- Katılım
- 31 Ocak 2021
- Mesajlar
- 3,299
- Tepkime puanı
- 15,239
- Puan
- 113

Bir tek kalbin kırılmasını önleyebilirsem ya da küçük bir kuşu yuvasına koyabilirsem, bir yaşamdan acıyı alabilirsem ya da bir acıyı hafifletebilirsem boşuna yaşamamış olacağım.
Bir gün, ermişlerden birine sormuşlar: Sevginin sözünü edenler ile sevgiyi yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim! demiş ermiş. Bir sofra hazırlamış. Sevgiyi dilinden düşürmeyen ama dilden gönüle indirmeyen kişileri çağırmış bu sofraya. Hepsi yerlerine oturmuşlar. Tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da ‘derviş kaşığı’ denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş: Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz demiş. Peki demişler ve çorbayı içmeye girişmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse bir türlü döküp saçmadan götüremiyormuş çorbayı ağzına. En sonunda, bakmışlar bu iş olmuyor, vazgeçmişler çorbadan,aç kalkmışlar sofradan. Onlar kalktıktan sonra, ermiş demiş ki; Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım yemeğe… Gelmiş oturmuşlar sofraya. Ermiş: Buyrun bakalım deyince de, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp karşısındaki ihvanına uzatıp içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve kendileri de tok olarak,şükür içinde kalkmış sofradan. İşte demiş ermiş. Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim ki, kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.
Bölüşürsek tok oluruz
Bölünürsek yok oluruz
Bir millet isek…
Aynı İslam dinine mensup isek…
Aynı tarih, örf, âdetten geliyorsak…
İnsansak…
Böylesi felaketlerde fikir birliği, imkan birliği,
gönül birliği yapmalı.
Kaderde, kıvançta, tasada bir olmaya bakmalıyız.
alıntı