- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,741
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,764
- Puanları
- 113
Enes’le iftardan sonra balkona çıkıp beraber çay içiyoruz. Resmen bunu yapabilmek için kırk takla atıyoruz) Eymen ödeve oturdu mu? Meva nerede, hıh babasıyla oyun mu oynuyor. Hadi sessizce kaçalım, deyip balkona sıvışıyoruz) Bu bizim ana-oğul zamanımız. Enes 14 yaşında ve mesleki seyrimde neler yaşadığımı, hangi proje üstünde çalıştığımı, neye sevinip neye heyecanlandığımı biliyor. Arkadaşlarım nasıl biliyorsa öyle. Ben de onun hangi oyunda hangi bölümde olduğunu, takımına kimin transferi için uğraştığını, ders sürecinde neler yaşadığını, neye heyecanlanıp neye sevindiğini biliyorum. Arkadaşlarına nasıl anlatıyorsa öyle. Yıllarca “Çocuğunuzun arkadaşı mısınız, ebeveyni misiniz” sorusu bu iki şey birbirinin alternatifiymiş gibi anlatıldı bize. Oysa öyle değil. Ben çocuğumla hayatımı konuşacak, duygularımı paylaşacak, onun duygularını ve yaşadıklarını -aynı bir arkadaş gibi- eleştirip yargılamadan dinleyecek kadar “arkadaş”; o duygularla nasıl yol alabileceğini, duygu yönetimini, kuralları ve sınırları anlatıp yol gösterecek kadar “ebeveyn” olmayı seviyorum. Sanırım onlar da seviyor ki birer ikişer kucağıma doluşuyorlar
Arkadaş mısınız, ebeveyn mi? Arkadaş gibi davranabilen ebeveyn olmak... denge tam burada bence.
Hatice Kübra Tongar
Ekli dosyayı görüntüle 1208
Hatice Kübra Tongar
Ekli dosyayı görüntüle 1208