoksun...
Gel nolur dedi mırıldanarak, tüm hasretini tüm özlemini tekbir cümlede toparlarcasına, korkarak ve ürkekçe...

Ve tiz bir çığlık oldu çektiği acı, dökülüverdi dudaklarından 'çok özledim'... Titreyen sesi değil yüreğiydi...
 
Günler haftaları, haftalar ayları kovalarken buldu William...
Handansız geçen yığınla zaman, milyarlarca saniye, uçsuz bucaksız saliseler....
Yanıbaşında nefes alıyor, görüyor ama kelam edemiyordu. Herkesin sandığı kadar sert ve gaddar değildi William.
Çok narin ince bir ben vardı içinde, onu o yapan, sevdiği incinmesin üzülmesin diye hep uzaktan bakan, bakılmasına göz yuman.

Yine hüzün çökmüştü bedenine, saçları artık daha beyzalaşıyordu, Handan'dan uzak olmak ağır geliyordu. Belkide hikayenin bilinen sonunu hep bildiği için susuyordu...

Doğru ya herzaman herkes haklı, kimse gerçekle yüzleşmeye cesaret bile edemiyordu.

Ve artık yazma zamanıydı...
Herkes gider, kimse anlayamaz
Ama Handan hep vardır, ve hep anlar diyerek kalemini kenara bırakır William...

Dudaklarından dökülen tek cümle "Seni çok seviyorum"…..
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri