- Katılım
- 7 Kas 2020
- Mesajlar
- 10,553
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 13,916
- Puanları
- 113
- Yaş
- 41
- Konum
- Istanbul
- Burç
- Yengeç
- Cinsiyet
- Medeni Hal
Lütfen, bu kullanıcıyla bir anlaşma yapmak istiyorsanız, engellendiğini unutmayın.
Medine Destani
Bir zamanlar, Mekke ve Medine dahil olmak üzere, bütün Arap Yarimadasi Osmanli Devleti sinirlari içinde idi. Bu topraklari Memlûklerden (Kölemenler) devralan (1517) Yavuz Sultan Selim Han (1512-1520), kendisine Mekke ve Medine'nin hakimi diye seslenen hatibin sözünü kesmisti. Zira o, sahsina Mekke ve Medine'nin hâdimi (hizmetkâri) seklinde hitap edilmesini tercih etmekteydi.
Hakikaten bu anlayisa uygun olarak Osmanlilar, o tarihten 1919 yilinin Ocak ayina kadar Mekke ve Medine'ye büyük bir ask ve baglilikla hizmet etmislerdir. Ne yazik ki bu kutlu görev o tarihte sona ermistir.
Biz bu yazimizda, mukaddes topraklarin ve Peygamber sehri Medine'nin Osmanli Devleti'nden kopus hikayesini özetlemeye çalisacagiz.
Asirlarca Islâm'i serefle temsil etmis Osmanli Devleti, bir oldu-bittiyle I. Dünya Savasi'na dahil olmus ve sonunda maglup ilan edilmisti. Mondros Mütarekesi (1918) sartlarina göre, Osmanli Ordusu teslim olmak zorundaydi. Filistin-Hicaz cephesindeki bütün ordularimizin teslim olmasina ragmen, Hicaz Kuvvetleri komutani Fahreddin Pasa direnmekteydi. Istanbul'u dinlemiyor, Ben Efendimiz'in mübarek merkadini teslim edemem! diyerek bütün telkinleri reddediyordu.
Her ne kadar Ingilizler, Medine-i Münevvere'ye dogrudan girememis ve asker sokamamislarsa da, meshur casuslari Lawrence vasitasiyla satin aldiklari bazi kabile reisleri ve o zamanki Mekke Serifi vasitasi ile Medine'yi zorluyorlardi. Neticede Mescid-i Nebevi'yi, Merkad-i Mübarek'i ve o mukaddes beldeleri aylarca süren açlik ve susuzluga ragmen basariyla savunan Fahreddin Pasa da teslim olmak zorunda kalmistir.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir zamanlar, Mekke ve Medine dahil olmak üzere, bütün Arap Yarimadasi Osmanli Devleti sinirlari içinde idi. Bu topraklari Memlûklerden (Kölemenler) devralan (1517) Yavuz Sultan Selim Han (1512-1520), kendisine Mekke ve Medine'nin hakimi diye seslenen hatibin sözünü kesmisti. Zira o, sahsina Mekke ve Medine'nin hâdimi (hizmetkâri) seklinde hitap edilmesini tercih etmekteydi.
Hakikaten bu anlayisa uygun olarak Osmanlilar, o tarihten 1919 yilinin Ocak ayina kadar Mekke ve Medine'ye büyük bir ask ve baglilikla hizmet etmislerdir. Ne yazik ki bu kutlu görev o tarihte sona ermistir.
Biz bu yazimizda, mukaddes topraklarin ve Peygamber sehri Medine'nin Osmanli Devleti'nden kopus hikayesini özetlemeye çalisacagiz.
Asirlarca Islâm'i serefle temsil etmis Osmanli Devleti, bir oldu-bittiyle I. Dünya Savasi'na dahil olmus ve sonunda maglup ilan edilmisti. Mondros Mütarekesi (1918) sartlarina göre, Osmanli Ordusu teslim olmak zorundaydi. Filistin-Hicaz cephesindeki bütün ordularimizin teslim olmasina ragmen, Hicaz Kuvvetleri komutani Fahreddin Pasa direnmekteydi. Istanbul'u dinlemiyor, Ben Efendimiz'in mübarek merkadini teslim edemem! diyerek bütün telkinleri reddediyordu.
Her ne kadar Ingilizler, Medine-i Münevvere'ye dogrudan girememis ve asker sokamamislarsa da, meshur casuslari Lawrence vasitasiyla satin aldiklari bazi kabile reisleri ve o zamanki Mekke Serifi vasitasi ile Medine'yi zorluyorlardi. Neticede Mescid-i Nebevi'yi, Merkad-i Mübarek'i ve o mukaddes beldeleri aylarca süren açlik ve susuzluga ragmen basariyla savunan Fahreddin Pasa da teslim olmak zorunda kalmistir.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------