- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,741
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,759
- Puanları
- 113
BARDAĞIN HANGİ TARAFINA BAKIYORUZ?
Hepimizin hayatı “yarısı dolu bardak” misaline benzer. Çünkü bu yeryüzü imtihanında hiç kimsenin bardağı tam dolu olmadığı gibi yine hiç kimsenin bardağı da tam boş değildir. Herkesin sahip oldukları ve olamadıkları farklı farklıdır. Kiminin parası vardır ama sağlığında problemler vardır. Kiminin parası ve sağlığı yerindedir ama çocuğu ile problemleri vardır. Kiminin eşi vardır, işi yoktur. Kiminin işi vardır, eşi yoktur.
Mutluluk ve mutsuzluğumuz bardaktaki su miktarından çok, bizim bunu nasıl değerlendirdiğimize bağlıdır. Kimilerimiz bardağın dolu olan kısmına odaklanır. “Bu da olmayabilirdi, buna da şükür” diye düşünür. Elindekinin kıymetini bilir, elinde olmayan konusunda tamahkârlık göstermez, başkalarını kıskanmaz. Kimilerimiz ise bardağın boş tarafına odaklanır, dolu olan kısmını görmez “niçin şu kısım boş, orası da dolu olsaydı ya!” diye hayıflanır. Sürekli kendi bardağındaki su miktarı ile başkalarının bardaklarını kıyaslar, daha dolu bardağı olanları gördükçe onları kıskanır.
İnsan bardağın boş tarafına odaklandığında o boşluk dolmadıkça mutluluk hissini doya doya yaşayamaz. Bardaklarımız hiçbir zaman ağzına kadar dolmayacağına göre bu zihniyette olan bir kimse de mutluluğu hiçbir zaman doya doya yaşamayacaktır.
Allah Resûlü (s.a.v.), çoğu insanın bardağın boş tarafına odaklanmaya meyilli olduğunu şu şekilde belirtir:
“Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsa üçüncüsünü de ister. Ademoğlunun gözünü ancak toprak doyurur.” (Buharî, “Rikak”, 10; Müslim, “Zekât”, 116)
Bu duygu hangimizde yok ki? Hangimiz sahip olduklarımızı yeterli sayıyoruz, hangimiz sahip olmadıklarımıza dair listeler yapmıyoruz ki?
Bu gerçek karşısında Allah Resûlü (s.a.v.) bizlere hayata ve olaylara bakışımızı kökten değiştirecek bir ilke, prensip, öğüt veriyor. Eğer bizler bu ilkeyi hayatımızın en önemli ilkelerinden biri haline getirebilseydik bütün hayatımız baştan sona değişirdi. Kutlu elçi şöyle buyuruyor:
“[Dünyevî imkânlar konusunda] sizden daha aşağı imkânlara sahip olanlara bakın, daha üst durumda olanlara bakmayın. Böyle yapmanız, Allah’ın size verdiği nimetleri küçümsememenize daha uygundur.” (Müslim, “ez-Zühd ve’r-reqaiq”, 9)
Rabbimiz, bardaklarımızın dolu tarafına odaklanmayı nasip eylesin. Bardaklarımızın boş tarafına bakarak kendi kendimizi “öğrenilmiş mutsuzluk” durumuna sokmaktan ve böylece hayatı kendimize çekilmez hale getirmekten bizleri muhafaza eylesin.
(Soner Duman/6.Muharrem.1444/04.Ağustos.2022/Perşembe)
Hepimizin hayatı “yarısı dolu bardak” misaline benzer. Çünkü bu yeryüzü imtihanında hiç kimsenin bardağı tam dolu olmadığı gibi yine hiç kimsenin bardağı da tam boş değildir. Herkesin sahip oldukları ve olamadıkları farklı farklıdır. Kiminin parası vardır ama sağlığında problemler vardır. Kiminin parası ve sağlığı yerindedir ama çocuğu ile problemleri vardır. Kiminin eşi vardır, işi yoktur. Kiminin işi vardır, eşi yoktur.
Mutluluk ve mutsuzluğumuz bardaktaki su miktarından çok, bizim bunu nasıl değerlendirdiğimize bağlıdır. Kimilerimiz bardağın dolu olan kısmına odaklanır. “Bu da olmayabilirdi, buna da şükür” diye düşünür. Elindekinin kıymetini bilir, elinde olmayan konusunda tamahkârlık göstermez, başkalarını kıskanmaz. Kimilerimiz ise bardağın boş tarafına odaklanır, dolu olan kısmını görmez “niçin şu kısım boş, orası da dolu olsaydı ya!” diye hayıflanır. Sürekli kendi bardağındaki su miktarı ile başkalarının bardaklarını kıyaslar, daha dolu bardağı olanları gördükçe onları kıskanır.
İnsan bardağın boş tarafına odaklandığında o boşluk dolmadıkça mutluluk hissini doya doya yaşayamaz. Bardaklarımız hiçbir zaman ağzına kadar dolmayacağına göre bu zihniyette olan bir kimse de mutluluğu hiçbir zaman doya doya yaşamayacaktır.
Allah Resûlü (s.a.v.), çoğu insanın bardağın boş tarafına odaklanmaya meyilli olduğunu şu şekilde belirtir:
“Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsa üçüncüsünü de ister. Ademoğlunun gözünü ancak toprak doyurur.” (Buharî, “Rikak”, 10; Müslim, “Zekât”, 116)
Bu duygu hangimizde yok ki? Hangimiz sahip olduklarımızı yeterli sayıyoruz, hangimiz sahip olmadıklarımıza dair listeler yapmıyoruz ki?
Bu gerçek karşısında Allah Resûlü (s.a.v.) bizlere hayata ve olaylara bakışımızı kökten değiştirecek bir ilke, prensip, öğüt veriyor. Eğer bizler bu ilkeyi hayatımızın en önemli ilkelerinden biri haline getirebilseydik bütün hayatımız baştan sona değişirdi. Kutlu elçi şöyle buyuruyor:
“[Dünyevî imkânlar konusunda] sizden daha aşağı imkânlara sahip olanlara bakın, daha üst durumda olanlara bakmayın. Böyle yapmanız, Allah’ın size verdiği nimetleri küçümsememenize daha uygundur.” (Müslim, “ez-Zühd ve’r-reqaiq”, 9)
Rabbimiz, bardaklarımızın dolu tarafına odaklanmayı nasip eylesin. Bardaklarımızın boş tarafına bakarak kendi kendimizi “öğrenilmiş mutsuzluk” durumuna sokmaktan ve böylece hayatı kendimize çekilmez hale getirmekten bizleri muhafaza eylesin.
(Soner Duman/6.Muharrem.1444/04.Ağustos.2022/Perşembe)