Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Kusur ve utanılacak şey. Her kim bir müslüman kardeşinin ayblarını, kusurlarını, kimsenin görmesini ve işitmesini istemediği şeylerini örterse, Allahü teâlâ da kıyâmet gününde onun ayblarını örter. Her kim müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse, Allahü teâlâ da onun ayblarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır ve bu sûretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayblarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
İnsanların ayblarını görme. İnsanların ayblarını gören onların hedefi olur. (Câfer-i Sâdık)
Kendisinde gördüğün bir aybdan dolayı, müslüman kardeşini kötüleme. Olur ki, aynı hataya sen de düşersin ve ondan da kötü olursun. (Ebû Câfer bin Sinân)
Bir kimse satın aldığı bir malda ayb bulsa, tam fiyatı ile almakta veya red etmekte muhayyerdir, serbesttir (alış verişten vaz geçebilir). (İbn-i Âbidîn)
Nîmetlerimin kıymetlerini bilir, emrettiğim gibi kullanırsanız, onları artırırım. Kıymetlerini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azâb ederim.
(İbrâhim sûresi: 7)
Allahü teâlânın, bir kuluna rahmet etmiyeceğine, ona gadab ve azâb edeceğine alâmet, dünyâya ve âhirete faydası olmayan şeylerle meşgûl olması, zamanlarını lüzumsuz şeylerle öldürmesidir... (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî)
Yâ Rabbî! Bizi gadabınla öldürme, azâbınla helâk etme ve bundan önce bize âfiyet ihsân eyle. (Hadîs-i şerîf-Mir'ât-ı Kâinât)
Lâ ilâhe illallah diyenler, dünyâyı dinden üstün tutmadıkça, Allahü teâlânın gadabından, azâbından kurtulurlar. Dîni bırakıp, dünyâya sarılırlarsa, bu kelime-i tevhîdi
söyleyince, Allahü teâlâ onlara, yalan söylüyorsunuz! buyurur. (Hadîs-i şerîf-Kimyâ-i Seâdet)
Nasîhatların başı şudur ki: İslâmiyet'in sâhibi olan Peygamber efendimize uymak lâzımdır.
Allahü teâlânın, bir kuluna rahmet etmiyeceğine, ona gazâb ve azab edeceğine alâmet, dünyâya ve âhirete fâidesi dokunmayan şeylerle meşgul olması, zamanlarını lüzumsuz şeylerle öldürmesidir. Bir kimse, ömründen bir saati Allahü teâlânın beğenmediği bir şeyde geçirirse, ne kadar çok pişman olsa yeridir. (İmâm-ı Gazâlî)
1. Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her zaman izzet ve şeref sâhibi. Gâlib, benzeri olmayan, büyük ve küçük her şeyin O'na şiddetle ihtiyâcı olan.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Bir kimse kırk gün ve her gün de kırk kerre el-Azîz ismi şerîfini söylerse Allahü teâlâ ona yardım eder ve onu üstün kılar. Mahlûkattan hiç birine muhtaç olmaz.
(Yûsuf Nebhânî)
2- Kıymetli, şerefli, üstün.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde buyuruyor ki:
Ey Muhammed! De ki: Ey mülkün sâhibi olan Allah'ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın. Dilediğini azîz kılar, dilediğini alçaltırsın. Hayır (iyilik) yalnız senin elindedir. Doğrusu Sen her şeye kâdirsin. (Âl-i İmrân sûresi: 26)
Biz zelîl bir kavim idik. Allahü teâlâ bizi İslâm ile azîz eyledi. İzzeti, Allahü teâlânın bizi azîz ettiği şeyden (İslâmiyet'ten) başkasında ararsak, Allahü teâlâ bizi eskisinden zelîl eder (alçaltır). (Hazret-i Ömer)
Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yerine getirirseniz azîz, getirmezseniz rezîl olursunuz. Allahü teâlânın azîz ettiği kimseyi kimse küçültemez. (Ali Rızâ)
Allahü teâlâ bir kimseyi azîz etmek isterse, ona günah işletmez, küçük günahlarını
saymaz, affeder. Onu Cennet'ine kor. Cemâl-i ilâhîsini görmesini nasib eder. (Abdülhakîm
Arvâsî)
Üç şey vardır ki müslümanları çok azîz eder: 1) Kendisine zulüm edeni affetmek, 2) Kendisine bir şey vermeyene vermek, iyilikte bulunmak, 3) Kendisini aramayanları arayıp, hallerini sormak. (Ca'fer-i Sâdık)
Dünyâda azîz, âhirette kurtulmak istiyen, diline sâhib olsun. (Ca'fer-i Sâdık)
1. Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her zaman izzet ve şeref sâhibi. Gâlib, benzeri olmayan, büyük ve küçük her şeyin O'na şiddetle ihtiyâcı olan.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Bir kimse kırk gün ve her gün de kırk kerre el-Azîz ismi şerîfini söylerse Allahü teâlâ ona yardım eder ve onu üstün kılar. Mahlûkattan hiç birine muhtaç olmaz.
(Yûsuf Nebhânî)
2- Kıymetli, şerefli, üstün.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde buyuruyor ki:
Ey Muhammed! De ki: Ey mülkün sâhibi olan Allah'ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın. Dilediğini azîz kılar, dilediğini alçaltırsın. Hayır (iyilik) yalnız senin elindedir. Doğrusu Sen her şeye kâdirsin. (Âl-i İmrân sûresi: 26)
Biz zelîl bir kavim idik. Allahü teâlâ bizi İslâm ile azîz eyledi. İzzeti, Allahü teâlânın bizi azîz ettiği şeyden (İslâmiyet'ten) başkasında ararsak, Allahü teâlâ bizi eskisinden zelîl eder (alçaltır). (Hazret-i Ömer)
Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yerine getirirseniz azîz, getirmezseniz rezîl olursunuz. Allahü teâlânın azîz ettiği kimseyi kimse küçültemez. (Ali Rızâ)
Allahü teâlâ bir kimseyi azîz etmek isterse, ona günah işletmez, küçük günahlarını
saymaz, affeder. Onu Cennet'ine kor. Cemâl-i ilâhîsini görmesini nasib eder. (Abdülhakîm
Arvâsî)
Üç şey vardır ki müslümanları çok azîz eder: 1) Kendisine zulüm edeni affetmek, 2) Kendisine bir şey vermeyene vermek, iyilikte bulunmak, 3) Kendisini aramayanları arayıp, hallerini sormak. (Ca'fer-i Sâdık)
Dünyâda azîz, âhirette kurtulmak istiyen, diline sâhib olsun. (Ca'fer-i Sâdık)
Kalbde devamlı kalan ve yapmaya kesin kararlı olunan düşünce, kasd, niyet, karar verme.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
İşlerinde Eshâbın ile meşveret et. Onlara danış. Bundan sonra bir işe azmettiğin zaman, Allahü teâlâya tevekkül et, O'na güven. (Âl-i İmrân sûresi: 159)
Tövbe; haram işledikten sonra, pişmân olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azm etmektir. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
İnsan haram işlemeyi kalbinden geçirir, azm ederse, sonra da Allah'tan korkarak yapmazsa, günâh yazılmaz. Haram işleyince bir günah yazılır.
(Hadîs-i şerîf-Berîka)
Tövbenin kabul edilmesi için dört şart lâzımdır: 1) Günahı için istiğfârda bulunmak, 2) İşlediği günâhı terk etmek ve pişmân olmak, 3) Bu günâhı tekrar işlememeye azm etmek, 4) Günâh işlemeye sevk eden şeylerden uzaklaşmak. (Ahmed Nâmık-ı Câmî)
Allahü teâlânın ismi söyleyince, işitince ve yazınca "O, Azîz ve Celîldir (yücedir)" mânâsına söylenilen ve yazılan saygı ifâdesi.
Allahü teâlânın ism-i şerîfini söyleyince, işitince, yazınca (Sübhânellah), (Tebârekallah), (Celle-celâlüh), (Azze-ismüh), (Celle-kudretuh) veya (teâlâ) gibi ta'zîm (hürmet ve saygı) ifâdelerinden birini söylemek, yazmak; birincisinde vâcib, lâzım, tekrârında ise müstehabdır, iyidir. (Allah buyurdu ki...) veya (Allah teâlâ buyurdu ki...) dememeli, (Allahü teâlâ buyurdu ki...) demelidir. Bunun gibi, yalnız (Kur'ân) dememeli, dâimâ (Kur'ân-ı kerîm) demelidir.(Kerderî, Birgivî ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Kulluk makamı. Evliyâlığın en yüksek makâmı, derecesi. İyilikleri Allahü teâlâdan bilip kendinden bilmemek.
Allahü teâlânın lütf ve ihsânı ile Abdiyyet derecesine ulaşmak istiyen kimsenin, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve selleme tam olarak uyması lâzımdır. Bu yüce zirveye o yüce peygambere tam uymakla kavuşulur. Bu, Allahü teâlânın bir lütfu olup, onu dilediğine ihsân eder. (İmâm-ı Rabbânî)
Kur'ân-ı kerîmin sekseninci sûresi. Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi). Kırk iki âyet-i kerîmedir. Birinci âyet-i kerîmede yüzçevirdi, iltifat etmedi mânâsına olan Abese lafzı sûreye isim olmuştur. Sûrede, Kur'ân-ı kerîmin Allahü teâlâ tarafından bir mev'ize (nasihat, öğüt) olduğu bildirilmekte, Cenâb-ı Hakk'ın kudret ve azametine (büyüklüğüne) deliller getirilmekte, kıyâmet gününün dehşetli vaziyeti, o gün iyilerin ve kötülerin halleri ve daha başka hususlar anlatılmaktadır.
Abese sûresinde meâlen buyruldu ki:
O gün (kıyâmet günü) kişi kardeşinden, anasından, babasından, hanımından ve oğullarından kaçar. O gün onlardan herkesin kendine yeter bir işi vardır. (Herkes kendi derdiyle meşgul olur. Başkasını düşünemez.) O gün yüzler vardır (dünyâda iken yaptığı gece ibâdetleri veya aldığı abdestler sebebiyle) parıl parıl parlayıcıdır. (Gördükleri nîmetler sebebiyle) gülücüdür, sevinicidir.(Bunlar mü'minlerdir.) O gün yüzler de vardır, üzerlerini toz toprak bürümüştür. Onu (da) bir zulmet, karanlık ve siyahlık kaplar. İşte bunlar kâfirler, fâcirlerdir. (Âyet: 34-42)
Yaşlı bir kadın Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve selleme geldi. Resûl-i ekrem; "Acûze Cennet'e giremez!" buyurdu. Bunun üzerine kadın ağlamaya başladı. Bunu görenPeygamber efendimiz; "Sen o gün yaşlı değil, genç olursun" buyurdu ve gönlünü aldı. (İhyâu ulûmiddîn)
Kızların, kadınların, acûzelerin beş vakit namaz, Cumâ, bayram namazları ve va'z dinlemek için câmiye gitmeleri câiz değildir. (İbn-i Âbidîn)
Her işte hakkı gözetme ve orta yolu tutma. Haklıya hakkını verme. Haksızlıktan sakınma. Zulmün zıddı, kânun önünde eşitlik.Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:
Ey îmân edenler! Bir millete olan öfkeniz, sizi adâletten alıkoymasın. Âdil olunuz!(Mâide sûresi: 8)
Muhakkak ki Allahü teâlâ adâleti, ihsânı (iyilik yapmayı) ve akrabâya muhtac oldukları şeyleri vermeyi emreder... (Nahl sûresi: 90)
Hak ve adâlet üzere bir gün hâkimlik yapmağı, bir sene devâmlı gazâ etmekten daha çok severim.(Hadîs-i şerîf-Taberânî)
Bir saat adâlet ile idârecilik yapmak, altmış sene nâfile ibâdet yapmaktan daha iyidir. (Hadîs-i şerîf-İslâm Ahlâkı)
Adâlet mülkün temelidir. (Hazret-i Ömer)
Adâlet üç kısımdır: a) Allahü teâlâya kulluk etmek. Bunda sâhibinin hakkını gözetmek vardır. Her insanın yaradanına karşı borçlu olduğu bu kulluk vazîfesini yerine getirmesi vâcibdir. b) İnsanların hakkını gözetmek. c) Vefât eden geçmişlerin hakkını gözetmek yâni onların borçlarını ödemek ve vasiyetlerini yerine getirmek. (Kınalızâde Ali Efendi)