Konuya bir hatırlatma yaparak doğrudan gireceğim: Zihin dünyamıza çekilen sınırlar, kodlanan şemalar, ezberlere hapsolmuş fikirler ve Makyevelist siyasi palavralar; tıpkı mavi ışığa uçan sinekler gibi gücün manyetik alanına çekilmemize ve iğrenç bir şekilde kontrol edilmemize sebep oluyor.
Anlayamadığımız ya da anlamak istemediğimiz şey; birileri öyle istediği için yazılan-çizilen bütün sınırların, şemaların, ideolojilerin üzerinde mutlak "İNSAN"ın var olduğu... Bunun "ama"sı filan yok; lakin bizler, "dünyayı ehlileştirmek" isteyen tanrı rolüne soyunmuşların boyunduruğu altına girmeye gönüllüyüz gibi görünüyor.
İNSANLAR ÖLÜYOR; birileri tarihi yalanlarla, birileri siyasi tepkilerle birileri ırkçı-faşist söylemlerle rahatça "ölsünler" diyor. Etrafa parmak sallayıp dünyayı istediği gibi hizaya getirmeye çalışanların uşaklığını yapmaktan sanki haz alıyorlar. Düşündükçe kahroluyorum ve içimden taşanları var gücümle haykırmak istiyorum. Zira Sait Faik'in de dediği gibi yazmasam delireceğim...
İNSANLAR ÖLÜYOR diyorum! Sadece çocuklar değil, kadın-erkek bir halk katlediliyor, "Onların suçu, niye savaşıyorlar?" diyorsunuz. Suriyeliler için de, "Neden savaştan kaçıyorlar?" demiştiniz. Kendi sorumluluklarınızı bilmeden, umurunuzda bile olmayan bir halka nasıl sorumluluk yükleme haddini kendinizde bulabiliyorsunuz? Af edersiniz, siz savaşı bilgisayar oyunlarından ya da ana akım sinemanın ucuz propagandalarından mı öğreniyorsunuz?
Ya hu size ne oluyor da dünyanın bir yerinde 70 yıldan beri insanlar öldürülürken rahat koltuklarınıza yerleşip geviş getirerek ve göbeğinizi kaşıyarak ahkam kesebiliyor, sizi alkışlamayanlara da küstahça cahil diyebiliyorsunuz? Size bu hakkı kim verdi de insanları kategorize edebiliyor, ırklarına göre ayırabiliyor ve zihninizi, harita sınırlarına hapsedebiliyorsunuz? Gerçekten siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz? Nasıl bir hastalığın pençesindesiniz ya da daha kötüsü nasıl bir hastalıksınız? Dünyaya efendi olmaya gelmediğinizi ne zaman anlayacak, taht kurduğunuz "ben" merkezinden bakmayı ne zaman terk edeceksiniz?
Son olarak Müslümanlara özel bir hatırlatma yapayım: Mahşer günü ırkımızın, tarihimizin, ülke politikamızın değil, bir Müslüman fert olarak yapıp etmelerimizin, kimliğimizin, duruşumuzun hesabını vereceğiz. Gündemimizi belirlerken bizi dünyevileştirecek konulara temkinli yaklaşmalı; sonsuzluğumuzu, zihnimize ve kalbimize enjekte edilen dünyevi düsturların şekillendirmesine müsaade etmemeliyiz. Saygılarımla…
Anlayamadığımız ya da anlamak istemediğimiz şey; birileri öyle istediği için yazılan-çizilen bütün sınırların, şemaların, ideolojilerin üzerinde mutlak "İNSAN"ın var olduğu... Bunun "ama"sı filan yok; lakin bizler, "dünyayı ehlileştirmek" isteyen tanrı rolüne soyunmuşların boyunduruğu altına girmeye gönüllüyüz gibi görünüyor.
İNSANLAR ÖLÜYOR; birileri tarihi yalanlarla, birileri siyasi tepkilerle birileri ırkçı-faşist söylemlerle rahatça "ölsünler" diyor. Etrafa parmak sallayıp dünyayı istediği gibi hizaya getirmeye çalışanların uşaklığını yapmaktan sanki haz alıyorlar. Düşündükçe kahroluyorum ve içimden taşanları var gücümle haykırmak istiyorum. Zira Sait Faik'in de dediği gibi yazmasam delireceğim...
İNSANLAR ÖLÜYOR diyorum! Sadece çocuklar değil, kadın-erkek bir halk katlediliyor, "Onların suçu, niye savaşıyorlar?" diyorsunuz. Suriyeliler için de, "Neden savaştan kaçıyorlar?" demiştiniz. Kendi sorumluluklarınızı bilmeden, umurunuzda bile olmayan bir halka nasıl sorumluluk yükleme haddini kendinizde bulabiliyorsunuz? Af edersiniz, siz savaşı bilgisayar oyunlarından ya da ana akım sinemanın ucuz propagandalarından mı öğreniyorsunuz?
Ya hu size ne oluyor da dünyanın bir yerinde 70 yıldan beri insanlar öldürülürken rahat koltuklarınıza yerleşip geviş getirerek ve göbeğinizi kaşıyarak ahkam kesebiliyor, sizi alkışlamayanlara da küstahça cahil diyebiliyorsunuz? Size bu hakkı kim verdi de insanları kategorize edebiliyor, ırklarına göre ayırabiliyor ve zihninizi, harita sınırlarına hapsedebiliyorsunuz? Gerçekten siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz? Nasıl bir hastalığın pençesindesiniz ya da daha kötüsü nasıl bir hastalıksınız? Dünyaya efendi olmaya gelmediğinizi ne zaman anlayacak, taht kurduğunuz "ben" merkezinden bakmayı ne zaman terk edeceksiniz?
Son olarak Müslümanlara özel bir hatırlatma yapayım: Mahşer günü ırkımızın, tarihimizin, ülke politikamızın değil, bir Müslüman fert olarak yapıp etmelerimizin, kimliğimizin, duruşumuzun hesabını vereceğiz. Gündemimizi belirlerken bizi dünyevileştirecek konulara temkinli yaklaşmalı; sonsuzluğumuzu, zihnimize ve kalbimize enjekte edilen dünyevi düsturların şekillendirmesine müsaade etmemeliyiz. Saygılarımla…