Ekli dosyayı görüntüle 7173
Jean Luc-Godard’ın, Fransız sinemasının ta kendisi olarak nitelendirdiği ünlü yönetmen Robert Bresson'un, birçok eleştirmen tarafından başarılı bulunan, Fransız Yeni Dalgasının ve minimalist sinemanın yapı taşlarından sayılan 1956 yapımı biyografi eseri:
Bir İdam Mahkumu Kaçtı.
Filmin isminden de anlaşılacağı gibi, yönetmen bize zaten mahkumun kaçacağını söylüyor; çünkü Bresson'a göre asıl mesele mahkumun kaçması değil kaçış yolculuğudur.
André Devigny isimli bir direnişçinin anılarından kurgulanan film, 1943'te, Nazi işgalindeki Fransa’da bir hapishaneye götürülen Teğmen Fontaine'in elleriyle ve daha henüz arabadayken bulunduğu kaçma girişimiyle başlar. Fontaine'in özgürlüğü, emeği ve umudu sembolize eden elleri, filmin mesajında önemli bir unsurdur.
Minimalist; yani sade, hareketsiz, olabildiğince az replikli ve az dekor kullanılan yapımın neredeyse tamamı küçük bir hücrede geçer. Fontaine, hapishaneye geldiği ilk andan itibaren bu hücresinde kaçış planı yaparak hazırlanır. Karakterin hayatı ve daha önce ne yaptığı hakkında hiçbir bilgi verilmez. Çünkü anlatılmak istenen Fontaine değil, onun umudu ve azmidir. Etrafındaki diğer mahkumlarsa onun tam aksine umutsuz ve yaşadığı durumu kabullenmiş kişilerdir.
Filmdeki diğer bir önemli kişi, mahkum rahiptir. Rahipte inancının gereği umut vardır. Ancak umudun tek başına yeterli olmadığını bize gösteren Fontaine'dir. Umutla birlikte harekete geçmek, sabırla adım adım çalışmak gerekmektedir. Dolayısıyla Fontaine'in iç sesiyle en ince ayrıntısına kadar izlediğimiz kaçış planı, aslında bir hayat felsefesidir.
Filmde, karakterimiz üzerinden vurgulanan diğer önemli bir unsur da şanstır. Fontaine şansına oldukça güvenmekte, yaptığı planın yolunda gideceğine kesinlikle inanmaktadır. Fakat gözden kaçırdığı bir şey vardır.
Fontaine için idam kararı verildikten sonra odasına henüz 16 yaşlarında bir mahkum olan Jost yerleştirilir. Hücresine gelen bu yabancıya şüpheyle yaklaşır; ancak hızlı bir karar vermek zorundadır. Ya bu genci yanına alacak ya da onu öldürecektir. Fontaine, Jost'a güvenmeyi tercih ederek risk alır ve o gece, aylarca planlanan, geri dönüşü olmayan yola girilmiş olur.
Fontaine, geceleri keşif yapmak için gittiği yerin ötesine Jost ile geçer. Karşılarına bir duvar çıkar ve bunun tek başına aşılamayacak bir engel olduğunu anlar. Böylelikle Jost, bu kaçış planının tahmin edilemez öznesi oluverir.
Filmin mesajı da tam olarak budur:
Amaçlarımıza ulaşabilmemiz için birçok etmenin bir arada olması gerekiyor. İnanç, umut, azim, eylem ve Fontaine'in gözden kaçırdığı ilahi taktir.
Karşımıza çıkan durumlara verdiğimiz tepkiler sonucunda ilerlediğimiz yol, işin sadece matematiksel olmadığının, maneviyatın asla yadsınmaması gerektiğinin bir kanıtı.
Yani bu film için, aslında gerçek bir tevekkül yolculuğu diyebilirim.
Saygı ve sevgilerimle...
Jean Luc-Godard’ın, Fransız sinemasının ta kendisi olarak nitelendirdiği ünlü yönetmen Robert Bresson'un, birçok eleştirmen tarafından başarılı bulunan, Fransız Yeni Dalgasının ve minimalist sinemanın yapı taşlarından sayılan 1956 yapımı biyografi eseri:
Bir İdam Mahkumu Kaçtı.
Filmin isminden de anlaşılacağı gibi, yönetmen bize zaten mahkumun kaçacağını söylüyor; çünkü Bresson'a göre asıl mesele mahkumun kaçması değil kaçış yolculuğudur.
André Devigny isimli bir direnişçinin anılarından kurgulanan film, 1943'te, Nazi işgalindeki Fransa’da bir hapishaneye götürülen Teğmen Fontaine'in elleriyle ve daha henüz arabadayken bulunduğu kaçma girişimiyle başlar. Fontaine'in özgürlüğü, emeği ve umudu sembolize eden elleri, filmin mesajında önemli bir unsurdur.
Minimalist; yani sade, hareketsiz, olabildiğince az replikli ve az dekor kullanılan yapımın neredeyse tamamı küçük bir hücrede geçer. Fontaine, hapishaneye geldiği ilk andan itibaren bu hücresinde kaçış planı yaparak hazırlanır. Karakterin hayatı ve daha önce ne yaptığı hakkında hiçbir bilgi verilmez. Çünkü anlatılmak istenen Fontaine değil, onun umudu ve azmidir. Etrafındaki diğer mahkumlarsa onun tam aksine umutsuz ve yaşadığı durumu kabullenmiş kişilerdir.
Filmdeki diğer bir önemli kişi, mahkum rahiptir. Rahipte inancının gereği umut vardır. Ancak umudun tek başına yeterli olmadığını bize gösteren Fontaine'dir. Umutla birlikte harekete geçmek, sabırla adım adım çalışmak gerekmektedir. Dolayısıyla Fontaine'in iç sesiyle en ince ayrıntısına kadar izlediğimiz kaçış planı, aslında bir hayat felsefesidir.
Filmde, karakterimiz üzerinden vurgulanan diğer önemli bir unsur da şanstır. Fontaine şansına oldukça güvenmekte, yaptığı planın yolunda gideceğine kesinlikle inanmaktadır. Fakat gözden kaçırdığı bir şey vardır.
Fontaine için idam kararı verildikten sonra odasına henüz 16 yaşlarında bir mahkum olan Jost yerleştirilir. Hücresine gelen bu yabancıya şüpheyle yaklaşır; ancak hızlı bir karar vermek zorundadır. Ya bu genci yanına alacak ya da onu öldürecektir. Fontaine, Jost'a güvenmeyi tercih ederek risk alır ve o gece, aylarca planlanan, geri dönüşü olmayan yola girilmiş olur.
Fontaine, geceleri keşif yapmak için gittiği yerin ötesine Jost ile geçer. Karşılarına bir duvar çıkar ve bunun tek başına aşılamayacak bir engel olduğunu anlar. Böylelikle Jost, bu kaçış planının tahmin edilemez öznesi oluverir.
Filmin mesajı da tam olarak budur:
Amaçlarımıza ulaşabilmemiz için birçok etmenin bir arada olması gerekiyor. İnanç, umut, azim, eylem ve Fontaine'in gözden kaçırdığı ilahi taktir.
Karşımıza çıkan durumlara verdiğimiz tepkiler sonucunda ilerlediğimiz yol, işin sadece matematiksel olmadığının, maneviyatın asla yadsınmaması gerektiğinin bir kanıtı.
Yani bu film için, aslında gerçek bir tevekkül yolculuğu diyebilirim.
Saygı ve sevgilerimle...