- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,685
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,610
- Puanları
- 113
Bir köyde doğmuş, belli dini kalıplar ile büyütülmüş, orada evlenmiş, orada çocuğu olmuş ve orada yaşlanmış köylü bir kadının “Ben hayatım boyunca hiç içki içmedim,” diye övünmesi kadar saçma sapan bir şey yoktur. Çünkü alkol ile hiç karşı karşıya gelmemiş o günah ile sınanmamıştır.
Benim ülkemde ben yaşarken hiç savaş çıkmadı. Evini barkını bırakıp dilini bilmediğin bir ülkede kocan yanında olmadan çocukların ile hayatta nasıl kalınır tek bir fikrim bile yok. Kirlenenince nerede yıkanırım, acıkınca kimden para isterim, ayakkabım yırtılsa o sırada ne yaparım, “çok hastayım,” Türkçe nasıl denir bilememek nasıldır bilmiyorum. Bilmediğim için de mülteci bir kadın neden bedenini para ile satar kestiremiyorum.
Eğer katil olmadıysam hayat beni o sınıra hiç getirmediği için belki, getirdiği zaman ne yapardım acaba. Hiç hırsızlık yapmadıysam belki de hiç çaresiz hissetmediğimden olabilir. Üç gün aç kalsam, çocuklarım açlıktan hasta olsa belki ben de bu yola başvuracağım.
Hz. Yunus olsan bile balığın yutmasından kaçamazsın, Hz. Eyyub olsan kurtların kemirmesinden…
Hz. Yusuf olsan ilk önce nefsin ile sınanırsın, Hz. Meryem olsan iftira gelir seni bulur, önleyemezsin…
Hz. Nuh oldun diye evlatlarının sana itaat etmesini bekleyemezsin…
İmam Azam’sın diye zindana atılmaktan kurtulamazsın, Hz. Hüseyin olunca Kerbala’da ölmekten…
Seni dünya imtihanından hiç bir şey kurtarmıyor.
Bu yüzden de ben düşmem dememek, ben onun yaptığını asla yapmam diye büyüklenmemek, aklı olsaydı da aklını kullansaydı gibi büyük cümleler kurmamak lazım sanırım.
Çünkü insan en çok iddiasından vuruluyor.
Çünkü hepimiz iç içe geçmiş aynalar gibiyiz. Birbirimize benziyoruz.
Çünkü bir başkasının yüzünde aslında kendi aksimizi görüyoruz.
Çünkü insanız.
Bu yüzden de en çok iddiasının olduğu yerden yara alıyor insan.
En çok orası kanıyor.
Namluyu kendine tutuyor farkında değil.
Bir başkasının yarasını kanatmak, onu ayıplamak yerine üflesek de insan olmanın onuru yerden kaldırabilsek keşke. Biz düşünce de o koşup gelse yardıma. Başka nasıl katlanılır bu dünya cehennemine.
Diğer türlü bataklık, her nefes ziyan...
Ezgi Akgül
11 Eylül 2024 Çarşamba
Benim ülkemde ben yaşarken hiç savaş çıkmadı. Evini barkını bırakıp dilini bilmediğin bir ülkede kocan yanında olmadan çocukların ile hayatta nasıl kalınır tek bir fikrim bile yok. Kirlenenince nerede yıkanırım, acıkınca kimden para isterim, ayakkabım yırtılsa o sırada ne yaparım, “çok hastayım,” Türkçe nasıl denir bilememek nasıldır bilmiyorum. Bilmediğim için de mülteci bir kadın neden bedenini para ile satar kestiremiyorum.
Eğer katil olmadıysam hayat beni o sınıra hiç getirmediği için belki, getirdiği zaman ne yapardım acaba. Hiç hırsızlık yapmadıysam belki de hiç çaresiz hissetmediğimden olabilir. Üç gün aç kalsam, çocuklarım açlıktan hasta olsa belki ben de bu yola başvuracağım.
Hz. Yunus olsan bile balığın yutmasından kaçamazsın, Hz. Eyyub olsan kurtların kemirmesinden…
Hz. Yusuf olsan ilk önce nefsin ile sınanırsın, Hz. Meryem olsan iftira gelir seni bulur, önleyemezsin…
Hz. Nuh oldun diye evlatlarının sana itaat etmesini bekleyemezsin…
İmam Azam’sın diye zindana atılmaktan kurtulamazsın, Hz. Hüseyin olunca Kerbala’da ölmekten…
Seni dünya imtihanından hiç bir şey kurtarmıyor.
Bu yüzden de ben düşmem dememek, ben onun yaptığını asla yapmam diye büyüklenmemek, aklı olsaydı da aklını kullansaydı gibi büyük cümleler kurmamak lazım sanırım.
Çünkü insan en çok iddiasından vuruluyor.
Çünkü hepimiz iç içe geçmiş aynalar gibiyiz. Birbirimize benziyoruz.
Çünkü bir başkasının yüzünde aslında kendi aksimizi görüyoruz.
Çünkü insanız.
Bu yüzden de en çok iddiasının olduğu yerden yara alıyor insan.
En çok orası kanıyor.
Namluyu kendine tutuyor farkında değil.
Bir başkasının yarasını kanatmak, onu ayıplamak yerine üflesek de insan olmanın onuru yerden kaldırabilsek keşke. Biz düşünce de o koşup gelse yardıma. Başka nasıl katlanılır bu dünya cehennemine.
Diğer türlü bataklık, her nefes ziyan...
Ezgi Akgül
11 Eylül 2024 Çarşamba