kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 895
- Tepkime puanı
- 2,346
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi…” (Âl-i İmrân, 159)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Dikkat edin, Cehennem’e girmesi harâm olan ve Cehennem’in de onu yakması harâm olan kimseyi bildiriyorum. Bu kimse sâde, insanlara
kolaylık gösteren, sıcakkanlı ve yumuşak huylu kişidir.” (Ahmed, Müsned, nr. 3938)
Gönül âlemi tezkiye ve terbiye oldukça, iç darlıktan kurtulmak mümkün olur. İçinde haset, kin ve kibir bulunan kimseler, tabii olarak darlık
yaşarlar. Bencillik ve cimrilik de gönlü daraltan en ağır iç hastalıklarındandır. Dünya ve içindekilere diğer bir ifadeyle gel-geç sevdalara gönlü kaptırmak da iç
sıkıntısı oluşturur. Mevlânâ Celâleddin Rûmî hazretleri bir gün arkadaşlarından birini üzüntülü görür ve ona şöyle der:
“Evlad! Bütün gönül darlığı, bu âleme gönül bağlamaktan gelir. Kendini yok bilirsen, her renge bakarsın, her lezzeti tadarsın. Öyle bir âleme
kanat açarsın ki, orada hiçbir zaman gönül darlığı çekmezsin.”
Sâhibü’l-vefâ Mûsâ Efendi –kuddise sirruh- der ki:
“Nefsin arzularına kilitlenen kimseler, ibadetleri çok dahi olsa, gene huzûrsuzdurlar. Çünkü sadırları
(gönülleri) dardır. Beğendikleri yalnız kendi görüş ve fikirleridir. Nerede bulunurlarsa orada bir ikilik
çıkarırlar. Çünkü gönül âlemleri karanlıktır. Ne kadar gayret edilirse edilsin, böyleleri ile katiyen ülfet
edilmez. Ak’ı gösterdiğinizde, bile bile kara der, karayı gösterdiğinizde ak diye iddia ederler. Yine bu
gibi kimseler kat’iyyen kimseyi sevemezler. Böyle olunca da kimse tarafından sevilmezler. Çünkü bed ahlâklıdırlar. Katiyyen bu makûle kişilerle
istişâre yapmamalı, mümkün olduğu kadar bunlardan
kaçınılmalıdır. Gönül darlığı hâli, kaba, nefsinin tesiri altında kalarak kendisini diğer mü’min kardeşlerinin fevkinde gören, dar görüşlü, kıt akıllı
insanlarda görülen bir acâib ahlâkdır. Bu tıynetde
olanlar, kimse ile geçinemezler. Hiçbir devamlı iş tutunamazlar, bütün günleri öfke, sıkıntı içinde geçer.
İyilikden ziyâde zararları fazla olur. Hem kendilerine, hem de cemiyete (topluma.)” (Dr. Adem Ergül, Altınoluk
Dergisi, Şubat-2015)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
ez-Zâhir:
Varlığını, birliğini belgelendiren, birçok delili bulunan, aşikar olan, eserleri ile tanınan, bilinen, sıfatlarıyla zâhir olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Gönül genişliği ve iç huzuru bugün geçmişe oranla kaybettiğimiz hasletlerin en başında gelmektedir. Zira Rabbimiz kalplerin ancak kendisini
zikretmekle huzur bulacağını ve itminana ereceğini ferman buyurmuştur. Bundan uzaklaştığımız oranda da iç sıkıntıları, stres ve negatif
duygular tarafından çepe çevre kuşatılırız. Allah dostu büyük sufiler Rabbe gerçek kul olma konusunda muhtelif makamlar belirlemişlerdir ki
Gazali’ye göre bunların en üst makamı rıza makamıdır. Allah’ın her yaptığından razı olmak, kullardan gelen eza ve cefalara aldırmamak.
Bismillahirrahmanirrahim
“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi…” (Âl-i İmrân, 159)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Dikkat edin, Cehennem’e girmesi harâm olan ve Cehennem’in de onu yakması harâm olan kimseyi bildiriyorum. Bu kimse sâde, insanlara
kolaylık gösteren, sıcakkanlı ve yumuşak huylu kişidir.” (Ahmed, Müsned, nr. 3938)
Gönül âlemi tezkiye ve terbiye oldukça, iç darlıktan kurtulmak mümkün olur. İçinde haset, kin ve kibir bulunan kimseler, tabii olarak darlık
yaşarlar. Bencillik ve cimrilik de gönlü daraltan en ağır iç hastalıklarındandır. Dünya ve içindekilere diğer bir ifadeyle gel-geç sevdalara gönlü kaptırmak da iç
sıkıntısı oluşturur. Mevlânâ Celâleddin Rûmî hazretleri bir gün arkadaşlarından birini üzüntülü görür ve ona şöyle der:
“Evlad! Bütün gönül darlığı, bu âleme gönül bağlamaktan gelir. Kendini yok bilirsen, her renge bakarsın, her lezzeti tadarsın. Öyle bir âleme
kanat açarsın ki, orada hiçbir zaman gönül darlığı çekmezsin.”
Sâhibü’l-vefâ Mûsâ Efendi –kuddise sirruh- der ki:
“Nefsin arzularına kilitlenen kimseler, ibadetleri çok dahi olsa, gene huzûrsuzdurlar. Çünkü sadırları
(gönülleri) dardır. Beğendikleri yalnız kendi görüş ve fikirleridir. Nerede bulunurlarsa orada bir ikilik
çıkarırlar. Çünkü gönül âlemleri karanlıktır. Ne kadar gayret edilirse edilsin, böyleleri ile katiyen ülfet
edilmez. Ak’ı gösterdiğinizde, bile bile kara der, karayı gösterdiğinizde ak diye iddia ederler. Yine bu
gibi kimseler kat’iyyen kimseyi sevemezler. Böyle olunca da kimse tarafından sevilmezler. Çünkü bed ahlâklıdırlar. Katiyyen bu makûle kişilerle
istişâre yapmamalı, mümkün olduğu kadar bunlardan
kaçınılmalıdır. Gönül darlığı hâli, kaba, nefsinin tesiri altında kalarak kendisini diğer mü’min kardeşlerinin fevkinde gören, dar görüşlü, kıt akıllı
insanlarda görülen bir acâib ahlâkdır. Bu tıynetde
olanlar, kimse ile geçinemezler. Hiçbir devamlı iş tutunamazlar, bütün günleri öfke, sıkıntı içinde geçer.
İyilikden ziyâde zararları fazla olur. Hem kendilerine, hem de cemiyete (topluma.)” (Dr. Adem Ergül, Altınoluk
Dergisi, Şubat-2015)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
ez-Zâhir:
Varlığını, birliğini belgelendiren, birçok delili bulunan, aşikar olan, eserleri ile tanınan, bilinen, sıfatlarıyla zâhir olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Gönül genişliği ve iç huzuru bugün geçmişe oranla kaybettiğimiz hasletlerin en başında gelmektedir. Zira Rabbimiz kalplerin ancak kendisini
zikretmekle huzur bulacağını ve itminana ereceğini ferman buyurmuştur. Bundan uzaklaştığımız oranda da iç sıkıntıları, stres ve negatif
duygular tarafından çepe çevre kuşatılırız. Allah dostu büyük sufiler Rabbe gerçek kul olma konusunda muhtelif makamlar belirlemişlerdir ki
Gazali’ye göre bunların en üst makamı rıza makamıdır. Allah’ın her yaptığından razı olmak, kullardan gelen eza ve cefalara aldırmamak.