Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bir dâvâ, bir mes'ele, bir kişi hakkında verilen karar, emir.
Allahü teâlânın mü'minler hakkındaki hükmüne hayret ettim. Ona genişlik taktîr eder ve kulu buna râzı olursa, kulun hakkında hayırlı olur. Şâyet darlık ile hükmeder de yine kulu buna râzı olursa, bu da hakkında hayırlıdır. (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Müslim)
Helâl ve haram, emir ve yasak, ibâdet ve tâatte, belli bir mezhebin hükümlerine uymayıp, birkaç mezhebin hükümlerini karıştırarak kolayına geleni seçtiği hüküm. (Bkz. Telfîk)
Dört mezheb âlimleri, hükm-i müleffak bâtıldır geçersizdir, buyurdular. (İbn-i Âbidîn)
Peygamber efendimizin, hazret-i Âişe vâlidemize verdiği lakab.
Dîninizin üçte birini Hümeyrâ'dan öğreniniz. (Hadîs-i şerîf-Medâric-ün-Nübüvve)
Âişe Sıddîka'nın radıyallahü anhâ fazîletleri, üstünlükleri sayılamıyacak kadar çoktur. Eshâb-ı kirâmın (Peygamberimizin sohbetinde bulunan müslümanların) fıkıh âlimlerindendi. Çok fasîh ve belîğ (güzel) konuşurdu. Eshâb-ı kirâma fetvâ verirdi. Âlimlerin çoğuna göre, fıkıh bilgilerinin dörtte birini hazret-i Âişe haber vermiştir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, hazret-i Âişe'ye Hümeyrâ derdi. (Abdülhak-ı Dehlevî)
Erkek ve kadın olduğu belli olmayan, hem erkeklik hem kadınlık uzvu bulunan kimse.
Cemâatle namazda, erkekler, imâmın ardında saf olurlar. Erkeklerin ardında erkek çocuklar, onların ardında ise, hünsâlar saf olur. Hünsâların ardında da kadınlar saf olur. (Molla Hüsrev)
Hürre olan hanımlar, namaz kılarken, yüz ve elden başka bütün bedenlerini örter, göstermezler. Câriyeler (hür olmayan kadınlar) ise, sırt ve göbekten diz altına kadar örterler. (Muhammed bin Kutbüddîn İznikî)
Hürre olan kadının zevci veya ebedî mahrem (hiç nikâh düşmeyen) akrabâsından biri yanında bulunmadan, yalnız veya başka kadınlarla yâhut, âkıl, bâliğ ve sâlih olmayan mahremi, yakını, akrabâsı ile üç günlük (yaklaşık 104 kilometre) yola gitmesi haramdır. (İbn-i Âbidîn)
Son nefeste, rûhunu îmân ile teslim etme, îmân ile âhirete gitme.
Bir insanın hüsn-i hâtime ile mi yâhut sû-i hâtime (îmânsız gitme) ile mi öleceği, son nefeste belli olur. Bütün ömrü boyunca, kâfir olarak yaşayıp sonunda îmâna kavuşan olduğu gibi, ömrü îmânla geçip, Allahü teâlâ korusun sonunda îmânsız giden de olur. Kıyâmette son nefesteki hâle bakılır... (Ahmed Fârûkî)
Her müslümanın, ölümü düşünüp, hüsn-i hâtime sebeplerini elde etmek için çalışması ve sû-i hâtime ile bu dünyâdan ayrılmaktan çok sakınması lâzımdır. (Senâullah-i Dehlevî)
Rabbimiz! Sonumuzu sevdiklerinin sonu gibi eyle. Hüsn-i hâtime ile sona erdir. (Muhyiddîn-i ibni Arabî)
Kendisinden başka ilâh olmayan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, Allahü teâlâ kendisine hüsn-i zan ederek yapılan duâyı elbette kabûl eder. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Kıyâmet günü, Allahü teâlâ bir kulunun Cehennem'e atılmasını emreder. Cehennem'e götürülürken, arkasına dönerek yâ Rabbî! Dünyâda iken (Cennetine kor diye) sana hep hüsn-i zan ettim deyince, onu Cehennem'e götürmeyiniz! Kulumu, bana olan zannı gibi karşılarım buyurur. (Hadîs-i şerîf-İhyâ)
2. Bir kimse veya bir hâdise hakkında iyi kanâat sâhibi olmak.
Bütün müslümanlara hüsn-i zan etmek, iyi nazarla bakmak, iyi karşılamak lâzımdır. Sözleri, mümkün olduğu kadar iyiye yormalıdır. Müslümanın hayırlı ve sâlih olduğuna inanmak, ibâdet olur. (Muhammed Hâdimî)
Herhangi bir konuda alınan yazılı veya sözlü bilgi.
1. Sünnet, hadîs-i şerîf.
Şüyû bulma (herkesçe duyulma, yayılma bilinme) derecesine göre haber; ya mütevâtir (Resûlullah efendimizden, birçok kimsenin rivâyet ettiği hadîs), ya meşhûr (ilk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadîs), ya müstefîz (söyliyenleri üçten çok olan hadîs), ya garîb (yalnız bir kimsenin bildirdiği hadîs), yâhut da azîz (iki veya üç kimsenin naklettiği hadîs) olur. (İmâm-ı Süyûtî)
Her hadîs-i şerîf haberdir ancak her haber hadîs-i şerîf değildir. (İmâm-ı Süyûtî) Haberde"Tövbekârlarla sohbet edin, zîrâ onların kalbleri daha yumuşaktır" diye vârid olmuştur (gelmiştir). (İmâm-ı Gazâlî)
2. Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden bildirilen söz.
Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın resûlüdür. Habîbidir. Peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Âdem aleyhisselâm Cennet'te iken, Cennet'in her yerinde ve Arş üzerinde"Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah" yazılı gördü. (Abdülhâk-ı Dehlevî)
Yâ İlâhî ol Muhammed Hakkıçün,
Ol şefâat kânı Ahmed Hakkıçün.
Afv edip isyânımız kıl rahmeti,
Ol Habîbin yüzü suyu hürmeti. (Süleymân Çelebi)
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her şeyin hakîkatini, kâinâtın, varlıkların, görünen ve görünmeyen her şeyi hakkıyla bilen, hiçbir zerrenin hareketi ve hareketsizliği ilminden hâriç olmayan, nefslerin ne ile mutmain (huzurlu) ne ile huzursuz olduğundan, sükûnete kavuştuğundan her zaman haberdâr olan.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Allahü teâlâ indinde en yükseğiniz, O'ndan en çok korkanınızdır. Allahü teâlâ Alîm'dir (her şeyi bilendir), Habîr'dir.(Hucurât sûresi: 13)