Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Dini Terimler Sözlüğü 12 İ Harfi

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
]İcâzet-i Mutlaka nedir? ne demektir?[/h]

Çeşitli ilimlerde üstâdın (hocanın) talebesine yetiştiğine ve başkalarını da yetiştirebileceğine dâir verdiği izin veya bu izni ifâde eden belge, diploma.


Hâce Bâki-billâh kuddise sirruh, İmâm-ı Rabbânî'yi icâzet-i mutlaka ile Serhend şehrine gönderirken, kendisi makâmından çekilip, bütün talebesinin, hattâ kendi oğullarının terbiyesini ve yetişmesini ona havâle etti ve; "Ahmed, bizim gibi binlerce yıldızı örten bir güneştir. Bu ümmette onun gibi ancak iki üç tâne vardır. Şimdi ise gök kubbe altında onun gibisi yoktur" buyurdu. (Muhammed Mazhâr)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
İCMÂ' nedir? ne demektir?[/h]


1. Edille-i şer'iyyenin (din bilgilerinin elde edildiği delîllerin, kaynakların) üçüncüsü. Bir asırda yaşayan müctehid denilen derin âlimlerin bir mes'elenin hükmünde birleşmeleri, ictihadlarının birbirine uygun olması.


Hicrî dördüncü asırdan sonra mutlak müctehîd yetişmediği için icmâ' da kalmamıştır. Bu sebeble icmâ' denilince Eshâb-ı kirâmın (Peygamber efendimizin arkadaşlarının), Tâbiîn'in (Eshâb-ı kirâmı gören büyüklerin) ve Tebe-i tâbiînin (Tâbiîn'i görenlerin) icmâ'ı anlaşılır. (İbn-i Âbidîn)


Bir şeyi Eshâb-ı kirâm icmâ' ile bildirmedi ise, Tâbiîn'in sözbirliği bu şey için icmâ' olur. Tâbiîn de bu şeyi icmâ' ile bildirmedi ise, Tebe-i tâbiînin sözbirliği bu şey için icmâ' olur. Çünkü bu üç asrın âlimleri yâni müctehidleri hadîs-i şerîf ile övülmüştür. Bunlara selef-i sâlihîn denilir. (İbn-i Âbidîn)


Dinde zarûrî olan yâni câhillerin de bildikleri icmâ' bilgilerine inanmayan kimsenin îmânı gider. (İbn-i Âbidîn)


2. Beş vakit namazın farz oluşu, zinânın haram oluşu gibi ictihâd lâzım olmayan ve dinde açıkça bildirilen şeyleri âlim olan, olmayan her müslümanın bilmesi, böyle olduklarında sözbirliği yapmaları.


Zarûriyyât-ı dîniyyeden yâni dînin temel bilgilerinden olup, her müslümanın mutlak bilmesi lâzım olan bilgilerde müctehid olmayanların icmâ'ı da mûteberdir. Ancak bu, onların icmâ'ı olmazsa, bu hükümler sâbit olmaz demek değildir. Bu kısım icmâ', üzerinde icmâ'yapılan husûsun her müslüman tarafından bilindiğini, bu sebeple her müslümanın bunları bilip öğrenmesinin lâzım olduğunu, bilmiyerek de olsa bunları yerine getirmemenin câiz olmadığını ifâde içindir. (Molla Hüsrev, Serahsî, Hâdimî)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
İCTİBÂ nedir? ne demektir?[/h]

Seçmek, seçilmek. Evliyâlıkta, vâsıtanın, aracının şart olmadığı cezbe (çekilme) ile ilerleme.
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
İCTİHÂD nedir? ne demektir?[/h]

İnsan gücünün yettiği kadar zahmet çekerek, çalışma. Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmemiş olan işlerin hükümlerini açıkça bildirilenlere benzeterek meydana çıkarma. (Bkz. Müctehid)


Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, hazret-i Muâz bin Cebel'i, Yemen'e hâkim olarak gönderirken; "Orada nasıl hüküm edeceksin?" buyurunca; "Allahü teâlânın kitâbı ile" dedi. "Allah'ın kitâbında bulamazsan?" buyurdu. "Allah'ın Resûlünün sünneti ile" dedi. "Resûlullah'ın sünnetinde de bulamazsan?" buyurunca; "İctihâd ederek, anladığımla" dedi. Resûlullah efendimiz, mübârek elini Muâz'ın göğsüne koyup; "Elhamdülillah! Allahü teâlâ, Resûlünün resûlünü (elçisini), Resûlullah'ın rızâsına uygun eyledi" buyurdu. (Tirmizî, Ebû Dâvûd, Dârimî)


İsâbet etmiyen, yâni doğruyu bulamamış olan müctehide (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran kimseye) bir sevâb, doğruyu bulana iki veya on sevâb vardır. İki sevâbdan birincisi, ictihâd etmek sevâbıdır. İkincisi, doğruyu bulmak sevâbıdır. (Hadîs-i şerîf-Hadîka)


Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilen şeylerde, ictihâd edilemez. Nass (Kur'ân-ı kerîm ve sahih hadîs-i şerîf) bulunan yerde ictihâda izin yoktur. (İbn-i Nüceym, Hâdimî)


İslâm âlimlerinin söz birliği ile ve zarûrî olarak bildirilmiş olan, inanılacak ve yapılacak din bilgilerinde ictihâd yapmak câiz değildir. (Abdülganî Nablüsî)


Mezheb imâmlarının hepsi bir mes'ele ile karşılaştıklarında cevâbını, önce Kur'ân-ı kerîmde ararlardı. Kur'ân-ı kerîmde açıkça bulamazlarsa, hadîs-i şerîflerde ararlardı. Burada da bulamazlarsa, icmâ-ı ümmette ararlardı. İcmâda da bulamayınca, bu mes'eleye benziyen başka mes'elelerin, Kitâb (Kur'ân-ı kerîm), sünnet (hadîs-i şerîfler) ve icmâ'da bulunan cevâblarını esas alıp mukâyese ederek, ictihâd edip benzeri cevâbı bulurlardı. (İmâm-ı Şa'rânî)


Îsâ aleyhisselâm, kıyâmete yakın bir zamanda, gökten inerek, Muhammed aleyhisselâmın dînine göre hareket edecek ve Kur'ân-ı kerîmden hüküm çıkaracaktır. Îsâ aleyhisselâm gibi büyük bir peygamberin ictihâd ile çıkaracağı bütün hükümler, Hanefî mezhebindeki hükümlere benzeyecek yâni İmâm-ı a'zam'ın ictihâdına uygun olacaktır. (İmâm-ı Muhammed Pârisâ)


Her müctehidin (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlimin), kendi ictihâdıyla bulduğu bilgiye uygun iş yapması farzdır. (Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî)


Sahâbe-i kirâmın (Resûlullah efendimizin sohbetinde yetişmiş arkadaşlarının) hepsi müctehîd olup, kendi ictihâdlarına uymaları farz idi. (Abdülvehhâb-ı Şa'rânî)


İctihâd, bir ibâdet yâni ehli olana Allahü teâlânın emri olduğundan, hiçbir müctehid başka bir müctehidin ictihâdına yanlış diyemez. Çünkü, her müctehide kendi ictihâdı haktır ve doğrudur. Meselâ İmâm-ı Şâfiî hazretleri, Hanefî mezhebinde olmadığı hâlde; "İmâm-ı a'zâm Ebû Hanîfe'nin ictihâdını beğenmeyene, Allahü teâlâ lânet etsin, yâni merhamet etmesin" buyurmuştur. (İbn-i Âbidîn)


İctihâd ve kıyâs bid'at değildir. Çünkü kıyâs ve ictihâd, nassların mânâsını ortaya çıkarır. Başka bir şeyi ortaya koymaz. (İmâm-ı Rabbânî)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
]İDRÂK nedir? ne demektir?[/h]


Bir şeyin aslını, mâhiyetini, hakîkatini bilmek, anlamak.


Kur'ân-ı kerîmde, meâlen buyruldu ki:


O'nu (Allahü teâlâyı) gözler (dünyâda) idrâk edemez. O ise, gözleri bilir anlar. O, ihsân sâhibi bilicidir. (En'âm sûresi: 103)


İnsanı hayvandan ayıran, ilim ve idrâktir (Hâdimî)


İnsanların hâlet-i rûhiyeleri (rûhî durumları) farklı oduklarından, idrâk ve fehmleri (anlamaları) da farklı olmaktadır. (İmâm-ı Gazâlî)


Şükür, şükürden âciz kalındığını idrâk etmektir. (Ebû Osman Mağribî)


Allahü teâlânın zâtı idrâk edilemez. Dünyâ yurdunda gözle görülmez. Kalb, O'nun varlığını tastîk eder. Âhirette gözler O'nu görecektir. İnsanlar, Allahü teâlâyı âyet ve delîllerle bilmektedir. Kalbler O'nu tanır, fakat akıllar O'nu idrâk edemez. (Sehl bin Abdullah)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
İDRÎS ALEYHİSSELÂM kimdir ?

Kur'ân-ı kerîmde adı geçen peygamberlerden.


Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:


İsmâil, İdris ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da hâtırla. Onların her biri sabr edenlerdendi. (Enbiyâ sûresi: 85)


Kitabda İdrîs'i de an. Çünkü o, çok sâdık bir peygamberdi. (Meryem sûresi: 56)


Ben (Mîrâc gecesinde) dördüncü kat semâda (gökte) İdrîs (peygamber) ile karşılaştım. Cibrîl bana; "Bu gördüğün İdrîs'dir. Ona selâm ver" dedi. Ben de ona selâm verdim. O da benim selâmıma cevap verdi. Sonra bana; "Merhabâ sâlih kardeş, sâlih peygamber" dedi. (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim)


İdrîs aleyhisselâm, Bâbil'de veya Mısır'da doğup yaşadı. Şit aleyhisselâmın torunlarındandır. Babasının ismi Yerd'dir. Âdem aleyhisselâmın oğlu Kâbil'in evlâdından olan bir topluluğa peygamber olarak gönderildi. Kendisine otuz suhuf (forma) kitâb verildi. Cebrâil aleyhisselâm kendisine dört defâ gelerek Allahü teâlânın emir ve yasaklarını getirdi. İdrîs aleyhisselâm da bunları insanlara bildirip, emirlere uymaya, yasaklardan sakınmaya çağırdı. Yetmiş iki lisan ile konuştu. Her kavmi kendi lisanıyla hak dîne dâvet etti. Allahü teâlâ ona mûcizeler ihsân etti. Mûcize olarak ağaçlarda ne kadar yaprak olduğunu bilirdi, havadaki bulutlara dağılmaları için emir verirdi. Kavmine, kendisinden sonra gelecek peygamberleri haber verdi. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmın vasıflarını anlattı. Kendisinden sonra gelecek olan Nûh tûfânını haber verdi. Bu kadar açık delîllere ve mûcizelere rağmen kendisine, pek az kimse itâat etti. Harb âletleri yapıp, kâfirlerle cihâd (savaş) yaptı. İnsanlara şehir kurma san'atını ve idârecilik ilmini öğretti. 100 şehir kurdu. Ayrıca insanlara çeşitli ilimleri öğretti. Fen ilimleri, tıp, yıldızlarla ilgili ince ve derin mes'eleleri anlattı. Kalem ile yazı yazmayı, iğne ile elbise dikip giymeyi öğretti. (Bunun için terzilerin pîri, üstâdı olarak anılır). İnsanlara hikmetli sözler ile pek çok nasîhatta bulundu. Yeryüzünün meskûn (yerleşilmiş) yerlerini dört bölgeye ayırarak her birine vekîl tâyin etti. Bir müddet sonra Aşûre gününde diri olarak göğe kaldırıldı. Bu husus, Meryem sûresinin "Biz onu yüksek bir mekâna kaldırdık" meâlindeki elli yedinci âyet-i kerîmesinde bildirildi. Kalem ile ilk defâ yazı yazan ve iğne ile dikiş diken odur. (Taberî, Kisâî, İbn-ül-Esîr)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
]İFRÂT nedir? ne demektir?[/h]

Bir işte, sözde veya davranışta haddi aşma, pek ileri gitme, aşırı olma.


Riyâ yâni gösteriş yapanlara karşı tekebbür etmek (kibirlenmek, büyüklenmek) câizdir. Kendinden aşağı olanlara karşı tevâzû göstermek (kendini onlarla bir görmek) iyi ise de, bunun ifrâta kaçmaması lâzımdır. (Muhammed Hâdimî)


İfrat ve tefrît'in ikisi de kötüdür. Doğru ve en iyisi ortada olandır. (İmâm-ı Rabbânî)


Şecâatın (kahramanlığın) ifrâtı, tehevvürdür (aşırı öfkedir). (Muhammed Hâdimî)


Kazâ-i hâcetin yâni abdest bozmanın edeplerinden biri de; necâset husûsunda vesveseye kapılıp bunu ifrât derecesine götürmemektir. (İmâm-ı Gazâlî)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
1]İFSÂD nedir? ne demektir?[/h]

Bozmak, fitne, karışıklık çıkarmak, bozgunculuk yapmak.


Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:


Allahü teâlâ ifsâd edenleri sevmez. (Mâide sûresi: 64)


Sarı sabır maddesi balı ifsâd ettiği gibi, kızgınlık da îmânı bozar. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)


Şâyet sen, insanların kusûrlarını ve gizli hâllerini araştırırsan, onları ifsâd etmiş ve ifsâdlarına sebep olmuş olursun. (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd)


Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huy da hatâları eritir. Sirke balı ifsâd ettiği gibi, kötü huy, hayrâtı, hasenâtı (iyilikleri) yok eder. (Hadîs-i şerîf-Ahlâk-ı Alâî)


Zamm-ı sûreleri rükûda tamamlamak, dört mezhebde de mekrûhtur. Fâtihayı tamamlamak ise, hanefîde mekrûhtur. Diğer üç mezhebde namazı ifsâd eder. (Abdurrahmân Cezîrî)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
İFTÂR nedir? ne demektir?[/h]


1. Oruçlunun, akşam namazı vakti girdikten, yâni güneşin battığı iyice anlaşıldıktan sonra, yiyerek veya içerek orucunu açması.


...İftâr zamânında, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir. (Hadîs-i şerîf-Sünen-i Beyhekî)


... Bir kimse, bu ayda (Ramazân-ı şerîfte) bir oruçluya iftâr verirse, günâhları affolur. Hak teâlâ onu Cehennem ateşinden âzâd eder, kurtarır. O oruçlunun sevâbı kadar, ona sevâb verilir.(Hadîs-i şerîf-Buhârî)


İftârda acele etmek demek, yıldızlar görünmeden önce iftâr etmek demektir (İbn-i Hibbân)


İftar edince, (Zehebazzama' vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ: Susuzluk gitti. Damarlar ıslandı sevâb hâsıl oldu inşâallah) duâsını okumak, terâvih kılmak ve hatm okumak mühim sünnettir. (İmâm-ı Rabbânî)


2. Oruç tutmama, yime.


Ayı görünce oruç tutunuz! Tekrâr görünce iftâr ediniz (Hadîs-i şerîf-Merâkıl felâh)


Ey Ebü'd-Derdâ! Muhakkak senin üzerinde bedeninin hakkı vardır. Ehlinin (âilenin) hakkı, Rabbi'nin hakkı vardır. Her hak sâhibine hakkını ver! İftâr et, oruç tut, namaz kıl, uyu ve ehline yakın ol. (Hadîs-i şerîf-Kenz-ül-Ummâl)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
İFTİRÂ nedir? ne demektir?[/h]

Yapmadığı hâlde kötü bir işi birisine yükleme, yalan yere birisine suç isnat etme gösterme. Birine suç atma, bühtân.


Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:


Bak, Allah'a karşı nasıl olmadık yalan ve iftirâ ederler. Apaçık olan bu günâhları onlara kâfidir. (Nisa sûresi: 50)


Bir kimse için söylenen kusur onda varsa, bu söz gîbet olur. Yoksa iftirâ olur. (Hadîs-i şerîf-Müslim)


İftirâ etmek ve nemmâmlık yapmak yâni söz taşımak gîbet etmekten daha fenâdır. (Muhammed Ma'sûm)


Birisine iftirâ etmek, gıybet etmekten (belli bir mü'minin aybını, kusurunu, onu kötülemek için arkasından söylemekten) daha fenâdır. (Muhammed Hâdimî)


İftirâ büyük günâhtır ve çok fenâdır. Bunda yalan söylemek de vardır ki, yalan, her dinde haram idi. İftirâda bir mü'mini incitmek de vardır, bu da ayrıca haramdır. Bunlardan başka, iftirâ etmek, yeryüzünde fesâd çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya sebeb olur ki, bu da haramdır. Çok fenâ ve tehlikelidir. (İmâm-ı Rabbânî)


Beni, hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Ömer'den üstün tutan; iftirâ etmiş olur. İftirâ edenleri dövdükleri gibi onu döverim. (Hazret-i Ali)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
]İĞFÂL nedir? ne demektir?[/h]

Aldatma, doğru yoldan saptırma. Hakkı unutturma.


İslâm nîmetinin elden çıkmasına sebeb olan bir kısım kâfirler, kendilerine müslüman ismi ve süsü verip, din adamı tanıttırıp, müslümanlığı kendi akılları ile, keyiflerine ve şehvetlerine uygun bir şekle çevirmeğe uğraşıyor, müslümanlık ismi altında yeni, uydurma bir din kurmak istiyorlar. Hîle ve yalanlarla, sözlerini isbât etmeğe, yaldızlı, yaltakçı yazılar ile, müslümanları kandırmaya, iğfâle çalışıyorlar. (Abdülhakîm Arvâsî)


Bir kalb, iyi arkadaşların nasîhatlerine ve akla tâbî olup, İslâm dînine uyarsa, nûrlanır, temiz olur. Dünyâ ve âhirette rahat ve huzûra kavuşur. Kötü kimselerin iğfâl edici sözlerine, yazılarına ve nefse, şeytana uyup, İslâmiyet'e uymayan kalb; kararır, bozulur... (Abdülhakîm Arvâsî)
 

SiyahSancaktaR

FK Üyesi
Ceddi Osmanlı
Katılım
7 Kas 2020
Mesajlar
10,553
Çözümler
1
Tepkime puanı
13,914
Puanları
113
Yaş
40
Konum
Istanbul
Burç
Yengeç
Cinsiyet
Medeni Hal
JkcUDD
İHÂNET nedir? ne demektir?[/h]

1. Hâinlik etmek, güveni kötüye kullanmak, sadâkat göstermemek.


Siz emniyet içinde meclislerde oturursunuz. İhâneti yalnız altın ve gümüşte aramayın. En büyük ihânet, kendisine güvenilerek yanında konuşulan sözleri ilgili kimselere götürmektir. (Hasen-i Basrî)


2. İsyân etmek, karşı gelmek.


Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:


Ey îmân edenler! Allahü teâlâya ve Peygamberine ihânet etmeyin. Sonra bile bile kendi emânetlerinize ihânet etmiş olursunuz. (Enfâl sûresi: 27)


Hükümete ihânet edene, Allahü teâlâ ihânet eder. (Hadîs-i şerîf-Nebras)


3. Küçük düşürmek, tahkîr etmek, hafife almak.


Bid'at sâhibine ihânet edeni Allahü teâlâ kıyâmet gününün korkusundan korur. (Hadîs-i şerîf-Fetâvâl-Haremeyn)


Fâsık (günâhkâr) kimse, âlim olsa da imâm yapılması mekrûh olur. Çünkü, İslâmiyete uymakta gevşek davranır. Buna ihânet vâcip olur. (Tahtâvî)
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar